Mutsuzluk peşini bırakmayan bazen dost bazen de en büyük düşman. Zin dost bellemişti. Sevdiği adam onu istemediğinde mutsuzlukla savaşmamış onu yanına almış Urfa'yı terk etmişti. O günler gelmişti aklına gelmişti yanlıştı çünkü insanın aklından çıkmayan gelir miydi?
Gözlerinden dökülen yaşları temizleme gereği duymuyordu. Artık arkası kesilmiyordu. İhanetti iliklerine kadar hissetmişti. Ne demişti en yakın arkadaşı ''Jiyan'ı bende seviyorum.'' Bunu nasıl derdi nasıl? Onsuz yaşayamayacağını bilmiyor muydu? Jiyan dedikçe yüreğinin parçalandığını görmedi mi? Sevgilisi olduğunu duyduğunda onun yanında ağlamamış mıydı? Ona sarılıp yanında Allah'a '' Ne olur Allah'ım onu bana bağışla Ne olur onsuz nefes alamam. '' diye yalvarmamış mıydı? Ruken Zin'in yanına gelip hızla sarılmıştı. Bir çare bulacaktı O kızın evine gelmemesi için Jiyan ve Zin evlenecekti. Arkadaşının kulağına eğilip bir söz verdi ardını düşünmeden acıları hesaba katmadan tamda yaşına uyacak bir davranışla vermişti sözü yapacağını zannederek '' Ne olursa olsun sen Abimin karısı sen olacaksın. Her yolu deneyeceğim. Yeter artık yapma böyle bak beni de üzüyorsun. Ağlama ne olursun ağlama. Bir çaresi olmalı her şeyin bir çaresi var bununda çaresi olmalı. Ben bu çareyi bulacağım. '' dese bile bir şey ifade etmiyordu. Zin Jiyan'ın onu sevmese istemeyeceğini biliyordu. Eğer araya girse bile hatta evlense bile mutlu olamayacaktı. Jiyan onu değil Rojbin'i sevmiş ve onunla evlenmek istemişti. Belki de Aşıklardı birbirlerine belki uzun zamandır konuşuyorlardı. Zin sadece acı hissediyordu. İçi acıyla dolu bir kavanozdaki küçücük bir tırtıl gibi hissediyordu. Nasıl kelebek olacaktı? Nasıl uçacaktı? Nasıl kanatları bu acıyı kaldıracaktı? Nasıl yaşardı artık Urfa'da, kaldıramazdı ki onların mutluluklarını görmeyi. Kalbi can çekişiyordu. Son demleriydi ölecekti. Sonsuza dek. Başkasını görüp sevmesin diye elleriyle acı çektire çektire öldürecekti kalbini. Kimseye duyurmayacaktı çığlıklarını. Kimse onu diriltemeyecekti. Gidecekti buralardan gelmeyecekti. Yoksa kıyardı canına. Bırakırdı gencecik bedenini Fırat'ın serin sularına hiç acınmadan ve çekinmeden. Bundan emin olduğu kadar hiçbir şeyden emin olmamıştı. Jiyan'ın yanında gelinlikle başka bir kadını görmeye gözleri dayanamazdı. Sadece gözleri değil kalbi, ruhu, benliği... Ruken ağlayan arkadaşının gözünden akan yaşları temizlemişti. Genç kız dudaklarını araladı. '' Ruken beni yalnız bırak. Lütfen.'' En çaresiz tınıda konuşmuştu. Genç kız arkadaşını haklı bulmuştu. Sonuçta o Jiyan Hassani'nin kardeşiydi. Ama genç kız kırılmıştı az da olsa yanında olup ona destek olması gerekirdi bu durumda. Genç kız arkadaşının yanağını öpüp '' Yarın tekrar geleceğim kovsan da dövsen de tekrar geleceğim.'' Zin tamam anlamında başını salladığında Ruken'in yüzünde kırık bir tebessüm oluştu. Acı her yanlarını kaplamıştı. Yavaş bir şekilde kendine hapsediyordu. Genç kız arkadaşını odasından çıkmasıyla pencerenin önündeki koltuğa oturdu. Hiç bu kadar acı çekmemişti. Jiyan'ın sevgilisinin olduğunu duyduğunda bile bu kadar canı acımamıştı. O zaman kendini avutacak sözcükleri bulmuştu'' Belki ciddi değildir.'' Bu cümleleri ona Rojbin söylemişti. Genç kız acı dolu bir gülümsemeyi dudaklarına sundu. Onu değil kendini avutmuş demek ki Rojbin. Aşkını nasıl göstermişti acaba? Ne yapmıştı kendisinin yapmadığı yapamadığı? Cevap bulamadığı binlerce soru kafasında dönüp onu uçurumdan aşağı sürüklüyordu. Genç kız saatlerce oturmuş gözyaşı dökmüş ve karşısındaki boş duvarı izlemişti. Kafasındakileri ifade edecek cümle asla ama asla kurulamazdı. Barındırdığı sadece acıydı. Saatlerce düşündü. Sadece düşündü kurtulmalıydı bu acıdan ama nasıl? Nasılını düşündü. Bu acıdan kurtulamazsa bile gitmeliydi genç kız. Gitmeli ve bir daha asla dönmemeliydi Urfa'sına sevdasına. Unutmalıydı bir şekilde başkasının Yar'i ,başkasının sevdiği ve başkasının Kocası olacaktı. Gözleri dayanır mıydı? Hadi dayandı diyelim. Peki ya kalbi işte o dayanmazdı bir başkasın yanında Jiyan'ı görmeye. Acıdan kahrolurdu. Ölürdü. Genç kız iyi biliyordu. Öleceğini yerinden kalktı sanki ölü toprağından yeni kalkmış gibi... Yavaş hareket ediyordu. Artık yaşamak için bir sebep yoktu. Artık nefes almak için bile bir sebebi yoktu. Sadece Annesi vardı. Onun üzüntüsü. Onun acısını hayal edebiliyordu. Canına kıymak istese de yapamazdı. Annesini bu hayatta böyle bir acıyı sırtına yükleyip gidemezdi. Kararını vermişti. Urfa'dan vazgeçecek başka bir şehre okumaya gidecekti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zin
Narrativa generaleBazı Aşklar zor bazı Aşklar ise imkansız.İşte İmkansız Aşkları imkanlı kılabilmek için verilen savaşlar Destanlaşır. İmkansız aşkını imkanlı hale getirmek son isteğiydi genç kızın. Aşkını kalbine gömmek istiyor ama gerçekleştiremiyordu. Sevdiğ...