the roommate

830 75 18
                                    

Bozuk araba başlarına iş açmıştı iki bedene de. Birisi stresten derin nefesler alırken diğeri yüzündeki aptalca sırıtışla dışarıyı izliyordu.

Büyük figür yüzündeki aptal sırıtışı silmeye üşenmiş mi nedir bilinmez o halde küçük figürün direksiyona yasladığı başını büyük ellerinin arasına alıp kaldırdı. Küçük figür bu hareketle birlikte az da olsa titremiş ve neden bunu yaşadığını bilmeyen şaşkın bakışlarını büyük figürün gülen gözlerine dikti.

Küçük figür anlamasada ya da anlayıp da anlamazlığa vursa büyük figür ona yılların getirdiği bir özlemle bakıyordu.

Küçük figür elini eskisi gibi onun yanağına koyup okşamak istesede bir şeyler buna engel oluyordu. Yollar değildi. Kilometreler çoktan kalkmıştı aralarından. Şimdi ise aralarında yalnızca aşılması gereken mesafeler kalmıştı. Yalnızca bir kalpten diğerine uzanan ve kilometrelerin hesaplanamayacağı bir mesafe idi bu. Gerçi küçük figür büyük figüre böylesine nefretle bakarken aşamayacak gibi duruyorlardı. Her şeyin görünüş olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çok iyi bir oyuncuysanız işten izin almak için eşsiz jest ve mimiklerinizle patronunuzu babaannem öldüğü yalanına defalarca inandırabilirsiniz. Byun Baekhyun'un yaptığı gibi. O şu an duygularını su yüzüne çıkarmayıp karşısındaki kişiye en az ağır basan duygularını gösteriyordu.

Büyük figür yanaklarını şişirip dudaklarını büzdüğünde küçük figür kaşlarını çatan taraf olmayı seçmiş gibi görünüyordu.

En sonunda küçüğü güldürmeyeceğini fark eden büyük figür gözlerini kapatıp derin bir iç çekti ve tuttuğu yüzü bir hızla bıraktı. Bu hareketi küçüğü afallatmaktan başka bir işe yaramamıştı. Tatlı tatlı bakarken aniden soğuk bir tavır takınmasını ve en önemli unsur olan tenini teninden ayırmasını.

Büyük figür içinin içine sığmayacağını ve küçüğe daha fazla bakmasının bir anlamı olmadığını anladığında bedenini arabanın dışına attı. Adım adım arabadan uzaklaştı. Arkasında bıraktığı küçük bedeni düşünmeyip kafasında kurduklarına fena halde odaklanmıştı.

Küçük figür arabada yalnız başına oturuyor ve odağını yalnızca bir yerde sabit tutmaya gayret ediyordu. Tek odağı Park bozuntusundaydı. Yüzüne bakarken gayet güzel bir ifade takınırken neden bir anda buz gibi olduğunu düşündü. Bir şey dediğini ya da ters bir hareket yaptığını. Kafasında sadece bu iki seçenek vardı. İki yana dökülmüş saçlarını parmak aralarına dolayıp aklını yerine getirecek kadar sert çekti. Düşünceleri birbirini kemirirken yapabileceği tek şeyi yaptı. Büyük figürün peşine sürükledi ona nazaran daha küçük olan bedenini.

Büyük beden saçı başı dağılmış bir halde trabzanların en üstünde oturuyordu. Gözlerini kapatmış sanki kendisini rüzgara teslim etmiş de huzuru yakalamış gibiydi. Yüzünden bir an kızgınlık geçti.

Küçük figür onun huzurlu görüntüsünde kendi huzurunu yarattı ve büyük figür gözlerini açana dek huzuru bozulmadı. Huzuru yerli yerindeyken içinde çiçekler açtı.

Büyük figür sanki yanında onu hissetmiş gibi gözlerini araladı. Aralamadan önce kirpikleri yanağına battı. Küçük figürün güzelliğinden yanağına batıp da acıtan kirpikler hiç de canını yakmadı. Aksine biraz daha gerçekçi geldi. Senelerdir görmediği figürü daha iyi görebildi.

Yüzünden bir an kızgınlık geçse de hemen arkalarında kalan uçurumdan yuvarlandı. O küçük figüre kızgın olamazdı ki. Kızgınlığını örten kocaman bir özlem duygusu vardı. Karşısındakine karşı özlem duygusu çok ağır basıyordu. Küçük figürün bunu hissedememesinin sebebi ise elbette ki Park Chanyeol'ün yüzündeki aptal derecede donuk ifade idi. Özlem nefreti yense de donuk ifade ben burada duracağım diye kendini parçalıyordu.

Anagapesis // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin