Bir hiç olmak istiyorum, varolmamış olmak. Kalkıp gitmek istiyorum hiç gelmemek için. Yada yok olmak. Buharlaşmak belki. Omuzlarımın kaldıramayacağı bir yük. Sanki bütün herşey binmişte, ben ezilmişim gibi. Sanki biraz daha yük koyarlarsa yok olucakmışım gibi. Kalıntılarımı kazıyacakları bir asfalt dahi olmayacak gibi. Sevgisizlik, sevilmemek. Yeteri kadar arzulanmamak en nihayetinde. Eğerki sevilirseniz çünkü arzulanırsınız. Bir suymuşcasına yanıbaşında durursunuz. Bana kimsenin ihtiyacı yok. Ondandır sevilmeyişim. Mesela Neden gelmedin diyenim yok. Yada aç karna uyunur mu? Sen istersen yürekten benim için önemi yok diyenimde. Zaten neyi çok istesem elimde kurudu. Bazen öyle anlar vardır ki hayaliyle dalarsın uykuya. Tıpkı aç bir insanın ekmek hayali gibi. Sonra o gün gelir çatar. Iki dilim ekmekle doyarsınız. Benimkide bu misal işte büyük bir heyecanla uyanır, her şeyimi hazırlarım. Ya sonra?
Işte şimdi bir pencere pervazına oturmuş biten günümü düşenerek yazıyorum satırlarımı. Muhtemelen aç uyuyacağım. Uzanıp düşsem karanlığa diyorum ama yok işte yapamıyorum. Cesaretsizliğimden değil, kollarımı uzatacak derman bulamıyorum. Başım yerinden çıkacak gibi ağrıyor, ben sadece izleyebiliyorum. Dahası hayat zor.
Minik bir elbisem var bugün için özenle seçilmiş. Oda yatakta duruyor hiç giyilmemiş. Güpür sevilmezmiş. Bende acımı gömerim içime yarın daha büyük heyecanla uyanırım diye teskinliyorum kendimi. Bu sefer bacaklarım çatı katından sarkacak sanki. Mesela diyorum saçlarım kırık fön olur, ışıltılarımı ortaya çıkaracak. Sonra yemyeşil bir elbisem var koyu tenimi sergileyecek. Birde şişmiş gözlerim var diyip gülüyorum kendime. Kusursuz ki en çok onlar çekecek dikkati. Birde yalan söyledim herkese. Diyemedim üzgünüm sizin kadar harika bir hayatım yok diye. inanmıyorlar ya bende biliyorum. Dişlerimi sıkıyorum başıma daha inceden bir sızı daha giriyor. Alışığım ya mimiklerim dahi oynamıyor. O bir ağrı değil sanki yoldaşım benim. Yaşamak zorundayız diyor bana. Ne kadar acınası olduğumuzu oda biliyor belkide yaşadığımın kanıtı. Beni yaşatmaktan daha çok gereği. Ölüden ne farkım var ki. Düşüncelerim var diyorum. Gülümsüyorum tekrar senin aptal düşüncelerin kimin umrundaki. Tekrar yok olup gitmek istiyorum. En çokta bu his bana hatırlatıyor sevilmediğimi. Neden diyorum, kimsenin sormadığını ben soruyorum kendime. Belki çok temiz kalbimden, belki fevriliğim, güzel değilim kıskanılabilinecek. Daha belki çokçası var ama kimse demedi bana şu diye. Sarılacak bir dal arıyorum bazen, yanıyor. Küllerinde tepiniyorum. Gözyaşlarımla ıslatıyorum. Insan duyguları olunca nasılda yazıyor. Iki kelimeyi bir araya getiremeyen ben. Belkide budur sebep. Dinlemem yetmiyordur, veyahut gülümsemem. Oysa ben gülümsemesi için sevebilirim bir insanı, bazende sessizliği için. Tek sesi karın guruldaması olan bir insan için zor değil. Ses ister miydim? Hayır ben sadece gelmediğin için sana kırıldım denmesini isterdim. Saatlerce açıklama yapmak uğruna. Saat gece yarısını geçti. Ayakları ağrıdı herkesin topuklular vurdu, komşular rahatsız oldu. Ben hala yokum. Rahatsız olacağım bir gürültü yok. Yada bir gürültünün parçası değilim. Ahh dostlarım bizde varız mı demek istediniz. Yoksa kapat şu pencereyide gir mi? Dayanılmaz bir ağrı alıyor başımı, midemide öyle. Çok değil diyerek gülümsüyorum, 1 ay sonra gidiyorum bambaşka diyarlara insanlara. Tanımadığım insanları özlüyorum, öyleki yanıyorum özlemleriyle. Sevilirim diye umuyorum. Kolumdan çeker hadi şuraya gidelim der istiyorum. Dönmek istemiyorum, çek heryere gelirim demek istiyorum. Ve bırakıyor elimi. Güven duyduğunu hissettirmek doğru değil. Hüsnü kuruntu. Belkide paranoyağım, ya da mükemmelliyetçi. Mükemmel olmadığımı farkettiğim her an daha da kapanıyorum içime. Çıkmaz sokaklarım var. Gitmek istediğim insanlar. Yapmacık bir gülüşle geliyorlar yanıma demek burayı kazandın, ne çok sevindim. Açım demek istiyorum. Antep fıstığı severim ben. Tükeniyorlar ya. Her taneden ince bir kabuk kalıyor sadece. Sert, dişinle ancak kırılacak ama yok olmayacak. Her dostluğum gibi.
Hepsinden geriye sert kabukları kalıyor. Kabuklarına diş geçirmiş ben. İnatla kazımak istiyorum. Dişlerim acıyor. Sonra bakıyorum ki meyvesi yok. En güzel yerde ayrılmış, bir kabuğa sunuyor. Sanırım benim meyvem yok.
Tekrar izlemek istiyorum ama kimse koymuyor. Bir araba çarpsa diyorum. Belki acılarım son bulur. Gece dişlerimi sıkıyorum ben. Çenemi hiçe sayarak. Gündüz sakladıklarım gece çıkıyor ortaya. Sevmiyorum kimseyi, sevilmediğim gibi. Parmaklarım yorulmasa belki yazarım. Yada başıma kılıçlar saplanmasa. Yanımda aç uyuyor çocuk. Benden farklı değil biliyorum. Diyeceksiniz onunla Neden birbirinizi sevmiyorsunuz. Dedim ya genetik işte, biz meyvesiz doğmuşuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varoluş
De TodoBir hiç olmak istiyorum, varolmamış olmak. Kalkıp gitmek istiyorum hiç gelmemek için. Yada yok olmak. Buharlalmak belki. Omuzlarımın kaldıramayacağı bir yük. Sanki bütün herşey binmişte, ben ezilmişim gibi. Sanki biraz daha yük koyarlarsa yok olucak...