Bölüm 4

804 48 4
                                    

Lucifer kızı kucağında tutarken derin bir nefes aldı. Alexis ne diye bunu görmek istemiştiki? Kız büyük bir heyecanla iki adamın ölesiye korkmalarını izliyordu. Lucifer onun bu iki acınası yaratığın ölümünü izlemek isteyeceğini düşünmemişti. Yataktan bunun için çıkılır mıydı? Hemde o kadar eğlenirken! Alexis sadistçe bir zevkle adamların öldürülüşünü izledi. Lucifer, vay canına, diye düşündü. Bu kız intikamı cidden seviyor. Alexis keyifle kıkırdadı.

- Sonunda o iki rezilin öldüğünü gördüm...

Lucifer iç geçirdi.

- Beni cidden korkutuyorsun...

Bir de ona kötü derler! Lucifer bir defa bile oturup birilerinin ölmesini zevkle izlememişti. İnsanlar cidden zalimdi. Yinede eşini ölesiye seviyordu. Kızda kendince haklıydı aslında. Sonuçta o rezil herifler ailesini öldürmüştü. Alexis utangaç bir yüzle ona baktı. Lucifer söylediğine pişman olarak kızı öptü.

- Dönelim mi?

-Olur...

Lucifer, Alexis'le birlikte havalandı. Bir kaç saniye içinde balayını geçirdikleri eve varmışlardı. Nerdeyse 1 aydır burdalardı. Alexis beklediği üzere regl olmamıştı. Hamile olduğunu biliyordu ve birazda korkuyordu. Lucifer'e henüz söylememişti. Aslında test yapmadan bu kadar korkak davranmak çokta mantıklı değildi. Lucifer, Alexis'i öpüp onunla birlikte dört direkli yatağa atladı. Lucifer onu öpmeye devam ederken Alexis gergin bir biçimde onu durdurdu. Lucifer şaşırarak ona baktı.

- Ne oldu sevgilim?

Alexis yatağa göz gezdirdi ve kızardı.

- Şey... S-Sanırım b-ben hamileyim...

Lucifer kızın korkusunu hafifletme isteğiyle onun saçlarını okşadı. Şevkatle Alexis'e baktı.

- Test yaptın mı aşkım?

Alexis başını iki yana salladı. Lucifer yataktan kalkıp tuvalete gitti. Bir kaç saniye sonra elinde bir hamilelik testiyle odaya girdi. Testi Alexis'e uzattı. Alexis testi alırken cidden mi der gibi bir ifadeyle Lucifer'e baktı. Lucifer kendini yatağa bıraktı.

- Lilith'in marifeti...

Alexis gergin bir biçimde tuvalete girdi. Lucifer dudağını ıssırdı. Baba olma fikri bile tüylerini diken diken ediyordu. Alexis içeri girdiğinde dudağını ısırarak yatağa doğru yürüdü ve kendini yatağa attı. Lucifer gerginlikle ona baktı.

-Ve?

Alexis dudaklarını büzdü.

- Hamile değilim...

Lucifer sırıtarak ona baktı.

- Harika.

Alexis kafası karışmış bir şekilde kaşlarını çattı. Lucifer'in sırıtışı daha da büyüdü.

- Bu daha fazla seks demek...

Alexis bir yastık alıp Lucifer'e vurdu. Kısa sürede kahkahalar eşliğinde bir yastık savaşı yapıyorlardı...

Lena dudağını ısırdı. Aptalcamı davranmıştı? Cain'e çıkma teklif ederken aklından ne geçiyordu? Kapı çaldığında kalbinin durduğunu hissetti. Kapının önüne gidip üstünü düzeltti ve derin bir nefes aldı. Kapıyı açınca karşısında muhteşem gülümsemesiyle Cain vardı. Lena yutkunup dudağını ısırdı.

- Merhaba...

Cain onun gözlerinin içine baktı.

- Merhaba...

Ardından Lena'ya elini uzattı.

