ASİ GÜZELİM

271 12 3
                                    

Kulağımdan içeri sızan müzik ruhumu okşarken altımda kayıp giden siyah asfalta göz gezdirdim.

Ruhumda ki açılmayan kasvetli hava beni çoğu zaman boğuyordu. Şoför Mehmet amca sessizken azda olsa kendimi tebessüm etmeye zorlayıp onunla konuşmaya çalıştım.

"Mehmet amca şimdi kim çekecek bizim suratsız, aksi, yaşlı patronu?"

"Yaşlı mı?"

"Bilmiyorum. Ama kesin öyledir."

"Üzülme güzel kızım günün sitresini atman için ben seni çıkışta alır sahile götürürüm."

Bu sefer gerçek bir tebessümle "Büyüksün." Dedim. O da bana eşlik etti.

Geldiğimiz binanın havalı 
altın harfli yazısına göz attım.

'ATASOY HOLDİNG'

Mehmet amcaya dönüp " Desene bu da babam gibi suratsız, egoist bir şeydir."

Güldü. Ben yine komyoncu amcalara bürünüp Mehmet amcaya 'Eyvallah' dedikten sonra holdinge girdim.

Danışma hanım hanımcık(!)
kıza patronun odasını sorduktan sonra asansöre bindim.

Patronun odası hikayeler ve babamın şirketinde olduğu gibi en üst kattaydı.

Allah aşkına en üste yaparak kendilerini ulaşılmaz mı sanıyorlar?

Patron kapısından önce aşmayı beklediğim sekreter yerinde değildi. Umursamayıp patron kapısına ilerledim.

Tıklattıktan iki üç dakika sonra gelen 'Gel' komutuna bu seferde ben girmiyorum. Havasına girecektim ama babam bu yere gelip reddettiğimi öğrenirse beni bekleyecek cezalar ve 3. Dünya savaşının fragmanı gibi olan tartışmamızı çekemezdim ve katlanamazdım .

Kapıyı açıp içeri girdim. Kapıyı kapatacaktım ki bir kız-saçlarından anlamıştım- beni itti ve kapıyı çarparak çıktı.

Ben şaşkınlıkla kapıya bakarken duyduğum sesle kendime geldim.

"Evet?" Önüme döndüm. Karşımda gördüğüm yüz beni şaşırtmamıştı. Babam gibi somurtkan bir yüz aklınca patron havalarına girmişti. Ama bu adam gençti!

Tonton, huysuz biri değildi. Simsiyah saçlar, keskin hatlar, ve kara gözler.

Sesimi hiç titretmeden hâtâ biraz sinirle "Stajyer." Dedim baktığım andan beri ifadesiz yüzünü kullanarak koltukları gösterdi.

Siyah deri koltuğa oturup ona döndüm. Siyah gözler her hareketimi dikkatle izlerken kendimi diken üstünde hissediyordum.

Kara gözler oldukça keskin ve karanlıktı.

Gözlerimiz kesişince konuşmaya başladı.

"Ali Bey'in kızı. Adım Cesur Atasoy."

"Aman ne havalı."diye mırıldandım. Yüzümden bir an olsun ayrılmayan siyah gözlerinin yanına bir de çattık kaşları girdi.

"Efendim?"

"Aman ne havalı. Allah aşkına şu patronlardaki hava ne? Küçük dağları siz yaratmadınız kendinize gelin."

"Derdin ne stajyerlik yapmaya gelmiştin değil mi?"

Çattık kaşlarımla beraber "Evet."dedim.
"Stajın yandı."

SEVİLİYORSUNUZ...

PATRONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin