Üzüntü, özlem, yaşama olan bu bağlılığımla nasıl çıldırmıyorum daha? Çok yalnızım, dilsizlerin yalnızlığına benziyor yalnızlığım, onun için hoş görünen bu gevezeliğimi, dinleyecek birini bulunca boşalttım içimi, susamazdım daha.
Kim inanırdı böyle olacağımı herşey daha güzele giderken. Yaşamak için sarf ederken boşluğa düşmek gibiydi. Öyle zaman olur ki, odada yalnızken bile "yok oluverir" insan, bunun nedenleri çoktur, kişi yaşarken bile ölebilir.Düşündüklerim beni içten içe yerken arkadan çalan alarmın sesiyle irkildim biraz daha uyursam bu sorunlardan kurtulabilirmiyim ? Belki düşlerimde mutlu olurum kim bilir. Bir umutla gözlerimi yumarken kapı açılmasıyla beraber annemin yumuşak o sesiyle günaydın demesiyle düşlerime elveda çektim.
"Sultanım bugün gitmesekmi." Bunu titrek bir sesle söylemiş olmalıydım ki annemin o hüzünlü gözlerinden anladım. "Dolunay kızım güzel düşlerin olduğu yerde bitmez umutlar şimdi seni hazırlayıp tedaviye gidiyoruz itiraz yok."
Artık gitgite güzel düşlerimde hayallerimde bir okyanusda kayboluyor bu tedavi git gite beni yok ediyor .Annem dolabımdan beyaz önü v yakalı o dantelli olan elbisemi üstümden geçirirken hizmetçimizde tekerlekli sandalyemi getirdi.
Annem narin pamuk elleriyle yüzümü okşarken bakışlarımı yere kaydırdım , ağlama Dolunay ağlama!Daha onsekizime girememişken tekerlekli sandalyeye mahkum olmuştum.
"Sevil sandalyeyi yatağa yaklaştır " annemin isteğiyle sevil abla sandalyeyi getirirken , annem kollarımdan destek alarak beni sandalyeye oturttu. Bacağımı kıpırdatamamak hiç birşey hissetmemek şuan herkes için çekilmez haldeyim.Sandalyemin tekerleklerini iterek kapının önüne geldim tek yapabildiğimde bu ya bi yere tekerlek sayesinde varmak. Ailemin maddi durumundan dolayı arabaya rahatlıkla bineceğim konforda yapmışlardı. Arabaya bindiğimizde kulaklığımı takıp amelie'nin müziklerini dinlemek olmuştu.
Doktor şehrin uzak yerinde olduğu için ormanlarla dolu boş bir yoldan geçiyorduk.Kim istemez ki bu yolda kulaklığı takıp temiz havayı içine çekerek yürümek.Aradan bir saat sonucu gelmiştik özel bir klinikdi.Sözde tedavim için en iyi yermiş doktor Kerem bizi kapıda güler yüzüyle bekliyordu.Ah şu adam dizilerdeki gibi gülmek sanki ona özel bir şey gibiydi. Her gördüğümde doktormu mankenmi diye düşünmemek elde değildi.
Doktorun odasına doğru giderken karşıdan gelen oğlanın bilinçsiz dış görünüşüne baka kaldım.Saçı dağınık ama kendisine yakışan elinde sigara paketi gözlerinin altı mor olmasına rağmen cildi beyaz tenli ve gözlerinin derinliği uzakdan ben burdayım diyordu.Yakışıklı kelimesini bünyesinde taşır gibiydi.Hayatımda tek yakışıklı doktorum sanardım. Hemşirelerin ve çoğu genç kızın dikkatini çektiği gözle görülür.
"Dolunay içeri gel" doktorun sesinden sonra röntgencilik işime son vermiştim.Kapı açıldığında içerden annem suratı düşmüş kendini ağlamamak için kastığı elinin yumrak yapmasıyla anlamıştım."Kızım arabada bekliyorum."Anneme onaylar şeklinde kafamı salladım. Bir şeyden demeden odaya girdiğimde masadaki raporlar belgeler dağınık masa gözüme batıyordu."Dolunay bu dediklerime dikkat etmelisin ." İçimde kötü hisler dolaşmaya başlamıştı."Dinliyorum" dedim.
Doktorun zorlanarak konuştuğu çene kemiklerinin sıkmasıyla belliydi."Tedavilerin bu süreç içinde yanıt vermiyor ameliyat olmalısın ."
Gözlerim istemsizce ağlamaya hazırlanırken parmaklarım titremeye başlamışken noluyordu bana "Ameliyat olmaya razıyım yeterki bu sandalyeden bu halimden kurtilim çaresizliğimden başka elimde bir şey yok." Boğazım patlarcasına bağırmıştım gözlerimdeki yaş durmuyordu lanet olsun ."Dolunay ameliyatta felç kalma riskin fazla ama başarılı operasyon geçerse istediğine kavuşacaksın."
"Kavuşmak ha? Ne kadar kolay söyleniyor bu muhtaç olma durumundan başkalarının bana küçümser gözle bakması ne kadar kolay bu ameliyatı olacam zaten ne bir umut veriyorsunuz nede boşverin değmez ." Kendimi tutamıyordum sanki bi uçurum kenarında ayağımdaki taşın oynadığını bile bile üstünde durmak gibi ya hep ya hiç.Kapının açılmasıyla bütün odak koridorda gördüğüm çocuktaydı."O yine bir umutsuz vakayla karşı karşıyasın" bunu küçümser bir şekilde söylemesi kulaklarımı cırmalıyordu o oğlan için ben bir vakaydım şaşırmamak lazım bie yığın topluluk bir yığın küçümseme.
"Doruk derhal çık bu odadan."
Gördüğüm çocuğun adının doruk olduğunu öğrenmişken bana doğru yaklaşıyordu."Birdaha kerem sakın benim işlerime burnunu sokma kardeş falan dinlemem." Ben duyduklarımın şokuyla ağzım açık kalmıştı .
"Bir vaka olan ben değil sensin iki kereme boşuna kardeş deme bir insanla bir yobazı aynı kefeye koyma." Neden bunu demek istediğimi kendim bile bilmezken doruk denen çocuk bana iyice yaklaştı.
"Vay hastanın dilide varmış sen çok konuşma küçük canını şuan yakarım o zaman yobazı görürsün ."
"Napacan sandalyemimi elinden alacan umurumda mı?" Alaycı tavırlarıma ben bile şaşkındım.Bu ben olamazdım.Doruğun nefesini rahatlıkla hissedecek kadar burnumun ucundayken bu kalp atışımda neydi .
"Şuna bak daha yürümeyi bilmezken banamı kafa tutuyorsun." Alaycı küçümser bakışıyla beraber sinsi bile denilemicek gülüşünü sergiledi.Bu lafları dayanılmicak gibiyken yine bu ağlama isteği yine gözyaşları yeter artık.Elimi kaldırmamla yüzüne indirmem bir oldu.
Karşımdaki Doruğun nefes alışverişleri hızlanmış burnundan soluyordu bi çırpıda beni öldürmek istediğine eminim.Doruk kulağıma doğru fısıltıyla "Bu burda bitmedi ."Bu burda bitmedi derken bile göz bebeğim büyümüştü . Söylediği daha haz etmeye çalışırken rüzgar gibi kapıda çıkmasıyla kapıdan çıkan güm sesi koridoru inletti.
Doktor bile ağzını açamadığı durumda ben napacaktım korktuğum yokdu ama ne yapacakdı sinir hüzüntü hepsi bir arada yaşıyordum."Dolunay olanlar için üzgünüm." Doktorun dediğini aldırmayarak kapıya doğru benden ayrılmayan sandalyemle ilerledim.Düşündüklerim kafamı bu kadar kurcalarken on dakika içinde yaşadıklarımı sindiremezken arabanın önüne gelmiştim. Şu hayatta zaten beklentiler üzer.
(Arkadaşlar bu benim ilk kitabım umarım beğenirsiniz ne yanlışım varsa yorum atın lütfen.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ VAKA
Teen FictionÜzüntü, özlem, yaşama olan bu bağlılığımla nasıl çıldırmıyorum daha? Çok yalnızım, dilsizlerin yalnızlığına benziyor yalnızlığım, onun için hoş görünen bu gevezeliğimi, dinleyecek birini bulunca boşalttım içimi, susamazdım daha. Kim inanırdı böyle...