14. Yüzük: Eski Belinay

184 7 0
                                    

Başımı ders kitabımdan kaldırdım ve ovuşturdum. Oldukça başım ağrıyordu ama ilaç içemezdim çünkü açtım. Yeni evimiz için teşekkür etmek adına aynı zamanda anlamamız bu yönde olduğu için yemek yapmaya karar verdim. Telefondan bir müzik açtım ve mırıldanarak yemeği yapmaya başladım.

Yemeklerin hazır olmasına yakın Meliha'nın odasına gittim ve kapıyı çalmadan pat diye daldım. Meliha hemen elindeki kâğıtları arkasına sakladı. Gözlerimi kısıp ona baktım. Şirince sırıtıyordu ama benden kaçmazdı. Görmüştüm işte.

"O neydi?" dedim ona doğru yürürken.

"Ne neydi?" dedi başını sağa sola çevirirken.

"Arkana sakladığın kâğıt."

"Ne kâğıdı? Yok öyle bir şey." Omuzlarımı umursamazca silktim ve yanına oturdum. Vazgeçtiğimi sanıp ellerini kucağında birleştirdi. Başını önüne eğdikten sonra elleriyle saçlarını karıştırdı.

"Sana bir şey söylemem lazım." dedi. Ağzımdan onaylayan bir mırıltı çıkardım ve yavaşça ona fark ettirmeden arkasına sakladığı şeye uzandım. Kâğıdı kavradım ve bir anda havaya kaldırdım. Koşarak koridora çıktığımda kapıyı üstüne kapattım ve çıkamaması için kapıyı sıkıca tuttum. O sırada kapı çalındı. Kapıyı umursamadan kâğıt zannettiğim zarfı açmaya çalıştım.

"Gamze aç şu kapıyı! Sana diyorum!" Bir yandan kapıyı yumrukluyor bir yandan da bağırıyordu. Kapı zili ısrarla çalmaya devam ettiğinde tam bırakacaktım ki

"Buradan çıktığımda seni öldüreceğim!" diye bağıran Meliha'yı duydum ve korktuğum için kapıyı bırakmaktan vazgeçtim. Kapı ısrarla çalarken tek elle zarfı açmaya çalıştım.

"Aç şu kapıyı!"

"Ne var bunun içinde?" diye bağırdım bende. Zarfı açıp içindeki kâğıtları çıkardım. Şaşkınlıkla kâğıtlara baktım.

"Meliha?" dedim sesimdeki şaşkınlığı aşırı derecede dışarıya vurarak.

"Baktın mı?!" diye tekrar bağırdı. Kendisine asıldığı kapıyı daha fazla tutamadım ve kapının kulpu elimden kaydı. Kapıyı kendisine doğru çektiği için sertçe yere yapışan Meliha ufak bir çığlık attı. Sinirle yerinden kalkıp üzerime yürüdüğünde çığlık atarak koşmaya başladım. Gerçekten beni öldürecekmiş gibiydi. O bakışlar neydi öyle. Hızla geniş evin içinde koşarken üstümde hissettiğim ağırlıkla yuvarlandım ve bununla birlikte daha büyük bir çığlık attım.

"Oha sen üstüme mi atladın?" dedim inanamayarak. Yerde sürünerek geri geri kaçarken kâğıtları da ulaşamasın diye ondan uzakta tutuyordum.

"Ver onları bana!" diye bağırıp üstüme tırmandı.

"Hayır!" diye gülerek bağırdığımda resmen altında ezilmiştim. Dizini bacağıma dayadığında canım çok acımıştı ama gülmeye devam ediyordum. Sonunda gülmekten elimdeki kâğıtları aldığında ben hala gülüyordum. O da nefes nefese kendisini yana attığında benim gibi sırt üstü uzanıp tavanı izledi.

"Niye bunu benden sakladın ki?" dedim gülerek.

"Komik mi?" dedi sinirle.

"Yanlış anlama fotoğraflara gülmüyorum. Senin neden bu kadar kızdığına anlam veremedim ve o yüzden güldüm, yani gülüyorum."

"N'oluyor burada?!" diye gür bir ses duyduğumuzda korkuyla çığlık attım. Meliha'nın da irkildiğini hissetmiştim.

Korkuyla başımızı sesin geldiği yere çevirdik. Neyse ya, tanıdıkmış sorun yok. Selim gelmiş. Selim? Selim!

Asla Evlenmem! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin