Küçük not: Merhaba arkadaşlar ilk bölüm olduğu için biraz uzun tuttum ama ilerki bölümlerde bu sıkıntı olmayacak. Umarım sıkılmazsınız ve sonuna kadar dayanabilirsiniz... dfldlk İyi okumalaar.
''Ayrılmak istiyorum''
Bu cümleyi kafamda milyonlarca kez ona söylemiştim. Bunun bir veda olmadığını biliyordum ama yine de göğsümde ufak bir sızlamaya sebep olmuştu. Emre ile her zamanki yerimizde idik, İstanbul'da kafa dinleyebileceğiniz nadir yerlerden biri. Burası minik bir ormandı. Bu konuşmayı yapmak için 'her zamanki yerimize' gelmenin iyi bir fikir olmadığını düşündüm bir an.
Emre sinirle ellerini siyah saçlarının arasından geçirdi. Her hareketinin anlamını biliyor olmak içimi sızlattı. Beraber büyümüştük. Bu ayrılığın bizim için bir veda olmamasının sebebi buydu, benim ailem oydu. Ben ise onun ailesiydim. Aynı yetimhanede büyümüştük, 12 yaşında yurtlarımız doğal olarak ayrılmıştı ama bizim arkadaşlığımız hep devam etmişti. Hata mı yapıyordum? Bilmiyorum. Ama bu ilişki şimdi bitmezse ileride yollarımız ayrılacaktı ve ben ailemi bir kez daha kaybedecek kadar güçlü değilim.
''Ne, nerden çıktı şimdi bu Açelya? Ya kızım dengesiz misin sen?''
Göz devirerek yüzünü inceledim. Dudaklarının benimkilerden daha şekilli olması bir kez daha dikkatimi çekti. Çok inatçıydı. İkimiz de bir yıldır bu ilişkiyi zorla buraya kadar getirmiştik ve ikimiz de bunun yürümediğini biliyorduk. Onun beni koşulsuz sevdiğini biliyordum. Ben de onu seviyordum. Ama sevgi ve aşkı birbirinden ayırt edemiyorduk, küçüktük. Yarın ikimizin de doğum günü -evet bu da tesadüflerimizden birisi- olduğu için bunu geride bırakıp eski halimize dönmemizi istiyordum. 18'ime onu kaybetmeyeceğimi bildiğim güvenle girmek istiyordum. Evet belki bu bencillikti. Ama O'nun içinde en iyisi buydu.
Emre'nin beni bırakması için onu sinirlendirmem gerekiyordu.
''Seni sevmiyorum.''
Hayır seviyorum, çok seviyorum.
Yutkundu. Dalga geçer gibi güldü. Duygularını, içinde yaşadığı kızgınlık ve şaşkınlığı tahmin edebiliyordum. Gözlerimi kapatıp içimden özür diledim.
''O halde...''
Ne olup bittiğini anlamadığım bir anda arkadan iki el uzanarak Emre'nin ağzını kapattı. Bir saniyelik şaşkınlık geçirdikten sonra avazım çıktığı kadar çığlık atmaya başladım. Anın verdiği adrenalinle Emre'ye doğru koşuyordum ki arkadan iki kuvvetli el beni kendine çekti ve ağzımı kapattı. Hiçbir şekilde hareket edemiyordum. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi, tüm gücümle kendimi ileri gittim. Neler oluyordu? Nefes alamıyordum. Korkum hayati faaliyetlerimin önüne geçiyordu. Tüm gücümle kendimi ileri ittim ama adamın kollarından kurtulamıyordum. Emre'ye baktım. Evet, o kurtulmak üzereydi, tahmin ettiğim gibi.
Emre'yi tutan adam cebinden bir şey çıkardı. Ne olduğunu seçemiyordum. Sivri... iğne. Tüm gücümle adamın elini ağzımdan çekmeyi başardım ve ciğerimde kalan tüm nefesle bağırdım ama çok geçti. Emre bayılmıştı. Ne oluyordu? Beynim hiçbir şekilde çalışmıyordu. Olanlara anlam veremiyordum ama çok kötü olduğunu hissedebiliyordum. Çok fazla kötü şeyler oluyordu. Ani bir acı hissettim ve vücudumun kontrolünü kaybettim. Direnmeye çalışsam da başaramadım ve göz kapaklarımı serbest bıraktım.
-
Gözlerimi yavaş yavaş açmaya çalıştım. Göz kapaklarımı kaldırmak çok zor olmuştu, etraftan sesler duyuyordum ama onları anlamlı bir şekilde bir araya getiremiyordum. Biraz kendime geldiğimde küfür sesleri yankılandığını duydum. Garaj gibi bir yerdeydik ve Emre bağırarak küfür ediyordu. Başımı soluma döndürdüm, oradaydı. Sandalyeye bağlıydı. Hareket etmeye çalıştım ama başaramadım. Tahmin ettiğim gibi ben de bağlıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşten Gelenler
Science Fiction- Safkanlar, melezler ve her şeyden habersiz insanlar. Türkiye'de yalnızca iki melez olmanın sorumluluğunu taşımaya çalışan Emre ve Açelya. Geçmişlerine sünger çekip her şeye rağmen birbirlerine tutunmanın zorluğu. Genç adam kıza...