- Gidelim mi?

Lena kafa sallayıp Cain'in elini tuttu. Cain gülümseyerek onu evin önünde bekleyen Porsche'a yönlendirdi. Lena siyah arabaya binerken heyecandan ölmek üzereydi. Cain arabayı çalıştırdığında daha da heyecanlandı. Cain kızın tatlı kokusu kendine ulaştıkça diliyle uzamaya çalışan köpek dişlerini engelliyordu. Bu akşam bu randevuyu sağ salim atlatmak için herşeyi yapardı. Restauranta geldiklerinde Cain arabadan inip Lena'nın kapısını açtı. Lena iç çekmemek için kendini zorladı. Hem yakışıklı hem de centilmendi. Birlikte restauranta girip yerlerine oturduklarında Cain, Lena'nın güzelliğine bir kez daha hayran kaldı. Kızın dolgun dudaklarını öpmek, pürüzsüz yanaklarına dokunmak, yumuşacık saçlarını okşamak istedi. Lena kararsızlıkla gözlerini menüde gezdirirken öyle mükemmeldi ki! Cain kararsızlığın ona çok yakıştığını düşündü. Garson geldiğinde Lena alt dudağını ısırarak menüyü incelemeye devam ediyordu. Sonra Cain'e döndü.

- Bir önerin var mı?

Cain menüye göz ucuyla baktı.

- Ravioli?

Lena tekrar menüye gömüldü bu öneriyi pek sevmemişti. Cain şöyle bir baktı.

- Bifteğe nedersin?

Lena bir an düşündü.

- Pekala...

Cain garsona döndü.

- İki biftek biri az pişmiş olacak.

Lena'ya döndü.

- Orta pişmiş.

Garson siparişi not etti.

- İçecek alır mıydınız?

Cain adama boynunu uzat yeter demek istedi. Onun yerine Lena'ya döndü.

- Kırmızı şaraba nedersin?

Lena olur anlamında kafa salladı. Cain garsona döndü.

- En iyi şişenizi açın.

Garson kafa salladı.

- Elbette efendim. Başka bir şey?

Cain, Lena'ya baktı. Lena başını iki yana salladı. Cain tekrar garsona baktı.

- Şimdilik bu kadar...

Garson bir baş işaretiyle uzaklaştı. Cain dikkatini tamamen Lena'ya verdi.

- Söyle bakalım yemeği en çok sevdiğin şey ne?

Lena şaşırarak ona baktı. Bu kesinlikle alışılmadık bir soruydu.

- Sanırım et. Şey, senin?

Cain gülmemek için zor durdu.

- Et ama az pişmiş olmalı...

Hatta hiç pişmesede olurdu. Lena gülümsemeye çalışarak bardaklara baktı.

- Peki en sevdiğin renk ne?

Cain'in yüzünde utangaç bir gülümseme belirdi.

- Gülmeyeceğine söz ver ama.

Lena gülümsedi.

- Söz...

Cain sırıttı.

- Kırmızı...

Lena kaşlarını kaldırdı.

- Kırmızı sana yakışır mı emin olamadım..

Cain hafifçe gülümsedi.

- Kırmızı ben hariç herkese yakışır. Sana yakışır, garsona yakışır hatta dünyanın en çirkin insanına bile yakışır ama bana yakışmaz...

Lena elbette onun kelime oyununu anlamamıştı bu yüzden yanlızca omuz silkti. Cain'de daha fazla tuhaflaşmak istemeyerek masa örtüsünü inceledi. Sonra kafasını kaldırıp Lena'ya baktı.

- En sevdiğin çiçek nedir?

Lena bir süre düşündü. Cain onun düşünceli halinin ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu. Lena dudağını ısırıp Cain'e baktı.

- Sanırım gül...

Cain gülümsedi.

- Hangi renk?

Lena güldü.

- Kırmızı...

Cain de güldü. İkisi de birbirlerinin büyüsüne kapılmışlardı...

DüşmüşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin