Kafamı yastığa daha çok gömerek içeriden gelen sesleri duymamayı umuyorumdum.Elim dudağımın kenarındaki yaraya giderken gözlerim doldu. Daha fazla dayanamayıp, ayağıma pandufları geçirip kapıyı hızla açıp oturma odasına geçtim.
Babam (Ona baba denile bilirse tabi) annem ona su getirmedi diye bağırıyordu. Sanki dün geceki kavga yetmemişti.
"Yeter artık bee! Onca yıl sustum ama yeter!" Annemi ilk defa böyle görüyordum. Şimdiye kadar ne olursa olsun hep suskun kalırdı.
Babamın gözleri ateş saçarken elini kaldırıp anneme tokat attı. Annem yere doğru düşerken komşuların sesleri artarken bu fakir mahallede yine çok konuşulacaktık.
Hemen annemin yanına çökerken babam beni ittirdi. Refleks olarak kolumu savurdum. Yüzüne değen elim onu çılgına döndürerek bana tokat atmasına yol açtı.
Bu da öncekilere benzemiyordu. Yere yayılırken kulaklarım çınlıyordu. Tokat sesleri düzensiz bağırışlar ve büyük bir gürültü.
Tüm bunlar olurken biri beni ayaklarımın üstüne kaldırdı. Şakak kemiklerimde soğukluk hissettim ve gözlerimi araladım.
Annem dizleririnin üstündeydi. Babam eli havada bana bakıyordu. Annemle babam karşımdaysa arkamda beni tutan kimdi? Telaşla ayağımı arkaya savurdum. Sakaklarimdaki soğukluk gitti. Sesler normallesirken yere düşen şeyin bir silah olduğunu gördüm. Herşey bir anda oldu. Annem silahı alıp babama doğrulttu. Düşüncelerime engel olamıyorken annem silahı ateşledi.
Gözlerim yuvalarından fırlayacaktı o gürültüyle yerimden sıçrayıp kulaklarımı kapattım. Kulaklarım feci bir şekilde çınlıyordu. Babam hızla yere kanlar içinde yayıldı. Annen boğulu gözlerle bana bakıyordu. Yıllardır suskunluğunu işte böyle bozmuştu...
Annem bana baktığında silahı kendi kafasına doğrultmuştu. Düşüncelerim çığlık atarken dışarıya sadece hıçķırık ve göz yaşı olarak çıkıyordu.
Annem seslice yutkundu ve dışarıdan polis Siren sesleri geliyordu. "Anne yapma" diye fısıldadığımda kendim bile duymamıştım. Beni tutan adam, kolumdan çekip oturma odasından çekti. Kulaklarım ugulduyordu. Tahta kapımız kırık olduğunu gördüm. Yüzünü görmediğim adam sırt çantasını sıkıca tutup beni çekiştirmeye devam etti. Mutfak balkonu açıp birinci kat olduğumuz için rahatça aşağı atladı. Bana bakıp elini uzattı. Elimi uzattığımda içeriden gelen oo sesle yüreğime düşen ateşle duraksadım. Yabancı adam beni çekerek koşmaya başladı. Göğüs kafesim parçalanırken düşüncelerim Göz yaşı olarak geliyordu.
Yoldan geçen herkes bize bakyordu. Çarptığımız kişiler Arkadan bize küfür ediyordu. Bir kez daha insanlardan nefret ettim. Ayağımda panduflar üstümde pijamalarla koşuyordum. Hava kararmak üzereydi. Şehrin ıssız yerlerine gelmiştik.
Çok yorulmustum ama umrumda değildi. Durduğumuzda hemen yere attık kendimizi. Yüzünü dikkatle incelerken o elini uzatıp burnum ve dudağımın arasına dokunup oradaki ıslaklığı silmeye başladı. Burnum kanamıştı. Nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum. Sırt çantasını açıp içinden Ped şişe çıkardı. "Al iç" dedi. Suyu alıp içtim. Kalan yarısını ona uzattım. "Hayır istemiyorum."dedi. "Iyimisin?" Diye sorduğunda düşündüm. İyi miydim bilmiyordum. Kafamı sağa sola sallayıp "bilmiyorum" dedim. Hafifçe kafa sallayıp bana baktı. Çantasında bir çikolata çıkartıp bana uzattı. "Bunuda al. Ben gidiyorum. Sadece seni oradan uzaklaştırmak istedim. Aklında bir sürü soru olduğunu biliyorum ama işte. Neyse ben gidiyorum" deyip.
Arkasını dönüp karanlıkta kayboldu.. Evet aklımda bir sürü soru vardı. Mesela o kimdi? Babam ölmüşmüydü? Ama en merak ettiğim bu değildi. Annem? Ağzımdan çıkan hıçķırıkla ağlamaya başladım. Ağaca yaslanıp kendimi bıraktım. Ne olduğunu ne olacağını bilmiyordum. Gözlerim benden habersiz kapanırken kendimi rüzgârın kollarına bıraktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgarın Kolları (Askıda)
Teen FictionAni bir hareketle yerimden fırladım. Sağa ve soluma baktığımda evimde değildim. Rüzgardan soğuktan koruyan yorganımın altında değildim. Her yerde ağaç vardı. Ormandı galiba. Sonra olanları hatırladım. Annem..."of" verdiğim nefesle düşüncelerim benle...