1
Havaalanının yoğun ve kendisini hiçe sayan kalabalığında, kolunda montu, tek omzunda asılı sırt çantası ve kafasına geçirdiği siyah kapüşonlu hırkasıyla çıkışa doğru ayaklarını sürüyerek ilerliyordu.
Onu karşılayacak kimse yoktu. Döndüğünden bile bihaberlerdi hem ailesi hem de Mehmet.
Derin bir soluk aldı genç kız. Alnına düşen saçlarına sertçe üfledi aldığı nefesi.
Havaalanından dışarıya çıktığında, uçakta mayışmış ve sıcağa alışmış bedeni, Ocak ayının ortasında olduğunu bir kez daha hatırlatırcasına esen İstanbul'un sert ve serin rüzgarıyla adeta kesiliyordu.
Soğuk, tenine değin işlese de montunu giymeye üşendi. Hızlı adımlarla Sabiha Gökçen Havaalanı'nın otoparkına yöneldi.
Giderken de kimseye haber vermemişti.
Bosna'dan aramıştı babasını.
Nahide Hanım'ın ani ölüm haberi karşısında vereceği her türlü tepkiye hazır olduklarından- ailesi ve Mehmet- Amine'nin bu habersiz yurt dışı seyahatine ses çıkarmamışlardı.
Mehmet.. Belki bir ay olmuştu onu görmeyeli. Nahide Hanım'ın ölüm haberini verdiği günden beri, telefonda bile konuşmamıştı.
Montunu ve sırt çantasını gelişigüzel yan koltuğa fırlatıp, oturduğunda sürücü koltuğuna, başını arkaya yasladı.
Gözlerindeki kaşıntı ve batma hissi giderek dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı.
3 güne yakın bir süredir neredeyse uyumuyordu, uyuyamıyordu.
Hep aynı kabus.
Siyah, karanlık bir oda; odanın ortasında ışıldayan gri, işlemeli bir ayna; aynaya yönelen bedeni ve aynadaki aksinden yansıyan, dudakları uçuklamış ve kana bulanmış, kolları ve bacakları yer yer yeşil yahut mosmor, alnının sol tarafı şişmiş, içler acısı çocukluğu..
Genç kız aklına bile geldikçe rüyası, boğulur gibi oluyordu.
Çekingen hamlelerle gözünü açtı ve dikiz aynasında kendisine değdi gözbebekleri.
Benim. Dedi genç kız. Benim Amine. O küçük kız değilim artık. Büyüdüm ben. O günler çok uzakta kaldı.
Kendini ikna etmeye çalışıyordu, edemiyordu.
Kan çanağına dönmüş gözlerinden süzülen, morarmış gözaltlarını, çökmüş elmacık kemiklerini yalayarak geçen ve renksiz dudaklarına ulaşan tuzlu gözyaşı damlasını sol elinin tersiyle sertçe sildi ve emniyet kemerini taktı.
Gaza köklemesiyle, sıska bedeni bir anda öne atıldı.
Şu halde araba kullanmamalıydı. Eve de gitmemeliydi.
Ama saat çok geçti. Gece 2 sularında, karanlık yollarda, zoraki açılan gözlerle araba kullanıyor olması hiç iyi değildi.
Kendisini bekleyen karanlık, soğuk evi hatrına geldiğinde yeniden gözleri doldu.
Küçükken ne zaman çok korksa, gizlice Nahide Teyzesinin yanına iner, her türlü yakalanma olasılığını göze alır, merhametli kadının göğsünde huzurla uyumasını hiç bir şeye değişemezdi.
Nahide Hanım'ın şefkatli bağrı, hiç anne kucağıyla tanışmamış küçük Amine için, adeta bir sığınaktı. Gecenin karanlığından, şerrinden ve tüm kabuslardan sığındığı, o zamanlar için en güvenli sığınak..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞGAL
Mystery / ThrillerAmine. Kimsesiz bir çocuk olarak büyümüş, acısı küçük yüreğini işgal etmiş küçük bir beden. Kabuklarına sıkı sıkı tutunan, acısı nefretini tetiklemiş asi bir genç kız. Aldığı ilk hediye, hayatı olan, fotoğraf çekmeye meftun, deklanşör sesine aşık b...