-Bölüm2-

131 43 19
                                    

-Antares-

Bar'a geldiğimizde patron biz olduğumuz halde çalışan olmaya karar vermiştik.

Müşterilere istediklerini verip geçiştiriyorduk. Bunu yaparken de eglenıyorduk aslında. Sarhoş insanlarla konuşup herşeyini anlattırıyordum. Sorunları umrumda değildi ama herşeyini öylece ortaya dökmeleri cidden komiğime gidiyordu. Nasıl bu kadar aptal olabiliyolardı? Ben genellikle eğlenmek için veya öylesine içerdim. Sorunlarımı alkol içerek çözmeye çalışmazdım çünkü hiçbir işe yaramıyordu zaten. Mekan boşalmaya başlayınca oturduk ve bizde içmeye başladık. Ben ve Melo hafif şeyler içtik çünkü ağır şeyler içtiğimizde çok çabuk sarhoş olabiliyorduk ve çocuklar da bizimle ilgilenmek zorunda kalıyordu.

•••

Çocukların kafası iyice güzel olmadan elindekileri alıp bardan çıktık. Antares ilk başta kabul etmese de sonunda onu da ikna edebildik.

Bizimkilere dönüp "Bize gidelim" dedim. Uzay ve Venüs kabul etmişti. Melo ise "Babam izin vermeyebilir" deyince ona sıkıca sarıldım. Ciddi anlamda itici bir adamdı babası. Hicbirseye izin vermezdi ve herşeyine karışırdı. Utanmasa ev kuşu edecek kızı. Neyse ki ben vardım. Suzan teyzeyle konuşup, Kemal amcadan izin alması içinikna edebilirdim. "Ben hallederim" deyip Suzan teyzeyi aradım. Ilk çalışta açmıştı. "Alo? Teyzelerin bitanesi nasılsın?" diye yalakalık yapmaya başladım.

"Iyiyim bitanem sen nasılsın?"

"Bende iyiyim ama Melo bugün bizde kalırsa daha iyi olabilirim" diye direkt dalış yaptım konuya.

"Anlaşıldı, tamam ben konuşurum canım. Okula da gidin sınavlarınız başlayacak. Yelizle de konuşmuştum bugün eve gelmeyecek çocuklarda sizinle kalsın evde kız başınıza tek kalmayın"

"Tamam teyzelerin bitanesi Kemal amcama selam söyle ikinizi de çok öpüyoruum" dedim.

"Tamam kuzum söylerim bende seni çok öpüyorum" deyince daha fazla uzamaması için 'görüşürüz teyzecim' deyip kapattım. -klasik anne konuşması-

Melo'ya dönüp "tamamdır!" dedim. Birlikte gülüşmeye başladık.

Antares tam olarak bir cevap vermediği icin yavru bir kedi gibi iyice yanına sokularak "Sen gelmiyor musun?" diye sordum. "İşim var biraz gece gelirim" deyip kestirip attı. Bende "Tamam" diye mırıldanıp geciştirdim. Bizden daha önemli ne işi vardı ki? zaten herşeyini anlatırdı bize ya da biz öyle sanırdık.

•••

Venüs, Uzay, Melo ve ben eve geçmiştik. Akşam olmuştu. Hera'ya mamasını verdim ardından birlikte terasa çıkıp puflara uzanarak yıldızları seyretmeye başladık. Melo ve ben gökyüzünü dikkatle izlerken Venüs ve Uzay ise çoktan sızmıştı. Hemde birbirlerine sarılarak. Melo ve ben sessizce gülmeye başladık ve onların bu hallerine dayanamayıp fotoğraflarını çektim. Iyi bir koz olabilirdi. Ardından tekrar pufuma uzanıp gökyüzünü izlemeye başladım.

Melo bana dönüp "Bak şurda ki, sağ en köşede tek başına ve yalnız olan ama yine de diğerlerine oranla daha çok parlayan yıldız benim. Gördün mü?" deyince onaylarcasına başımı salladım.

Bu sefer ben ona dönüp parmağımla gökyüzünü işaret ederek "Bak şurda ki, en büyük ve tüm yıldızlardan daha çok parlayan yıldız benim. Etrafı yıldızlarla dolu ama çoğu onun parıltısına göre daha sönük, daha sahte. Tıpkı benimde etrafımın sahte arkadaşlarla dolu olduğu olduğu gibi" dedim.

"Biz de mi öyleyiz?" deyince gülümsedim.

"Hayır tabiiki! bak siz onun yanındaki, sönüklerin arasında ve en az onun kadar mükemmel parıltılara sahip olanlarsınız" diye açıklayınca bana sarıldı. Ardından tekrar gökyüzünü izlemeye başladık.

Kayıp Galaksiler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin