"Bak noldu gördün mü!?"Diye Soarah'ı azarladı Lucy.
Soarah ise ona cevap veremeyecek kadar şoktaydı.
"Acıyor mu?"dedi Bella,Jane'nin bantlı yarasına dokunarak.
"Hayır."
"Kızlar..."diyerek söze girişti Emma.
"Bence artık oldukça dikkatli olmalıyız.Neyin ne zaman olacağını bilemeyiz."
"Bence çokta kafaya takmaya gerek yok."diye söylendi Soarah."Sonuçta oldukça güçlüyüz."
"Kendine çok fazla güveniyorsun."dedi Bella kaşlarını çatarak.Onun bu kadar çabuk sinirlenmesi diğerlerini şaşırtmıştı.Bella herzaman sakin ve güleryüzlü bir kızdı.
"Kendime güveniyorum çünkü onu alt edeceğime inanıyorum."Elleri beline koyarak ayağa kalktı kızıl saçlı kız."
"Yeter."dedi Jane araya girerek."Herkez evine gitsin ve bütün önlemleri alsın."
Diğerleri başıyla onaylayarak teker teker saraydan çıktılar.Jane tek başına kalınca dirseklerini masaya koydu ve başını ellerinin arasına aldı.Dün gece yaşadıkları onu fazlasıyla etkilemişti.
---
"Efendim!Efendim!Hemen gelmelisiniz!"Yardımcı Clara,efendisi Bella'nın koluna yapıştı.
"Neler oluyor Clara?"
"Acilen tarlalara bakmanız gerek!"
"Dur,çekiştirmene gerek yok!"
Clara Bella'yı bıraktığı anda hızlıca tarlalara doğru koşmaya başladı.
"Clara dur,yavaşla!"Tarlalara doğru ilerlerken oldukça yorgundu kahverengi saçlı kız.
"Efendim bakın!"Clara'nın sesi oldukça tedirgindi.
"Tarlalara ne olmuş."dediği anda tarlarara bakıp şok geçirmesi bir olmuştu.
Modern bir hayat sürmelerine rağmen yiyecek kaynağı edindikleri tarlalar,bir anda küle dönüşmüştü.
"NOLDU BURDA!?"Bella kendine geldikten sonra şaşkınlıkla bağırdı.
"Bilmiyorum efendim,herşey bir gecede olmuş.Bekçiler,siyah bir şeyin bütün ekinleri yaktığını ve kendilerine saldırdığını söylüyorlar."
"Peki,yiyecek ihtiyacımızı nasıl karşılayacağız?"
"Hatırlatıyım,soğuk depolarla zor zamanlar için sakladığımız yiyecekler var."
"Pekala,ozaman bir çare bulana kadar halk saklanan yiyecekleri kullansın."
---
"Of,neden herkez bu kadar ciddi olmak zorunda!"diye ofladı Soarah,odasına doğru ilerlerken.Tam kapıya uzandığı sırada yardımcısı Alexsander kan ter içerisinde yanına koştu.
"Efendim,efendim!"
"Alexsander noluyor?"
"Diğer kıtalardaki temsilcilerimizden birisi size bir mektup göndermiş."
"Mektup mu?Şu zamanlarda bilgisayardan görüntülü konuşma yok mu?"
"Bizde nedenini bilmiyoruz efendim,buyrun."
Alexsander elindeki mektubu Soarah'a verdikten sonra koşarak uzaklaştı.
Soarah,elindeki mektup ile odasına girerken onu Fritz karşılaştı.
"Naber tatlım-O elindeki mektup ne öyle?"Siyahtan turuncuya dönmüş saçlarını karıştırıp,kırmızı gözlerini Soarah'a dikti.
"Bilemiyorum."deyip yatağa oturdu Soarah.Mektubu açıp okumaya başladı.
Sevgili kraliçemize,
Evet,şimdi size neden son teknolojiyi kullanarak bilgisayardan görüntülü konuşmak yerine mektup yazdığımı merak ediyorsunuzdur.Ancak yaşadığımız olaydan sonra ne bilgisayar kaldı,ne de telefon.
İki gün önce halktan bazıları geceleri siyah birşey gördüklerine dair yanıma gelmişlerdi.Siyah şey korkutucu bir ses çıkartarak yanlarından geçip duruyordu.Fakat biz onlara inanmadık.Keşke inansaydık.
Ve dün,şehrimiz tek bir şekilde yok oldu.O siyah şey.üzerimize tenleri de dahil her tarafı siyah olan şeyler gönderiyordu.
Şuan bu mektubu yazarken bile korkuyla titriyorum.Umarım bu son konuşmamız olmaz.Çünkü o şuan bana bakıyor.Kan kırmızısı gözleri mektuba bakıyor.Kabarık siyah saçları bir gözünü kapatıyordu.Şeytanice gülümserken bende bu mektubun sonuna geliyorum.Sizden istediğim,dikkatli olmanız.-Temsilciniz Bayan Small
"O siyah şeyde ne?"diye sordu Fritz merakla.Fakat Soarah şoktan nerdeyse bayılmak üzereydi.
---
"Efendim,efendim!Çok kötü şeyler oluyor!"Yardımcı Emily,efendisi Lucy'nin elini tutuyordu.
"Emily?"
"Hemen gelmelisiniz!"
Emily Lucy'i kolundan çekiştirerek onu kendi odasına götürüyordu.
"Noldu Emily?"
"Bakın!"
Yardımcısı kapıya açınca Lucy şaşkınlıktan ölecek gibiydi.
Alex yaralı bir şekilde yatakta yatıyordu.Dudağı çatlamış,bir gözü morarmıştı.Başı ve karnı sargılı,bacağı alçıdaydı.
"ALEX!"
Lucy endişe içerisinde Alex'in yanına koştu.
"Alex!İyi misin?"
Alex masmavi gözleriyle ona baktı.
"Ben iyiyim,merak etme..."
"Noldu sana!?"
"Sen gittikten sonra...siyahlı birisi..."
Lucy onun lacivert saçlarını okşadı.
"Anladım sanırım,merak etme iyi olacaksın."
Sonra başını kaldırdı.
"Durumu nasıl?"
"Onu ağır yaralı bulduk.Fakat şimdi hayati bir tehlikesi yok efendim."
"Ohh iyi...Neyse artık gidebilirsin."
Emily gittikten sonra Lucy Alex'in saçlarını okşamaya devam etti.
---
"Jane'e olanın karanlık elementi ile bir ilgisi olduğu kesin."dedi Emma odasına girerken.Johnson kendi ailesinin yanına gittiği için biraz yalnız kalabilirdi.
Üstündeki takıları çıkarmak için aynaya doğru ilerledi.Takılarını çıkardıktan sonra aynada kendisini inceledi.Gözlerinin altı morarmış,saçları dağılmıştı.Tam tarağını alacaktı ki arkasında siyah saçlı ve kırmızı gözlü birşey belirdi.
Hışımla arkasına döndü,fakat kimse yoktu.Tekrar önüne döndüğünde aynada çatlaklar vardı.Aynada 'Z' harfi vardı ve üstü çizilmişti.
O an aklına bugün Zoey'i hiç görmediği geldi.Tam kapıya doğru yöneliyordu ki hemen yanındaki gardroptan inleme sesleri geldi.
Gardırop kapısı açtığında ise korkuyla geri çekildi."ZOEY!"
Normalde bölümün altına açıklama yapmam.Ama size birşey sorcam
Kitapda en sevdiğiniz karakter kim? :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biz Elementleriz 2-Korkunç Lanet
Fantasy*İlk kitabı okumadan sakın başlamayın* ~Sessizce yere çömeldi Jane.Hayatında ilk defa hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bütün arkadaşları lanetle kirlenmişti. Gwen denen kötü ruh,bütün Terra gezegenini ele geçirmek üzereydi. Ve şimdi,sıra ona gelmişti. Ark...