Bilincim açıldığında gözlerim hala kapalıydı ve yatakta yüz üstü dönüp kendimi rahat bir pozisyona sokmuştum. Uyanmak istemiyordum. Pazartesi günlerinden nefret ediyordum. Ve evet, pazartesi günlerinden nefret ediyordum. Fakat bu nefret okuluma gitmemem için bir neden değildi. Bu nedenle gözlerimi gerçekliğe açtım ve yorgun bir şekilde gerindim. Tek tesellim eve girdiğim gibi kendimi yatağa atacağımı düşünmemdi. Elbette bu sadece düşüncede kalacaktı, ben yine ödevlerimle boğuşacak, geç saate kadar oturacak ve bir kaç saatlik uykuyla okula gidecektim. Aslın da bakarsak o kadar yoğun bir insan değildim. Sadece haftanın üç günü kütüphanede yarım gün çalışıyor, ek olarak da çok nadir doğum günü partilerinde palyaçoculuk yapıyordum. Kulağa komik ve zavallıca geliyor olabilir fakat ben bunu yaparken eğleniyordum. Çocuklara karşı büyük bir ilgim vardı ve onların gülümseme nedenleri olmak hoşuma gidiyordu. Düşüncesi bile beni güldürüyordu. Telefonumun alarmı çaldığında tekrar bir iç çektim ve düşüncelerimden tamamen sıyrıldım. Bir kaç dakika erken uyanmış ve bu güzel dakikaları düşüncelerimle doldurmuştum. Şimdi ise hazırlanmam gerekiyordu. Çalışma masamın üzerindeki dün geceden hazırladığım kıyafetlere emin olmak ister gibi bir kez baktım ve üzerimdeki tişörtü tek hamleyle çıkarıp kendimi banyoya attım. Tek odalı küçük bir apartman dairesinde kalıyordum. Ailem Kore'deydi ve bende Amerika'ya okumak için gelmiştim. Normalde ailemin gönderdiği para bana rahat yeterdi fakat Kore parasının Amerika da pek bir değeri yoktu ve doğal olarak benimde çalışıp kendi kazancımı sağlamam gerekiyordu. Çok değil, üç yıl sonra geri dönecektim. Burada yaşamayı planlamıyordum. Burası fazla soğuktu. İnsanların yüzündeki samimiyetsizliği görüyor ve rahatsız oluyordum. Bunların başını çeken ise Fizik öğretmenim Mr.Carl'dı. Ve ben biraz daha oyalanırsam bahsi geçen şahısın dersine geç kalacaktım.
***
Okul bahçesini hızlı adımlarla geçtim ve güvenlik görevlisine baş selamı verip büyük binaya girdim. Merdivenleri ikişer ikişer çıkıp dersimi alacağım sınıfın yolunu kafamda işaretledim. Her şeyden önce şu diğer ülkelerde meşhur olan fakat gerçekte hiçbir eğlencesi olmayan dolabıma gidip kitaplarımı almalıydım. Gerçekten, okulun ilk günü dolap kapağının arkasından gelecek olan yakışıklı çocuğu beklemiştim. Beklemiştim fakat hayat bana orta parmağını bir kez daha göstermişti. Şimdi ise kitaplarımı almış Fizik dersinin işlendiği sınıfa gidiyordum. Pek arkadaşım yoktu, sadece selamlaştığım bir kaç insan vardı. Bunu kendi isteğimle yapıyordum, Amerika'ya beni bağlayan bir şeyin olmasını istemiyordum. Yine de bu sevilmediğim anlamına gelmiyor elbette. Koskoca dört yıl boyunca da yalnız yaşayacak halim yok ya? Ben sadece çok çok yakınlıktan bahsediyordum.
''Günaydın Baek, Mr.Carl henüz gelmedi, şanslısın.''
Derin bir iç çekip içeriye girdim ve ortalarda ki tekli sırama geçip kitaplarımı masaya bıraktım.
''Günaydın Angela. Ve evet lanet olasıca adam beni korkutuyor.''
Angela gülümsedi ve bacak bacak üstüne atıp bana doğru döndü.
''Hadi ama sadece bir kereliğine yanaklarını sıktırdı.''
''Kırklarının ortasında bir adamla ilişki yaşayamam, üzgünüm.'' Başımı olumsuzca salladım ve tekrar önüme döndüm. Angela da kıkırdayıp kendi işine dönmüştü. Bu ülkenin sevdiğim özelliklerinden birisi de cinsel tercihlerinizi rahat bir şekilde yaşıyor olabilmenizdi. Ön yargılar yoktu ve bende kendimi bir yaratıkmışım gibi hissetmiyordum. Okuluma dönecek olursam, sıkıcı bir gün beni bekliyordu.
***
Dersten yorgun bir şekilde çıktığımda kitaplarımı dolabıma bırakmak adına yavaş bir şekilde koridorda ilerlemeye başladım. Halsiz hissediyordum ve nasıl olacakta kütüphaneye gidip koca rafları temizleyip düzenleyecektim bir fikrim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rich Husband
FanfictionPark Chanyeol 34 yaşına yeni basmış evli ve üç çocuklu bir babaydı. Beyin cerrahıydı ve işinde seçkin insanlardandı. Chanyeol, Katie'le evlendiği için mutluydu. Chanyeol, üçüzlerine sahip olduğu için mutluydu. Ta ki üçüzlerinin birinci yaş partisine...