Medya: DORUK
Arkadaşlar merhaba. Bu da 2. bölümüm. Uzun bölüm yazmaya çalıştım ama ancak bu kadar oldu.İnşallah beğenirsiniz. Sizleri seviyorummm. İyi okumalar...
DORUK'UN AĞZINDAN;
İyi ki de kucağıma düşmüşsün baş belası. Kucağıma düştüğün an gözlerin sımsıkı kapalıydı. Sonra yavaş yavaş tedirgin bir şekilde o deniz mavisi gözlerin yok mu korkak, şaşkın şaşkın bakan gözlerin var ya işte onları açtın ve ben içinde kayboldum. O derin sularda yok oldum. Bana şok olmuş bir biçimde bakmaya başladın. Benim gözlerim senin o aralık duran, masumca bana bakan o pembe dudaklarına kaydı. Resmen beni öp diye yalvarıyor. Dudaklarını öpmemek için o kadar direndim ki. Beni sımsıkı tutuşun sakın beni bırakma dercesine işte o hoşuma gitmişti baya.
"İyi misin?" diye sorduğumda hala dudaklarıma bakması beni daha da çok tahrik ediyor. Hadi güzelim yapma ama dayanamayıp şimdi yapışıcam o dudaklarına. Bir an tutulduğumu düşündüm ve öylece kaldım sadece gözlerine ve dudaklarına bakakaldım. Ne tutulması ya ben kimseye falan tutulmam. Bütün kızlar benim peşimde koşar. Ben onların peşinde değil. Hepsi gelip geçicidir benim için bu kız da öyle...
İyi olduğunu söyledi ve ona sert davranarak kaldırdım. Dudaklarımızın arasında çok az bir fark vardı ve sağ elim tam bel boşluğundaydı, sol elim biraz daha yukarısındaydı. Bir an hiç nefes almayacak sanmıştım. Ona sertçe sözler söyledim. Sonra bana bağıra bağıra bir sürü şey söyledi. Hepsini yazmıştım bir kenara. Öküz, hödük, insanlık yoksunu, bencilin kanıtı, gaddarlık timsali. Hepsini biliyorum. Ellerimi sıktım muhtemelen canı acıdı çünkü bunu yüzünden anlayabiliyordum. Sonra sinirli bir şekilde baktım ve:"İyi be ne yapıyorsan yap baş belası" dedim ve içeri girdim. İçerde bir teyze vardı ama tatlı olanlarından beni durdurdu. Normalde takmam bile bu teyzenin elinde kamera vardı o yüzden tatlı. Bana doğru geldi ve elime fotoğrafları tutuşturdu. Ve bana:
"Aşkını buldun yakışıklı. Elinden kaçırma derim. Bu kızla pek yakıştınız. Birbirinize bakışınızı gördüm ne kadar inkar etsenize siz birbirinizin olacaksınız. Böyle tesadüf aşklar zor bulunur" dedi ve gülümseyerek gitti.
Ben de içerde işlerimi hallettim ve otobüsün hareket etmeye başladığını gördüm. Ben de tam kapıdan çıkarken yere cüzdanım düştü ve yere eğildim tam alacakken gözüme bir şey takıldı. Onu da yerden aldım ve doğruldum. Altın ve yıldız şeklinde ama zinciri kopmuş. Düşünmeye başladım kimin olabilir diye ve tabii ya baş belasınındı. Otobüs çoktan gitmişti ve zaten önce yaptırmayı düşünüyordum. Arkasında adı yazıyordu ve bir de tarih vardı. Adı MİRA. Çok güzel bir adı vardı. Kökeni Latince ve Latince'de de harika, hayran olası anlamına geliyor. Türkçe'de ise bir kuyruk yıldızı adı olarak geçiyor. Tarihte de: 06.08.2014 neden iki yıl öncesine ait bir tarih merak ettim. Arabama doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı açtım ve Shila arkaya geçmiş uyuyordu. Bebeğim ya. Yanımdaki çantamı açıp içinden gözlük kabımı çıkardım ve kolyeyi içine koydum. Kabı tekrar çantama koydum ve arabamı çalıştırıp yola koyuldum. Sonunda otobüse yaklaşabilmiştim. Sol tarafına geçtim. Baş belasını buldum sonunda. İzlemeye başladım. Sol elinde bir şey tutuyordu neydi o. Fotoğraf tutuyordu. Fotoğrafları tabletin üstüne sıkıştırdı. Sinirli sinirli fotoğraflara bakıp, kendi kendine konuşuyordu. Aman tanrım o ne öyle. Bir çikolatayı bitirdi ve ikincisini açtı. Yanında da avuç avuç cips yiyordu. Yanaklarına bak şunun. Yuhh be. Ben bile erkek olduğum halde beş dakikada hepsini yiyemem. Noldu ona niye elini ağzına götürüyor. Hhhhh!!! Kusacak tabii. Otobüse sellöktör yaptım hemen. Sağa çekti ben de hemen arkasında durdum. Işıklarımı kapattım. Koşturarak geldi yine baş belası kenarda kusmaya başladı. Arabadan indim ve koşturarak yanına gittim. Çünkü arabam biraz geride kalmıştı. Sağ elimi karnına koydum ve sımsıkı tuttum. Sol elimle de kendinin tutmaya çalıştığı saçlarını elimde topladım. İki eliyle de sımsıkı karnındaki elimi tuttu. Hatta tırnaklarını geçirdi diyebiliriz. Ağlıyordu. Ya sen var ya Nasıl bir şeysin böyle ben senin kadar masumunu görmedim. Ağlamanı istemiyorum güzelim çünkü sana kıyamıyorum. Hani gözlerini sımsıkı kapatırsın ve acıdan sessizce ağlarsın ya işte öyle içten bir şekilde ağlıyordu. Bir iki dakika beklemeye başladı. Galiba kusması bitmişti. Baş belasına doğru eğilip:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜNLÜ ÖKÜZ
ChickLitBir Tarafta: Anne ve babasını çok seven ama annenin işlerinden dolayı taşınmak zorunda kaldıklarını öğrenen çok üzülse de annesini mutlu etmek için İstanbul'a yeni taşınan ama İzmir'den asla vazgeçemeyen güzeller güzeli İzmirli kız. Bir Tarafta Da:...