6

78 4 3
                                    

- Bekle.
+ Noldu? diye sormaktan ne kadar korksam da mecburen sordum.
- Annen çıkmasın şurda iki dakika dinle. Sonra gerçekten rahatsız etmem seni.
+ Yok. Ne rahatsızlığı? Olur peki dinlerim tabi.

Ama onun konuşması karşısında yumuşamak beni korkuttu en çok da. Neyse işte kapının önünden bahçenin arkasına doğru geçtik. Onun gözlerinin dolmasına dayanamıyorum. Ve en zayıf noktam da sanırım bu...
- Çakır...
dedi. Gözlerini kapatıp sustu.
+ Dinliyorum

Ve aklımdan geçen şeyi yapıp önce iki elini omuzlarıma, ve sonra aşağı inip ellerimi tuttu, iki dakika durup diz çöktü, ağlamaya başladı.
- Bittim ben... Ben sensiz yapamıyorum. Herşeyim dedim gittin, canım dedim canımdan ettin. Lan seni ne kadar sevdim ben biliyo musun?

gittikçe gözyaşı artmaya başladı. Elini tutup " seviyorum lan... ben de seni seviyorum." dememek için sıktım kendimi. Ama oturdum yanına. Elimle başını kaldırıp " yapma" dedim usulca. " Dön bana yaptırma o zaman " dedi o da. Canımdan can gitti. Annen yaptı demek istesem de olmadı. Yine olmadı, yine söyleyemedim...

+ Ah beni anlasan zaten...
- Neyini anlicam çakır senin? Sen bana neyi diyosun ki ben anlicam?
+ Üstüme gelme Ali. Istemiyorum dedikçe yapma şunu.

Çenemi tutup başımı kaldırdı ve yaklaştı. Nefesini nefesimde hissettim o an.

- Bak gözlerime " Seni Sevmiyorum" de. O samimiyeti bakışlarında hissettir bana. Vazgeçmeyen en adi şerefsiz..!!!

Durdum. Hem de baya bi durdum... Yapamam. Bakışlarımda sevgimi gizleyemem. Ona nefretle bakamam. Ama yapmak zorundayım. Ve şansımı denedim.

+ Seni Sevmiyorum Tilki..!!

Ona kolay kolay tilki demem. Ama o ciddiyeti alması gerekiyodu. Zaten o da donup kaldı bu süre. Kaşlarını çattı ne diyosun sen der gibi.

- Peki.
dedi ve tek kelime daha etmeden gitti. O kadar kötü oldum ki o gitti oturup ben ağladım orda. Canım yanıyodu, sevdiğim adamın annesi yaa annesiiii... Onu seviyosan çık hayatından dedi bana.
Içeri girdim kendimi toparladıktan sonra. Annem uyumuş bile. Ben de yatağıma tam geçtim telefon çaldı. Oktay... Açmadım. Tekrar aradı sonra.

+ Efendim abi?
- Yaptığın hareketin mantıklı tek yönünü söyle bana!
+ Ne yapmışım ki ben?
- Istemiyosun bari nedenini söyle.
+ Söylemek zorunda değilim. Dediğin gibi istemiyorum.
- Çok seviyo laan...

Işte bu noktada ben de onu çok seviyorum demem gerekirdi. Ama yapamam... Yarın okula gitmesem nolur ki? Bence bişey olmaz. Hem birbirimizi görmemek ikimize de iyi gelir diye düşünüyorum.
Bu arada gece de sigara müzik derken uyuyakalmışım balkondaki koltukta. Telefon çalmasa asla uyanamazdım heralde.
Kim olduğuna bakmadan buyur reis diye açtım telefonu. Çünkü oktay'ın aramasına çok alışık olduğum için... Ama bu sefer tutmadı. Arayan Gamze'ydi. Hayır reis diye de tam adamına söyledik o ayrı olay oldu sabah sabah :))
- Aman Allah korusun daha neler.
+ Dur be kızım hemen atar yapma. Ne biliym her sabah gözünü açıp beni arıyo adam napim yani? Gene öyle sandım bakmadım bile kim diye.
- Aman neyse ne yaa. Hem banane ki? Beni gece Ali aramış. Ben uyuyodum da benim dışımda herkes mesai yapmış anlaşılan.
+ Kim mesai yapmış ?
- Sefayla Enes... Bizim Kutay var ya. Onlarla karakolluk olmuş.
+ Ney diyon ya sen? Hem nerden bizim kutay oluyo o pardon?

Kutay... Zengin, ukala, egoyla beslenen biri. Tam bi uyuz. Bizim Eslem'e takıktı. Enes de o yüzden kavga etmiştir diye düşündüm.

+ Basit bişeydir yaa sıkıntı yapma hemen.
- Kızım diyelim basit bişey. Eslem niye açmıyo peki arıyorum dünden beri.

Hayır anlamıyorum abi. Ben mi pozitif düşünüyorum, yoksa millet mi çok negatif? Sorun kimde hala çözmüş değilim. Okula gitmiym dedim ama bu durumda gitmezsem millet yüzüme bakmicak. Haklı olarak yani. Hazırlandım. Gamze beni almaya geldi. Okula gidiyoruz yürüyerek. Derse de geç kaldık sanırım kimseyi görmeyince dışarda. Sınıfa daha varmadan bağıranların seslerini duyduk. Koşa koşa sınıfa gittik. Oktayla Kutay birbirine girmiş. Ve tesadüf ki Eslem de Enes de yok.
Eslem'i aradık ama açmadı. Çok merak ettik hepimiz de. Derken sınıfa Enes girdi. Ama nasıl bi girişti lan ooo? Ben bağıra çağıra girmesini beklerken gayet sakin girdi. Ama gözleri kan çanağı. Belli ki durum sandığımızdan da ciddi. Zaten onu öyle görünce Kutay neye uğradığını şaştı. O gelince bi sessizlik oldu ve bu sessizlik beş dakika kadar bu şekilde devam etti. Ve direk Oktay ve Ali'nin yanına, karşısına geçip;
- Ben bu ibne'ye birazdan"  keşke yapmasaydım" dedirtene kadar araya girip ayırmaya çalışırsanız; iste o zaman onu bırakır sizi gebertirim..!!

dedikten sonra üç buçuk atmaya başladık tabi biz. Ve ikisi de tek kelime etmedi, ya da edemedi sanırım. Ama neyi keşke yapmasaydım dicek? Orayı anlamadım. Ama neyse öğreniriz nasıl olsa...

+ Neyi yapmasaydım dicem pardon?
- Şşttt sabırlı ooolll...

dedi ve sadece güldü. Aklını kaybetmiş gibiydi. Sonra oturdu ve ağlamaya başladı. Noldu diyoruz ses yok, sakin ol diyoruz yine ses yok... Kalktı ve Kutay'ı kolundan tuttu. Ona sadece "şimdi ben dur diyene kadar yürü" dedi. Onlar önde biz arkada yürümeye başladık. Bahçedeki güvenlikteki çantayı aldı. Içinden bilgisayarı çıkarıp açtı.

- Eveeetttt. Kutay bey sana iki fotoğraf göstericem. Aradaki tek farkı bul bakalım.

diyip bilgisayardan fotoğrafı açıp gösterdi. Şoktan ağzımı açıp tek kelime edemedim. Nefesim kesildi adeta... Hepimizin...
Şimdi söyle bakalım farkı? Ya da şöyle soriym; Fark Var Mı..!!! ??

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 03, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Varoş LiselilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin