"Sayın doktor Buğlem Atabey acil 3 numaralı ameliyathaneye lütfen"Yapılan anonsla koşarak 3 numaralı ameliyathaneye girdim.
Başhekim Serdar Bey'in ameliyatıydı.Kaza geçirmişti ve bazı büyük sorunlar çıkmıştı.Oda kesin tedavi yolu olan ameliyatı seçmişti.Genel cerrah Ahmet Bey akciğer ameliyatını yaparken kalpte hasara yol açmıştı.Hem akciğer hem kalp ameliyatı yapamayacağı için beni çağırtmıştı.
6 saat süren zorlu bir ameliyattan sonra nihayet iyi bitmişti. Gerisi zamana kalmıştı.Uyanmasını beklemeliydik.
Elimdeki eldivenleri çıkarıp yorgun olduğumu belli edercesine çöpe attım ve kimsenin olmadığı koridorda topuklu ayakkabımın çıkardığı ses eşliğinde odama gittim.Topuklulardan çıkan ses kendi ayaklarımın üzerinde durduğumun belirtisiydi.Azmimin,başarımın,gururumun,inancımın,özgüvenimin ve cesaretimin sesiydi. Ulaştığım amacımın sesiydi.
Odamın kapısını açtım ve içeriye girdim.Üzerimdeki önlüğü çıkarıp astım, çantamıda alıp hastaneden çıktım.Mesaim bitmişti. Saat akşam 8.30'du.Bir taksi durdurdum ve kapıyı açıp bindim.Binmeden önce gözlerim hastenenin önündeki yazıda takıldı.
Mardin Devlet Hastanesi...
Mardin..
Hayallerimin şehri.
Doğduğum şehir.
Burada doğdum ama burada büyümedim.Babam ben doğduktan sonra annemide alıp İstanbul'a yerleşmiş.Kaçmışlar Mardinden.Töreden kaçmışlar.Ve bunu benim için yaptıklarını söylediler.Törenin kurbanlarından biri olmamam için.Benden sonra hiç çocukları olmamış.Sadece benden bir yaş büyük abim varmış.Ama doğar doğmaz ölmüş.
İstanbulda tıp akademisini bitirdikten sonra sadece kısa bir süre görev yaptım orda.Çünkü ben mesleğimi hayallerimin şehrinde,bu sıcacık şehirde yapmak istedim ve buraya geldim.Ve 2 aydır da burda görev yapıyorum.Öyle içten,öyle iyi ve sıcak kanlı ki insanları, hepsini benden bir parça gibi görüyorum.Onlarda beni kızları kardeşleri gibi görüyorlardı.Bir çok kez dile getirmişlerdi.
Taksi amcamların konağının önünde durunca ücretide ödeyip indim.Kapının önündeki adamlar kapıyı açınca avluya girdim.Başımı kaldırdım ve bu büyük gösterişli konağa baktım.Doğduğum konaktı.Yani annemler öyle anlatmıştı.Dedem bir ağaymış meğerse.Eğer babam kaçmasaymış dedemden sonra o geçecekmiş.Şimdi ise bu ihtişamlı konağın ağası amcam.Biricik amcam.Bir amcam olduğunu 16 yaşımda öğrenmiştim.Ondan sonra tanışmıştım onunla.Her sene ziyaret etmeyi de unutmamıştım.Şimdi ise onlarla yaşıyorum.Annemler İstanbulda.Gelmek istediler ama ben engel oldum.Kaçtıkları bu şehire geri dönmelerini istemedim.
Merdivenlerden çıktığımda amcamlar masada oturmuş sohbet ediyorlardı.Benim geldiğimi gören 11 yaşındaki küçük kuzenim Elif koşarak yanıma geldi ve sarılarak
"Hoş geldin Buğlem abla" dedi ve yanağıma sulu öpücükler bıraktı.Bu hareketine gülümserken
"Hoşbulduk bitanem" dedim ve onun bana yaptığı gibi bende yanaklarına sulu öpücükler bıraktım. Kahkaha atarak gülünce gülümsemem yüzüme dahada yayıldı.Ela gözleri ve altın sarısı saçlarıyla prensesler gibiydi.Üzerine giydiği askılı dizinin üzerinde biten elbisesiyle melekleri anımsatıyordu.Elif benim hiç olmayan kardeşim gibiydi..Başımı amcamlara doğru kaldırdığımda amcam ve yengem gülümseyerek,Azad ise sinirli sinirli bakıyordu.Kim bilir neye sinirlendi?
Amcam ona baktığımda
"Hadi kızım gel otur.Seni bekliyorduk yemeğe." dedi aynı babamın gülümsemesiyle.Hiç aratmıyordu babamın yokluğunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKLIM SENDE KALDI(Bir Töre Masalı)
ChickLitBirbirlerini tanımayan iki insan.... Mecburen evlenmek zorunda kalırsa ne olur.....? ................................................................................ Kadın için o bir mecburiyetti sadece.Başka hiçbir şey değil. Peki her şeyi yok sayı...