Lucy, bir taksi durdurdu. Araba süremeyecek kadar kötü hissediyordu kendini. Simon gibi, çok sevgili arabasını da geride bırakıp gitmişti. Artık tamamen yanlızdı. Sergi dönüşü o lanet olasıca eve gitmemeliydi. Neden gitmişti ki? O iğrenç manzarayı görmek için mi? Hayır.
O Simon’u görmeye gitmişti.
O dakikaya kadar gördüğü en güzel manzarayı görmeye.
Ama sonuç neydi? FELAKET. Çok sevgili Simon'u ve en yakın arkadaşı sandığı burnu havada Avery, omuz omuza , birbirlerine öpücükler ata ata Playstation oynuyorlardı. Avery Playstation oynamayı sevmezdi ki? Lucy o manzarayı görür görmez Simon'un en sevdiği çikolatalı pastayı sevgi notuyla birlikte orada bırakıp kapıyı çarparak çıkmıştı. Simon ve Avery, işte o zaman anlamışlardı evde onlardan başka birinin daha olduğunu. Peki ya ertesi sabaha ne demeli? Zar zor yatağından kalkıp okula gitmişti Lucy. Simon ile konuşmak istmeiyordu ama bu konuyu halletmesi gerekiyordu. Ayakları onu Simon ile okuldaki özel yerlerine sürükledi, okulun en sessiz yerindeki tahta bir bank. Simon oradaydı, ama yanlız değildi. Yanında Avery vardı. Lucy bunu normal karşılayabilirdi gayet tabii. Ama durumu değiştiren şey birbirlerinin ellerini tutmalarıydı. Ve bunu da özel banklarında yapmalarıydı. Lucy orada öylece onlara bakarken Simon onu fark etmişti. Hemen ayağa kalkmıştı ama Lucy çoktan koşarak okul binasına, dolabından çantasını almaya girmişti. Gitmek istiyordu. Bir daha dönmemek istiyordu. Ama Simon okul koridorunun ortasında onu durdurdu ve kavga etmeye başladılar, tüm okulun önünde. Ve olan olmuştu artık. Lucy, bunları düşünmemeye çalıştı. Artık hayallerinin yıkıldığını biliyordu ne de olsa. Yıkılan bir şeyi yeniden inşaa etmek eski parçalarla olmazdı.
Büyük pembe binanın önüne geldiğinde bahçenin siyah demir kapısını dikkatlice açtı. Gıcırdıyordu, gereğinden fazla. Zemin katta oturan ev sahibesi Bayan Charter ‘ı rahatsız etmek istemiyordu. Kadını sadece evi satın aldığı gün görmüştü. Üç katlı büyük evde yankılanan klasik müzik sesi olmasa yaşadığından bile emin olmayacaktı Lucy. Kek yaptığında yalız kadına acıyıp ona da götürüyordu. Ama kadın kapıyı açmıyordu. Lucy de artık güzel notlar yazarak kapının önüne bırakmaya başlamıştı. Ve o okuldan geldiğinde kendi kapısının önünde kurabiyelerde karşılaşıyordu. Bunu seviyordu. Büyük kahverengi kapının anahtar deliğine anahtarını soktu ve evin içine girdi. Ev bu gün olması gerektiğinden fazla sessizdi. Klasik müzik sesi yoktu. Lucy etrafına bakarak yürüdü. Ah harika. Sonunda yanlız kaldım. Diye düşündü. Fazlasıyla yanlız... Merdivenin basamaklarından çıkarken kendine hakim olmayı denedi. Ağlamamalıydı. Kendini üzmemeliydi. Ona eski filmleri andıran bu büyük merdivende eski filmlerdeki hatunlar gibi bayıldığını hayal etmişti hep. Bundan hoşlanabilirdi,evet. Tabii onu yere düşmeden yakalayabilecek biri olsaydı... Odasına girip çantasını yatağa attı. Yatağın üstündeki binlerce yastığın içine gömülüp tekrar ağlamaya başladı. Ama gözünden yaş gelmiyordu.
Garip.
Galiba gözyaşları tükenmişti. Ya da Simon için akmak istemiyorlardı.
Kulağına kulaklıklarını takıp müziği açtı. Ona kalsa müzik çalarda son ses açar ve hıçkırıklarını bastırmaya çalışırdı ama Bayan Charter,buna izin vermiyordu. Lucy onu çok iyi anlıyordu. Şu anda biri bangır bangır bir şarkı açsa Lucy ona söverdi. Lucy, kulağında kulaklık şarkı dinlerken bir şey fark etti: Normal zamanlarda –ki bu zamanlar Simon ile işler yolundayken geçen zamanlardı- şarkının ritmine bırakırdı kendini. Ama şimdi sözlerini duyuyordu, onlara yoğunlaşmıştı. Şarkı güçlü kalmayı anlatıyordu.
Ah Demi.
Diye mırıldandı Lucy. Bu şarkı artık onun şarkısıydı.
Biliyordu.
Güçlü olmalıydı.
Ama yapamıyordu. O kendini daha şimdiden bırakmıştı. Şarkının sözlerine kulak asmayıp hüzünlü melodisini duymaya çalıştı, ve yanağından bir damla yaş süzüldü....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daydreamer
Teen Fiction"Herşey hayal kurmakla başlar." Lucy Morgan'ın hayali mutlu bir hayattı. Hayalini ona yaşatacağını düşündüğü kişi ise Simon Grey. Ama bazı hayallerin başlamadan bittiğini bilir herkes. Lucy Morgan'ın hayali ise onlardan biriydi işte. Ama hayallleri...