Babamın ölümünden sonra, fazlasıyla boşlamıştım hayatı. Kimin, ne dediği umrumda bile değildi. İçimden ne geçiyorsa yapıyordum. Annemde yoktu nasılsa.
Annem, başka bir adam ile evliydi. Ne görüşüyor, ne de konuşuyorduk. Onu görmeyeli tam tamına dokuz sene, iki ay, yirmi dört gün olmuştu.
Ablam vardı bir tane. Yeri geldiğinde çok sevdiğim, yeri geldiğinde, ölümüne nefret ettiğim ablam.
Hergün arayıp soruyorduk birbirimizi.
Benim davranışlarımın ve yaptığım şeylerin bana ve o boktan olan geleceğime zarar verdiğini söyleyip duruyordu.
Sadece kafa yoruyordu işte...
Eskiden; Sadece babasını dinleyen, uslu, sessiz, pısırık ve korkak bir kızdım ben.
Şimdi ise fazlasıyla değişmiştim. Kimseyi dinelemeyen, yaramaz, cazgır ve korkusuz bir kıza dönüşmüştüm.
Babam vefad edeli 2 ay olmuştu. Hala daha atlatamamıştım tabii ki.
Eve her adım atışımda babamla geçirdiğimiz eğlenceli vakitler aklıma geliyordu. Kafayı yiyecek gibi oluyordum. Küçük bir kız çocuğu gibi gidip, babamın dolabındaki büyük kıyafetlerine sığınıyordum.
Sarılıyor, öpüyor ve kokluyordum.
Hergün, hiç birşey olmamış gibi sabahın altısında kalkıp, babamın odasını temizliyordum.
Her seferinde camları silip, dolaptaki kıyafetlerini yatağa çıkarıp, tekrar katlayarak dolaba yerleştiriyordum.
Babamın en sevdiği, fırında tavuklu patates yemeğini hergün yapıp, masaya iki tabak, iki çatal ve iki bardak koyuyordum. İkimizin de en sevdiği içecek olan kolayı bardaklara dolduruyordum. Tabi ilk önce yemeğe babamın başlamasını bekliyordum. Onunda iştahı olmadığını düşünerek masayı tekrar topluyor, yaptığım yemeği torbaya koyup kedilere veriyordum.
Akşamları da babamın en sevdiği filmi açıp, boş gözlerle izliyordum.
Ağlamıyordum ama...
Yıpranıyordum.
Ölüyordum.
Eve her adım atışımda bitiyordum.
Bu kabus gibi olan düyada, yaşayan bir ölüydüm!
2 AY ÖNCE...
"Baba yorgunum ya anlamıyor musun? Yarın yaparım."
Sesim, yorgun ve bitkin geliyordu.
Babam "Tamam ama topla şu evi artık kızım. Çalışıyorum diyorsun ama bize pahallıya patlıyor. Ne yapayım? Evleneyim mi onu mu istiyorsun?" Dediğinde gözlerimi pörtleterek "Sakın ha! Ben işten gelince toplarım bu evi. Sen hiç merak etme babacım." Dedim ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum.
Tek gerçeğim, tek aşkım, tek annemdi.
Bir hafta önce, babama ve kendime hazırladığım yer yataklarından birine attım kendimi. Gözlerim çıplak ayaklarıma kaydığında, ayakkabının çıkardığı izler dikkatimi çekti. İz olduğuna emin olamadım çünkü kabuk tutmuş bir yara ile karşı karşıyaydım. Oturur pozisyonuna gelip, ayaklarımı kendime çekip, incelemeye başladım.
Parmaklarımı yaraların üstünde gezdirince, alt dudağımı dişlerimin arasına alıp, ısırdım ve gözlerimi sıkıca kapattım.
Canım yanmıştı doğrusu.
Fazla ayakta durmaktan olmuştu büyük ihtimalle.
Babam, kapıdan içeriye elinde bir tepsiyle gelince karnımın guruldadığının farkına vardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünden Kalan
Teen FictionKaybolan umutlar, kocaman bir dünya, yanlız insanlar, zorlu hayatlar.