"Ya bak nolur gitmem lazım çok mühim!" Tam 30 dakikadır şu öküzü ikna etmeye çalışıyordum.
"Burada ne arıyorsun! Benim evimde"
"Borodo no oroyorson! Bonom ovomdo!" Diye onu hunharca taklit ettim
".. ya öküzcüğüm, bu sana kaçıncı anlatışım bilmiyorum , 45'den sonra saymayı bıraktım. Arkadaşım , sevgilimin burada olduğuna dair mesaj attı , bende bu çevredeydim. Ve geldim ki yanlış gelmişim ama , olsundu"
"İyi peki. Sevgilin elden gitti o zaman. Mutfak şurası" dedi eliyle amerikan mutfağını gösterirken.
"Ne mana?"
"Aşçımsın ya hani"
"Sen , sen Yavuz amcanın yiğen-"
"Evet"
"Peki. Ama bak lütfen gidip bakmam lazım Buğra'ya!"
"15 dakika içinde gelmezsen yardıma geleceğim..." Bekledi.
İsmimi soruyordu galiba
"Derin"
"Derin." Diye devam etti cümlesine.
"Tamam o zaman ,.."
"Bartu"
"Bartu." Diye tamamladım cümlemi
***
Doğru adresteydim. Elim zilin üzerindeydi.
Cesaret ?
Korku?
Güç?
Neydi problem!
Sonunda bastım zile ..
Bekle...
Bekle...
Bekle...
Hah açıldı!
...ki açılmaz olaydı!
Görüntüyü algılamamayı ümit ederek ; hemen ellerimle gözlerimi kapattım. Gözyaşlarım benden komutsuz akıyordu..
Karşımda yarı çıplak Buğra , Buğra'nın bol tişörtünün içinde kaybolan bir kız..
Adım sesleri duydum ellerim hâlâ gözlerimdeyken. Sonra giden adımlar geri geldi.
"Aç gözünü" dedi Buğra
Yavaşça açtım. Kız yukarı çıkmış, Buğra hızlıca giyinmişti.
"Güzelim ne işin var burada?" Dedi yüzümü elleri arasına alırken.
"Çek elini!" Dedim ellerini hızla iterken
"..buğra" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle..
"Şişşt Derin yapma.."
"Buğra!!" Deminkine nazaran çok daha kuvvetli çıkmıştı sesim. Bu ses tonumu kendim bile tanımıyordum. Değişikti . Daha çok? Kin , nefret , hayal kırıklığı ve aldatılma duygusu yüklü ses tonuydu bu..
"Dinlersen?"
"İstemiyorum ya !"
"Dinle beni Derin"