Elimdeki koli sanki adımlarım arttıkça ağırlaşır gibi parmaklarımı acıtırken yürümeye devam etmeye çalışıyordum.
Yeni gelen kitaplar kitapçıya taşınırken aslında her zaman Mustafa abi bana yardım ederdi.
Bugün acil bir işi çıktığı için patronum -yani Mustafa abi- bütün işler bana kalmıştı.
Hala 2 koli vardı ve kamyonet şoförü sigaranın tadını çıkarmanın nezaketten daha önemli olduğunu düşünerek bana yardım etmemeye kararlı gibiydi.
Güneşin hafif gözümü kamaştırdığı bu güzel sonbahara yaklaştığımız günlerde önümü görmekte zorlanıyordum.
Gözlerimi ne kadar kıssamda istemeden yaşlanıyordu. Bu yüzden de daha da zorlanıyordum.
Üstümdeki ismimin yazdığı kart yan dönmüş haldeydi. Ben ise berbat durumdaydım.
Son koliyi de kollarımın arasına aldığımda yerde olan taşlara konsantre olarak zorlanmadığıma kendimi ikna etmeye çalışıyordum.
"Dolunay bir tane. Bak elinde ki sadece. O kadar da zor değil."
Kendi kendime konuşurken burnumdan nefes alıp ağzımdan vermeye çalışıyordum.
En son koliyi dükkana koyduğumda ellerimin oldukça kızardığını farkettim.
Dışarı çıkıp kamyonet sahibinin yanına gittim. Yaklaşık 20 koli taşımıştım ve elini bile sürmemişti.
Karşısında durup imalı bir şekilde ellerimi uzattım karşısına.
"Teşekkür ederim. Çok yoruldunuz. Bu ellerle bir de çay ister misiniz? Malum sigaranın yanında güzel gider."
Önce öylece baktı. Sonra hafifçe güldü ve kendi ellerini bana uzattı. Yara içindelerdi. Hatta bir eli daha yeni kabuk bağlamıştı.
Ellerini indirdi; ben ise hala sabitlenmiş gibi o tarafa bakıyordum. Ayıp etmiştim.
"Olur ama şu an yeni bir teslimat yapmam gerekiyor. Belki başka zamana."
Içeriye sinirli bir biçimde yürüdüm. Hala insanlara güvende sorunlar yaşıyordum. Kolay değildi yaşadıklarım ama toparlanmam gerekirdi. Hala eksikti bir yanım. Belki bu yüzdendir bilemiyorum.
Içeriye taşıdığım kolileri birer birer açarak yerleştirmem gerekiyordu şimdide.
Benimle çalışan bir kişi daha vardı. O da benimle neredeyse aynı yaştaydı. Iyi biriydi. Adı da...
Neydi adı? Gerçekten hatırlayamıyorum. O kadar muhabbetimiz de olmadığı için bunu pek sorun etmeme gerek yoktu sanırım. Bir kadındı bu arada. Belki iyi bir arkadaş da olabilir.
Her neyse. Izinli olduğu için bu kadar iş bana kalmıştı. Ah Mustafa abi ah.
Önce kolilerin bandını söktüm. Birinci kolide romanlar vardı. Allah'tan bu şekilde sınıflandırma yapılmıştı. Yoksa işim daha zor olacaktı. Onları romanların olduğu rafa yerleştirmeye başladım.
Bir tanesi yere düştü ve içi açıldı.
"Nefret ediyorum sizden. Işimi zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz mısınız siz?"
Eğilip alacağım sırada güzel bir koku burnumu esir aldı.
Sanki bir çiçeği andıran bu koku benim ruhumdaki yaraların üstünden bir meltem gibi geçerken içimdeki ürpermeye engel olamadım.
Kitabı daha da burnuma yaklaştırıp tekrar kokladım.
Öylesine güzel bir kokuydu ki. Normal bir kitap kokusu değilde sanki bir çiçek bahçesi gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Yağmuru
General FictionElimde kalan son kitabı da kitap raflarında gördüğümde işim bitmişti. Sevdiğim işi yapmıyorum hatta kitaplardan nefret ediyorum. Bana benim hikayemi hatırlatıyor. Zengin bir kadından dökülen külleri hatırlatıyor. Zengin bir ailenin iflası sonucu üv...