2. BÖLÜM.... BEDDUA

134 10 5
                                    


Genç kız kulağına dolan Ezan sesiyle yataktan yavaşça kalktı. Dünün yorgunluğunu atamamışken ağlamış ve döktüğü gözyaşlarının da ağırlığı vardı üzerinde. Dün gece geç saatlere kadar üç kız ağlamışlardı. Bin bir uğraşla birbirlerini teselli etmişlerdi. Hatta bir ara Zin Benay'ı teselli etmişti. Böyle güçlüydü arkadaşlıkları... Ruken ilk başlarda arkadaşlıklarını kıskanmış olsa da Zin için çok mutlu olmuştu Üniversite de yabancılık çekmemişti en azından. Arkadaşının üzülmesini asla istememişti. Zin gidip abdestini almış ve odadan çıkmıştı. Odadan çıktığında karşısında gördüğü annesine tebessüm etmişti. Feris Xanım kızına bakıp Allaha binlerce kez şükredip kızına gülümsemişti. Kızını iyi yetiştirdiğine emin olmuştu yaşlı Hanımağa. Genç kız annesine dönüp '' Rojbaş daye.''( Günaydın anne.) Feris Xanım gülümsemiş o da '' Rojbaş keçamın. (Günaydın kızım.) Hadi kızım arkadaşlarını kaldır vakit geçmeden. Bende Devran'ı uyandırayım.'' Dedikten sonra merdivenlere doğru gidip bir üst kata çıkmak için yürümüştü. Genç kız annesinin arkasından gülümsemiş arkadaşlarını kaldığı misafir odasına girmişti. Horul horul uyuyan arkadaşlarının yanına varmış ''Benay,Esin hadi kalkın.'' Demesine rağmen uyanmamışlardı. Her gün aynı şeyleri yaşamaktan sıkılmıştı genç kız. Arkadaşları uykularından asla vazgeçmezdi. Genç kız yanlarındaki su sürahisine bakıp gülümsemişti. Suyu bardağa boşaltıp sonra kıymayıp eline birazcık boşaltmış kızların yüzüne hafice çarpmıştı kızlar yanı anda kalkıp arkadaşlarına ters ters bakmıştı. Genç kız hafifçe tatlı tatlı gülümseyip '' Namaz vakti. '' dediğinde Benay arkadaşına '' Kurtuluşun yok tatlı tatlı bakma. '' yavru köpek bakışları attığında Esin '' Bakma bana öyle. '' dediğinde kızlar kalkıp arkadaşlarına aynı anda '' Sessiz ol bizi rezil etme tamam mı canım?'' dedikten sonra genç kıza doğru yastıklarıyla yaklaştıklarında genç kız koşabildiği kadar hızlı bir şekilde koşmuş kapıya ulaşmıştı. Gülerek arkasını dönüp arkadaşlarına bakacakken yüzüne yastıkları yemişti. Hani hak etmedi desek yalan olurdu. Genç kız yediği yastıklardan dolayı yüzü azda olsa acımıştı. Arkadaşlarına kötü kötü bakıp odadan çıkmıştı.

Birkaç saattir ayaktaydı Zin. Herkes sabah namazından sonra uyumuştu lakin Zin uyuyamamıştı. Ne yapacağını düşünüyordu Urfa ' nın meydanına çıkıp avaz avaz bağırmak istiyordu. Acılarını unutmamıştı. Unutamamıştı. Jiyan diyordu kalbi demekten çok bağırıyordu. Çok seviyordu lakin evli bir adamdı. Tiksiniyordu kendinden evliydi o başka bir kadının bu düşünce bile kanını donduruyordu. 'Kalbim vazgeçmiyor Jiyan sen evlisin ben vazgeçemiyorum senden. Ben iğrenç bir insanım ama böyle olsun istemezdim. Ben böyle bir insan değildim. Olmuyor çok denedim Jiyan kaçtım bu şehirden senden belki unuturum diye ama unutamadım. Bir gölge misali sana olan aşkım peşimden geldi. Sen beni sevmedin biliyorum ama kalbim anlamıyor vazgeçemiyor senden.' Diye sanki karşısında Yeşil gözlü sevdiği adam varmış gibi konuşuyor bir yandan da ağlıyordu içi cehennem misali yanıyor lakin devasını bulamıyordu. Çok seviyordu Jiyan Ağayı ama kalbini açamamıştı sevdiğine. Mutlu olsun istiyordu. Belki engelleyebilirdi. Lakin kıyamamıştı sevdiğine. Mutlu olsun o mutsuzluğa razıydı Jİyan Cenneti yaşasın o kor alevlerde yanmaya razıydı yanıyordu da. Anlıyorum diyordu herkes ama kimse anlayamıyordu sevdasını. Yüreği bu acıyı kaldıramıyor gözyaşları ile dışa vuruyordu acısını sonra astım krizi geçiriyordu istemsiz ilacına direkt ulaşması gerekiyordu. Yoksa ölebilirdi Allah biliyor ya bunu çok istiyordu. Lakin intihara giriyor Allah korkusu engelliyordu. Annesi geliyordu gözünün önüne acı vardı gözünde hüzün, kıyamıyordu işte annesine... Nefesi boğazında takılı kalmıştı. Gözyaşları arasında ilacını eline almıştı dudaklarına götürmek istemese de dudaklarına götürüp üstten basıp içindeki ilacın ciğerini delip geçmesine izin vermişti. Sonra tekrar tekrar ilacın ciğerini yakmasına izin vermişti. Acısını belki böyle dindirebilirdi. Saate gözü kaydı istemsizce 7 ye geliyordu. Jİyan bu saatlerde uyanırdı öyle hatırlıyordu. Karısının yanındaydı muhtemelen. Gözyaşlarını engelleyemiyordu. Aynı şehirde aynı havayı soluyorlardı lakin aralarında aşılmaz mesafeler vardı. Özlemişti onu, Yeşil gözlerini kalbine söz geçirememişti yine... Kalbi hala kanıyor derman bulamıyordu yüreğine. Ne demişse olmamıştı unutamamıştı. Jiyan dedi sanki ölüyor da son sözcüğüymüş gibi aciz ve kısık... Gözyaşları akarken çalan kapıyla genç kız sesini toplamak adına yavaşça öksürmüş ve '' Efendim. '' dedikten sonra Devran ağa '' Efendini yesinler kahvaltı hazır. '' Dediğinde genç kız az önce sanki başkası ağlamış gibi en tatlı gülümsemelerinden birini sundu kapının arkasındaki ağabeyine... '' Geliyorum Devran ağa.'' Dedikten sonra ağabeyi onaylar şekilde bir şeyler mırıldanmıştı. Genç kız banyoya gidip yüzüne baktığında gözlerini kan çanağı olduğunu gördü. Birde bu yetmezmiş gibi gözaltları şişmişti. Genç kız eline aldığı makyaj malzemesini düzgünce yüzüne yedirmişti. Tamamen kapatamasa da büyük bir kısmını halletmişti. Çok yakından bakılmadıkça belli olmuyordu. Kendi odasından çıkmıştı. Arkadaşlarının odasının önünde durmuştu genç kız kapıyı hafifçe tıklatıp içeriye girmişti. Kızları odada bulamamıştı kesin kahvaltıdadırlar diye düşünüp merdivenlere doğru yol almıştı.

Zin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin