Tiz çığlık ve ürkütücü kedi hırlaması

47 12 7
                                    

Yine fırtınalı geçen bir kış gecesi...Uyumak nedir bilmiyordum. Daha doğrusu gözüme uyku girmiyordu. Ne yapabilirdim ki ben de fırtınalı gecelerde uyuyamayan bir insandım. Pencereyi açtım ve dışarıyı seyretmeye başladım. Zifiri karanlıktı. Biraz uzaktaki sokakta caddeyi aydınlatan,adeta bulunduğu sokak karanlık olursa kendine ihanet edilmiş gibi hissedecek olan sokak lambası vardı. Çakan şimşekler geceyi bir anlığına bile olsa gündüze çeviriyordu. Yağmur yeni yeni dinmeye başlamıştı. Ağaçların yapraklarının üzerindeki damlalar... Ne hoş bir izlenim yaratıyorlardı öyle. Kendimi,küçüklüğümdeki gibi yağmur birikintilerinde hoplayıp zıplayan biri gibi hayal ettim. Ne eğlenceli olurdu. Suyun üzerine sıçraması umrumda olmazdı, aksine su üzerime sıçradıkça daha çok zıplamak isterdim sanki. Benim annem veya babam diğer çocukların anne-babası gibi olmadılar hiçbir zaman. Benim eğlenme iznim vardı. Kirlensem yıkanır geçerdi. Çocukluğunu doyasıya yaşayıp da halâ doyamayanlar vardır ya; hah işte ben onlardanım. Bazen gençlik sınırlarımı zorlayıp çocukluk anılarımı yaşamaya devam ederim.
Penceren yağmur damlalarını seyretmeye doyamayıp kendimi zifiri karanlığı aydınlatmaya yetecek olan enerjiyle yağmur damlalarının altına attım. Habire burnumun ucuna, suratımın her bir noktasına düşen yağmur damlalarını engellemek istemiyordum. Ben özgürdüm, onlar da özgür olmalıydı. İçime sığdıramadığım bir çocukluk enerjisiyle kaldırımlarda biriken suların üzerinde çılgınca zıplıyordum. Bir su birikintisinden diğerine. Çok zevkli bir oyundu doğrusu. Kim bilir belki de karşıma büyük bir su birikintisi çıkar ve üzerine "şap" diye atladığımda üstüm,bu çocuksu eğlencenin anısı olacak şekilde ıslanırdı. Ben annemden öğrenmiştim çocuk olmasam da çocuk kalmayı,en küçük şeylerle bile mutlu olmayı,her anın tadını çıkarmayı...
Ben düşüncelere dalmış bir şekilde su birikintilerinde zıplarken aniden şimşek sesleri arasında tiz bir çığlık kapladı tüm sokakları. Bu bir kadın sesiydi. Ses binanı arka taraflarından geliyordu. Bir anda yan sokaktaki lamba bir daha etrafı aydınlatmamaya yemin etmişcesine ışıklarını gözler önünden çekti. Artık şimşek de çakmıyordu. Yağmur dinmişti. Sanki her şey bitmek için bu tiz çığlığı bekliyor gibiydi. Artık su birikintilerinde zıplama heyecanım kalmamıştı. Duvara yaslandım ve zıplamaktan yorgun düşen bedenimi biraz da olsa dinlendirmeye çalıştım. Bu esnada bir çığlık daha koptu. Bu seferki daha ürkütücü tondaydı. Ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. İlk defa böyle bir şeyle karşı karşıyaydım. Soluk soluğa kalmıştım. Ancak nefes almaktan korkuyordum. Sokakta yalnızca benim soluk alış-veriş sesim vardı. Çığlığın geldiği yöne doğru ilerlemeye başladım. O da ne?! Diğer binanın tepesinde iki çift gözle göz göze gelmiştim. Yeşilin korkunç tonu. Artık gözleri gördüğüm binaya doğru hızla koşuyordum. Arkamdan metalin metale çarpma sesi gelince o tarafa döndüm ama bir şey yoktu. Bir anda önden bir kedi hırlaması geldi ve tekrar önüme döndüğüm sırada karşımdan hızla geçen siyah kedi... Şimdi de karşınızda benim korku dolu çığlıklarım. Koşarken yere düştüğümün bile farkında değildim. Kedi karşı kaldırıma geçince bir ağacın arkasından bana bakmaya devam ediyordu. Ansızın fırtına çıktı ve her taraf toz bulutuyla kaplandı. Gözlerimin içi tozla dolmuştu. Hiçbir şey göremiyordum. Ben gözlerimi tozdan kurtarmaya çalışırken aynı kedinin korkunç hırlamasını duyduğum an gözlerimi açtım. Etrafta kediye ait hiçbir iz bulunmamaktaydı. Üstelik diğer sokağın lambası yanıyor,yapmur yağmaya devam ediyor,şimşekler çakıyordu. Her şey bir kadın çığlığıyla sona ermiş,bir kedi hırlamasıyla başlamıştı.

Karanlığın tiz çığlıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin