Yarı zamanlı çalıştığım işlerden kazandığım parayla aldığım bu deftere döküyorum bu seferde duygularımı.
Seni tanımama rağmen, parçalara ayrılmış kalbimi sevginle birleştirip içine yerleştin.
Kalbimdeysen, sana bir hediye vermem gerekir; değil mi?İşte.
1 yıl sonra, elimden gelen her şeyi yaparak ulaştığım yerde seni bekliyorum, Clara.
Ruhumun tüm ağırlıklarını, senin yardımınla siyah poşetlere koyup dipsiz kuyunun birine fırlattım, sana gelen trene binmeden önce.Yaşayabiliyorum, yaşayabilirim.
Beklediğim yeri biliyorsun.
Sabırsızlıkla seni bekliyorum.
En sonunda...
Uzamış siyah saçlarını, kırmızı küçük dudaklarını inceliyorum.
Işığı hiç sönmeyen yıldızların olduğu gözlerin, heyecanın pırıltılarının arsızca yandığı gözlerimle buluşuyor.İçimin kaynadığını hissediyorum.
Gözlerim yaşarıyor.
Gülümsüyorsun.
Sevimli şaşkınlığın, dudaklarımdan bir kıkırtının yuvarlanmasına neden oluyor.
Başka yerlere bakıyorum.
Önce sana sonra da her yanını çevrelemiş, çığlık atan insanlara el sallıyorum.
Ama kimse senin kadar parlamıyor, Clara.Ve bir anda yavaşlıyor zaman.
Gülümseyince yanaklarında oluşan minik gamzelerin içine düşüyor, gözlerindeki yıldızlardan düşen bir damla yaş.
Birkaç tutamı alnına yapışmış ince kâhkülün, buraya gelene kadar ne kadar yorulduğunu haykırır gibi.
Hıçkırığın, yüzlerce kişinin sesinin içinden seçiliyor.
İnce parmakların, kalbimi okşuyormuş gibi hissediyorum.Ve duruyor zaman.
Görüntü bulanıklaşıyor, ağlıyorum.
hıçkırıyorum.
Tüm hayallerimi gerçekleştirmenin mutluğu, ciğerlerimden gelen hıçkırıkları daha da tetikliyor.
Her şey için gözyaşı döküyorum.
Kaybettiklerim,
kazandıklarım.
Kaybettiğim şeylerin kazandırdıkları, kazandığım şeylerin kaybettirdiklerini ruhumun hafifliği sarmalıyor.Ben; yaşamak zorundayım.
Ben; ruhumun küllerinden doğacak olsamda, ciğerlerim çıkana kadar ağlayacak olsamda, nefesim kesilene kadar yangın yerinde kalacak olsamda, güzel şeylerin ardından kan kusacak olsamda, güneşi unutacak olsamda, unutacak ve unutulacak olsamda, düşüp benliğimi kaybetsemde, nefret etsemde, kör olsamda, sağır olsamda, kalbimin çatlaklarından kan litrelerce kan ve acı fışkırsada,
ben, yaşamak zorundayım.Yeşil cam şişelerin, muz kabuklarının, pisliğin olmadığı bir hayata geçtim.
Bedenin olmasada yanımda, kalbin vardı.
Gökyüzüne yansıttığın yıldızlar vardı.
Hayalim, sendin.Clara Schumann ve Bharms,
Lee Deiji ve Jeon Jungkook, bizdik.Onlar aynı sevgiyi paylaşan iki dostken,
biz, aynı sevgiyi paylaşan aşıklardık.-Jungkook Brahms.
14 Haziran 2013
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chaconne 🎻 》j.jung kook
Fanfic" ' Kalbimin içindesin, seni kolayca unutabileceğimi sanmıyorum. Öylece, gözlerimi boş boş sana dikiyorum; belki beni yeniden çağırabilirsin... " Jeon Jung Kook beni yeniden çağırdığında Johannes'in Clara'ya yazdığı mektup 21. yüzyılda tekrar canlan...