''Ne dediğini sanıyorsun sen?'' düzü düştü.Kesinlikle gerilmişti. yavaşça onun üstüne yürüdüm.Masaya yaslandı. ''Ne dediğini sanıyorsun sen!'' ''Ben sana eksiklerini söylemekle görevliyim. Şimdi çekil önümden!'' Kaşlarım kalktı. Kaltak, kim olduğunu sanıyordu? Boğazından sıkıca tutup, başını masaya çarptım. İnledi. Bacaklarımı yavaşça açarak,onu aramda kıstırdım. Hareket edemiyordu, edemezdi. Boğazını yavaşça kaldırddım ve sertçe tekrar masaya çarptırdım. ''Birdaha.Onun.Hakkında.Kötü.Yada.İyi.Birşey.Söylemeyeceksin!'' teker teker konuşuyordum. İyice anlaması için. Dolan masmavi gözlerine baktım. Kesik ve kısa çaplı nefesler alıyordu. Kurtulmak için debelenmiyordu. Başını sessizce sallamaya çalıştı. Ama elimden dolayı yapamadı. Sertçe elimi çektim, yavaşça üstünden doğruldum. Karşımda dikildi ve öksürerek nefes almaya çalıştı. Ben? acımasızca ona bakıyordum. Topuklarımın yere sertçe basmasını engellemeden dışarı çıktım ve beni karşı koltuklarda bekleyen Leo'ya yöneldim. Gözlerimi görmüş olacak ki, endişeyle ayağa kalktı. Parmağımı oa doğru sallayarak bağırdım. Zaten uzun hastane koridorunda, 5-6 kişi vardı. Ve hepsi bize bakıyordu. Kapının açılış sesinden,Heaven'inde bizi izlediğini sindirdim. ''Birdaha beni o kaltağa götürürsen, ikinizide öyle bir becertirim ki pskaloğa ihtiyacı olan ben değil siz olursunuz anladın mı!'' Masmavi gözlerimle,onunkiler yanıp yanıp tutuşuyordu.
Şu an nasıl göründüğüm zerre umrumda değildi. Jazmyn'e hakaret edemezdi. Kimse edemezdi! Hızla hastane merdivenlerinden indim ve dışarıya çıktım. Tiklerim gelmeye başlamıştı. Gözüm seyiriyor ve elim feci bir şekilde titriyordu. Hapa ihtiyacım vardı. Ama öncelikle onu tüketecek, uygun bir ortama.
''Hell?'' Jazmyn'in kahverengi gözleri merakla üzerimde geziniyordu. Çantamı kenara bıraktım ve evdeki koltuklara serildim. Aynı evde kaldığımız için mutluydum. Onun her an etrafımda olmasından takıntılı bir sapık gibi zevk alıyordum. Onunda böyle olduğunu bildiğimden, hiçbiryerde on öpmekten çekinmiyordum. Simsiyah , kısa geceliğinle uykudan yeni kalkmıştı. Saçları, dün akşama rağmen mükemmel derecede aynıydı. O herşeyinle güzeldi, benimdi. Döşemeli koltukta, hemen yanıma oturdu. ''Hell, neyin var?'' hapı almaya çalışırken elim titriyordu. Yavaşça ceketmin cebindeki, elimi çekti ve kendi paketi aldı. Hapı çıkarırken, bana endişeyle bakıyordu. Onu üzüyordum. Benden korkmuyordu, yada bana çözülmesi gereken bir problem gibi bakmıyordu. Onu seviyordum, herşeyimle. Hapı çıkararak, tapılası parmaklarının arasından dudaklarıma değdirdi. ''Ne olduğunu söyle bana..'' diğer eli yanağımda dolaşırken,beni ne kadar iyi tanıdığını fark ettim. ''Sinirim bozuldu.'' başını anlayışla salladı.
Beni tanıyordu ve sakin değilken, neler yapabileceğimide biliyordu. Parmaklarınıda , hapla birlikte dişlerimin arasına kıstırdığımda inledi. Kafamı geriye yaslayarak, hapı yuttum. Etkisi yavaş yavaş geliyordu. Sakinliyordum. Bu harika hissetiriyordu. Jazmyn saçlarımla oynuyordu. Bunun beni mest ettiğini,ikimizde biliyorduk. Sessizce duvarı izledim. Ta ki ilaç tam anlamıyla etkisini gösterene kadar. Jazmyn yavaşça kalktı ve kalçasını mükemmel bir şekilde oynatarak mutfağa gitti.
Bardağı tek dikişle bitirdim. ''İşte böyle..'' dedi , beni belimden tutarak kendine çıkarmadan önce. Dudaklarına yapıştım, bütün sinirimi sevincimi ondan çıkaracaktım. O bana bunun hakkında tek kelime etmezdi. Onun en çok bu tarafını seviyordum. Sorumsuzdu. Asla seni düşündürecek birşey söylemezdi. Bir denizin kıyısı gibi, kendini ona attığında herşey boş gelirdi. Kurtulurdun, dinlenirdin.
O sadece benimdi. Asla kimseye değişmezdim, vermezdim. Başını bacaklarımın arasından kaldırıp yanıma uzandı. Yavaşça beni göğsüne çekti.
''İyi bir gün geçir bebeğim.'' dediğim gibi alnına bir öpücük bırakıp evden çıktım.
Kitapçının önünden geçtim ve motosiklete kalçamı yaslayarak telefonumla oynamaya başladım. Ta ki abuk subuk ve sarhoş erkek kahkahaları duyana kadar. Hergün oluyordu, yolunu kaybetmiş zavallı kızlar. Sıkıntıyla yerimden kalktım ve deri ceketimi silktim. Askılı siyah atletimle, Joshep ve David'in yanına gittim. ''Bırakın kızı- Heaven?''