Gecenin ayazından fısıldıyorum sana, gözlerimi açsam hala yüzün aynı yerde kalacakmış gibi. Oysa biliyorum, bir daha asla orada olmayacaksın. Bir daha öyle parıldamayacak bana bakan gözlerin, sen çok uzak, sen artık 'el' olacaksın.u
Bomboş gözlerle süzerken odamı, senden kalan eşyaları kucaklayıp seveceğim teker teker, belki üzerlerinde biraz gözyaşı. Dudaklarımı kemireceğim, birbirine kenetleyeceğim onları ve sana haykırmayacaklar içimdeki kalan aşk kırıntılarını. O kırıntıları biriktirerek nasıl büyük bir hata yaptığımı da kendime anlatmayacağım, ikna edemeyecek kendi sözlerim beni, seni ve sensiz geçen günlerimi.
Hatırlıyor musun bir keresinde ağlamıştım, sen gözyaşlarımdan öpmüştün, gülümsemiştim. O an'ı sonsuza dek yalnız seninle yaşamak istediğimden bahsetmiştim. Ben hep o günde kalmak istedim.
Hiç beni dinlemiyorsun sevgilim,
Yapma, bırakma ellerimi!
Sana uzanamazsam yok olurum, kendimden vazgeçmek gibi olur gidişin. Susmak gibi yarınlara ve dünü haykırmak hiç bilmediğim suratlara. Hiç geçmiş gibi değil öpüşlerin, saplanıp kalmış bir yerlerde asılı duruyor sözlerin.
Sana sayfalarca koşacağımı biliyordun. satır aralarına katarak kokumu, yollayacaktım odana. Ve o en çok anılarımız olan aynalı duvara. Susmak bilmeden konuşacaklar onlar seninle, tekrar tekrar anlatacaklar yaşadıklarımızı, biliyorsun, öyle güzel, öyle büyük bir aşkın meyveleri olduğu gibi durmuyorlar yerlerinde, sık sık hareket ediyorlar. Bizi birbirimize yeniden itmek, yeni anılar paylaşmak ve yitirmemek için.
Keşke diyorum, keşke tutabilseydim seni omuzlarından, bastırsaydım dudaklarımı boynuna ve sonsuza dek kalsaydım orada. Sen gittin, ben hiç ısınamadığım bu şehirden bir kez daha nefret ettim, sen gittin, ben yollara küfrettim. Sen gittin, ben anılarımızı çiğneyip her şeyi yerle bir ettim. Sonra toparlanamadım tabi, yine ani öfkemle kırdım bizi, onaramadım tabi. Her şey hem olduğu gibi, hem de biraz buruk içim sanki.
Gittiğinden beri..