the car

1.7K 129 38
                                    

Kore'nin en büyük üniversitesi Baekhyun'un hayallerini süslemekle kalmıyor aynı zamanda ikinci hayatına geçiş bileti sağlıyordu. İkinci hayat olarak adlandırdığı şey elbette ki iyi bir iş sahibi olmak ve adıyla tüm ülkeye ün salmaktı.

Okullar açılmadan önce okulunu görmek ve birkaç kişiyle de olsa tanışıp kaynaşma amacıyla yeni okulunu görmek için arabasına atlayıp yola çıktı.

Hava çok sıcaktı. Bu durum küçük figüre tişörtünü yellendirme isteği uyandırmaktan çok daha öteye gidiyordu. Üzerindeki tişörtü çıkarıp yan tarafındaki koltuğa atmamak için kendisini zor tutuyordu.

Direksiyonda duran elleri de sıcaktan nasibini almış olacak ki terlemekten çok daha ileriye geçmişlerdi. Küçük figür direksiyonun ellerinin arasından kayıp gittiğini hissettiğinde bir güçle direksiyona asıldı.

Arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı. Yol tıklım tıklımdı. Arabalar milim milim ilerliyordu. Bu küçük figür için oldukça can sıkıcı bir durumdu. Güneşin altında kavruluyorken şimdi de güneşin altında beklemesi çıkmıştı başına. Bu felaket zor bir durumdu. Her halükarda okula yapış yapış gideceği gerçeği yüzüne bir tokat gibi çarptı.

Bu düşünce alnından bir damla terin süzülmesine sebep oldu ve küçük figür tişörtünün yakasını çekiştirip tişörtünün altında cayır cayır yanan tenine üflemeye başladı. Sıcak bedenine hücum edip bir türlü terk etmiyordu. İşte bu zamanda birkaç ay önce bozulan klimasını tamir ettirmek aklına düşüyordu ve sıcak gittiğinde düşünce de aklından gidiyordu. Şimdi ise kliması bozuk olduğu için lanetler okuyordu ve yanından geçen arabaların duyabileceği şekilde sesli küfürler savuruyordu.

Elini yukarıya kaldırıp daha bu sabah duş almasına rağmen diplerinin terlediği siyah yumuşak saçlarına çıkardı. Eliyle bir sağa bir sola dağıttı ve arkasına yaslanıp bitmeyen trafiği izlemeye koyuldu.

Bağırmaktan ve sıcaktan dolayı boğazı kurumuştu. Elini yan koltuğa attı ve su şişesini kaptı. Bakmadan su şişesinin kapağını açtı ve ağzına dayadı. İlk başta düşündüğü bir su şişesi bu kadar hafif olabilir mi sorusu şimdi cevap bulmuştu. Lanet olsun ki şişe boştu, tüm suyu gelene kadar bitirmişti ve şimdi susuz kalmıştı. Ne harika ama.

Camını sonuna kadar açıp başını camdan sarkıttı ve görünürde bir market aramaya koyuldu. Gözüne pembe bir market tabelası çarptığında elini sevinçle havada yumruk yapıp, "İşte bu!" diye bağırdı ve farklı arabalarda bulunan birkaç insanın ona dikkatini vermesine neden oldu. Sevinci kursağında bile kalmamıştı.

Arabasından güç bela çıktı. Çünkü arabalar neredeyse birbirine yapışmış durumdaydı. Parmak ucunda yükselerek trafiğin durumunu kontrol etti. Olduğu yerde sayıyordu arabalar. Kaşlarını çattı ve orta yerde el hareketi çekip ayaklarını yere vurarak gördüğü markete yürümeye başladı. Ayağına gelen küçük taşa koca bir tekme savurup çabucak markete ulaştı ve sinirli bir şekilde dolabı açıp içinden buz gibi olan suyu aldı. Kasaya gidip parasını ödedikten sonra dışarıya çıkıp suyu kafasına dikledi. Buz gibi serin su içini ferhalatmıştı. Elinin tersiyle ağzını silerken arabasına ilerlemeye devam ediyordu.

On metre kadar sonra arabasına ulaşmıştı. Güneş tepeden onu takip ederken bir hayli zor olsada başarmış ve kendini arabasının içine atmıştı. Önde hafif bir boşluk gördüğünde hala elinde olan su şişesini yan koltuğa atmış ve gaza basmıştı. Ardından da bir ani fren yapması gerekmişti. Maksimum bir metreden öteye geçemememişti.

Sinir ve öfke bir termometre gibi içinde yükseliyordu. Yüzüne bakan biri onun çoktan kırk dereceyi bulduğunu kolaylıkla söyleyebilirdi.

Küçük figür arka koltuğa fırlattığı telefonunu almak için bedenini yana döndürdü ve eliyle koltuğu yoklamaya başladı. Karaltı ve yükseltiyi ışığın bir oyunu sansada bu fikir birkaç saniye içinde parçalara bölündü. Küçük figür korkuyla çığlık atıp arabalarını bırakıp endişeyle onun yanına gelen insanlardan önce söyle düşündü: "Burada ne bok dönüyor?"

Anagapesis // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin