K.M. 1. Bölüm

163 6 1
                                    


Kapıyı sertçe çarparak evden çıktım. Ah doğru ya. Siz neler olduğunu bilmiyorsunuz.

Üniversiteyi kazandığım belli oldu. Bu sevincimi belki de ilk defa ailemle paylaşmak istedim ama yok.. Üniversite okumamı istemediklerini, şirketi yönetmek için biraz işletme bilmem gerektiğini, bunu özel bir öğretmenle halledeceklerini bellirttiler.

"Hayatıma bulunduğunuz ilk müdahalenin bu olmasına izin vermeyeceğim. Benimle ilgilenmek isteseydiniz önceden farkınıza varırdım zaten. Şirketin başına geçmek için üniversiteyi okumamam gerekiyorsa kabul. Şirketinizi istemiyorum!" diye bağırarak evden sinirle çıkmıştım. Ailemle zorunda olmadıkça görüşmüyordum. Bana ilk karışmaları kickboxa başlayacağımı söylediğimde annemin "Şimdiye kadar kız gibi davranmadın, bari şimdi cinsiyetinin farkına var. Spor yapmana izin vermiyorum." dediğinde çıldırmıştım. Bu olay olduğunda lisedeydim ve sinirlerime hakim olamıyordum. Beni zor zapt etmişlerdi ve şuan 3 yıldır kickbox ile ilgileniyorum.

Kickbox vücudumu sıkılaştırıp sinirlerimi rahatlatıyordu. Bu spora öncelikle kendimi korumak için başlamıştım. Özellikle İstanbul'da geceyarısı sokakta dolaşan ve bayanları rahatsız eden erkekliğine düşkün canlılar midemi bulandırıyordu. O canlılara inat kendimi koruyabileceğimi göstermek istemiştim. Sonradan hobiye dönüşen kickbox şuan bi nevi sorumluluğmdu. Kum torbasına attığım her yumruk rahatlamamı sağlıyordu.

Bunları düşünürken, 18 yaşıma girdiğimde, o yaşıma kadar hesabıma yatırılmış olan parayı çekip üstüne birikimimi ekleyip aldığım arabama bindim. Beyaz Range Rover Evoque modeli olan arabam kafeler sokağına girdiğinde kaldırımda oynayan çocuklar hayranlıkla arabama bakıyordu. Arabadan inip her zaman geldiğim kafeye girdiğimde minik fısıltıları duymam göz devirmeme neden oldu.

"Oha abi şu kickboxcu kız değil mi lan?"

"Yok lan Berrak Gürsoy bu."

"İkisi aynı kişi gerizekalı."

Masaya oturup garsona işaret verdiğimde gülümseyerek yanıma geldi.

"Nasılsın Pınar?"

"İyiyim Berrak hanım siz?" sorduğum soruya aceleyle cevap vermesine gülümsedim. Bu kafeye geldiğimde sadece Pınar'dan servis alırdım. Hikayesi hoşuma gitmişti çünkü. Ailesinin durumu fazlasıyla kötüydü. Ailecek çalışıyorlardı. Abisi bir oto yıkamada, annesi evlere temizlik yapmaya gidiyor, babası ise oturdukları apartmanın kapıcılığını yapıyordu. Hikayesini ilk duyduğumda ona yardım etmek istemiştim ama kabul etmemişti. Ben de bunun üzerine sadece ondan servis alacağımı belirtmiştim. Yanımda fazla nakit para bulundurduğumda bahşiş bırakıyordum. Eminim ki bıraktığım 10-20 lira onların hayatını kurtarmazdı ama minik de olsa bir iyilik yapmış olduğumu bilmek mutlu hissettiriyordu.

Ufak bir sohbetin ardından soğuk bir naneli limonata istemiştim. Limonata geldiğinde teşekkür ederek limonatayı aldım ve içmeye başladım. Limonatamdan içerken telefonumdan İnstagram'a girdim. Yaklaşık 168 takip eden vardı ve bu düşüş beni şaşırttı. Ama bi bakıma rahatlamıştım çünkü hesabıma duyulan ilginin azalmasını istiyordum. 512K takipçim vardı. En son bir fotoğrafımı çekip atmış ve altına da şakasına "Kime baktın yakışıklı?" yazmıştım. Anlaşılan ciddiye alan çok kişi olmuştu.

 Anlaşılan ciddiye alan çok kişi olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Berrak'ın attığı son fotoğraf.)

Hesabı ve minik bir bahşişi bıraktıktan sonra yerimden kalkıp kafeden çıktım. Arabama binerek eve gittim. Bilgisayarımdan mailime girecek ve hangi üniversiteyi kazandığıma bakacaktım. Kendi anahtarımla eve girdiğimde evde annemlerin olmadığını bilmek beni bir nebze rahatlatmıştı.

Odama çıktığımda masamın üzerindeki MacBook'umu açarak mailime baktım. Atılan diğer önemsiz mailleri geçerek benim için önemli olan maile geldim. Ellerim titriyordu ve bu benim için hoş bir şey değildi. Heyecanla üstüne tıkladım. Açıldığında gördüklerime inanamamıştım.

Sakince çıkıp geri girdim. Hâlâ inanamıyordum. Sayfayı yenilediğimde ise sayfada değişiklik olmamıştı. İstediğim üniversiteyi kazanmıştım ki bu benim için çok zor bir şeydi. Çığlık atarak yerimde zıpladım. İstediğim üniversiteyi kazanmıştım! Ve istediğim Sena'nın evine yakındı. Heyecanla Sena'yı aradım. Sena ise benden 1 yaş büyüktü ve hukuk bölmünü okuyordu. Ve hayır maalesef Sena'nın üniversitesinde değildim. Sena ile konuştuktan sonra arabaya binerek evine sürdüm.

Evine vardığımda kapıya doğru koştum. Güzel bir apartmanda ev bulamamıştı çünkü öğrenciye ev vermek istemiyorlardı. Bu yüzden Sena da 2 katlı sevimli bir ev almıştı. Kapıyı çaldım. Açtığında sıkıca sarıldım O'na. Özlemiştim çünkü 1 haftadır görüşememiştik.

Eve girdiğimizde kısa bir sohbetin ardından beni üst kata çıkardı. Çatı katı odasına geldiğimizfe durdu. Beni kendi odama götürmesini bekliyordum. "Burası da senin odan. İstersen başka bir oda verebilirim ama çatı katı odalarından hoşlanıyordun galiba." diyerek gülümsedi. Bir an inanamadım. Hey! Hadi ama. Siz de ev sahibinin en güzel odayısize vermesini beklemezsiniz.

 Siz de ev sahibinin en güzel odayısize vermesini beklemezsiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Eşyasız hali gibi düşünün.)

Odamın tatlı planı şimdiden aklımda canlanmıştı. Camın sağ tarafına yatağımı, yatağımın ayak ucunun denk geldiği duvara masamı, karşı tarafına ise dolabımı ve gitar, kickbox malzemelerimi koyardım. Sevinçle üstüne atladım. Bunu bekliyor olmalıydı çünkü herhangi bir yıkılma görememiştim. Gülerek birlikte aşağı inip kendimize birer kahve yaptık ve onları içerek muhabbete daldık.

Kickbox MeleğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin