Giriş şarkısı: The Pretty Reckless- YouKalemi kavrayışını ve beyazı kirletişini büyük bir hayranlıkla izlemeye devam ettim. Tanrım onu bu kadar büyüleyici yaratmak zorunda mıydın?
Her zaman içtiği yeşil çaydan bir yudum aldı. Eskiden okula yeşil çayını gitirirdi kantinde satılmadığı için. Küçük, leopar desenleri olan termosun kapağını açar ve ince dudaklarına yaklaştırırdı. Haftalardır okula gelmiyordu. Eminim ki bu resim atölyesinden başka gittiği bir yer yok. Onun her anını gözlemlemiş korkak bir platonik olarak ev-okul-atölye üçlüsünün dışına asla çıkmamıştı. Senelerdir değişmemiş bir şeydi.
Tuvale öyle güzel bakıyor, fırçayı öyle güzel bir şehvetle savuruyordu ki bazen kullandığı eşyalar olmak istiyordum. O çok farklıydı. İnsanlardan kendini soyutlayan görünmez bir ressamdı. Aslında ressam denilemezdi, pekâlâ çizimi olağanüstü ama henüz onu keşfeden olmamıştı.
Ah, ben keşfetmiştim başkaları bilmesede olurdu.
Çalan telefonumla, geniş ve dört beş öğrenciden fazlası olmayan atölyede Pink Floyd'un şarkısı yankılanmaya başlamıştı. Bütün bakışlar bana döndüğünde aceleyle kapatacaktım ki arayanın Steve olduğunu gördüm ve meşgule
alıp mesaj attım.'Geleceğim işim var şuanda.'
-DarciBakışlarımı tekrar ona çevirdiğimde yerinde olmadığını gördüm. Hızla eşyalarımı resim çantasına koyup atölyeden ayrıldım. Zihnim beni okul bahçesine yönlendirdiğinde arka tarafa yürüdüm. Çalıların arasından orada mı diye baktığımda sigara içtiğini fark ettim. Ona şuan bunun zararlı olduğunu söyleyip elinden almak isterdim ama yapamıyordum. Böylesine korkak olduğum için kendimden nefret ediyordum asla diğerleri gibi bir özgüvene sahip olamayacaktım.
Çantasının içinden telefonunu çıkardı. Bir şarkı açıp okulun duvarına başını yasladı. Gözlerini kapatmıştı. Kendini soyutladığı anlardan biri daha.
'Neredesin, seni almaya geliyorum. Kurs çoktan bitmiş olmalı.'
-SteveMesaj sesi, sessizliğe bürünmüş ortamda her şeyi bozarken kalp atışlarım yakalanma korkusuyla hızlanmıştı. Telefonu hızla sessize aldım ve saklandığım yerden çıktım. Ona son bir kez bakamadan koşarken nefesimin daraldığını hissediyordum. Koşmaya devam ederken gözlerimi açık tutmak için açıp kapatıyordum.
Her zamanki şey olup vücudum pes ettiğinde bir anda yere yığıldığımı hissettim. Kafam sert asfalt zeminiyle buluştuğunda yaklaşan adım seslerini duyabilmiştim.
Yinede gözlerimi açamadan bilincimi kaybettim.
senin kadar güzel olmasada senin için karaladım ruhuna iki üç bir şey
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moonlight || girlxgirl
Fanfiction"Tutman için avuçlarımı göz önüne serdiğimde içinde kalbimin son kırıntıları vardı." -Tüm Hakları Saklıdır.