We Were Born To Die

200 3 0
                                    

Bilmiyorum. Yani neyi bilmediğimi bile bilmiyorum. Neden herşey böyle. Ters gidiyor? Kader dedikleri şey bu mu yani? Aiden'in kötürüm kalması da mı kaderdi yani? Ya da hiçkimsenin beni sevmemesi bu da mı kaderdi? 

Başa dönecek olursak;

Ben lise 2'ye giden bir kızım. İsmim Paris annem ile babam Pariste tanıştıkları için ismimi Paris koymuşar. Benden beş yaş küçük bir erkek kardeşim var. Annem ile babam işleri yüzünden çok sık seyahat ederler ve kardeşim de onlarla olur. O yüzden genelde ev bana kalır ve çok güzel. En yakın arkadaşım Looren. O benim herşeyim, herşeyimi paylaştığım konuştuğum en iyi en samimi en cana yakın insan o. Bu arada ben ona Leer derim. Ve son olarak sevdiğim ama benim onu sevdiğimden haberi bile olmayan Aiden. 

Ve yine bir gün okula gidecektim kapı çaldı. Leer geldi. Her zamanki gibi yine ölü gibiydim. Tuttu kolumdan "kızım delimisin bir hafta kaldı hayalini aylardır kurduğumuz baloya" dedi. "Aman ne güzel" dedim. Sonra bana gözlerini devirerek baktı ve "bıyıklerın dedeminkileri gibi olmuş şekerim hemen kuaföre gidiyoruz" dedi. İtiraz etmedim haklıydı çünkü. Bir haftadır evde mağra adamları gibi yaşıyordum. Kuaförden sonra okula gittik. ilk ders coğrafya idi. En nefret ettiklerimden yani. Oturdum ve çantama attığım moda dergisini karıştırmaya başladım. Hiçbiri ilgimi çekmiyodu. Doğru ya! Baloya bir hafta kalmıştı ve ne giyeceğimi hâla belirlememiştim. Bay  Rockfellers'den izin aldım ve dersten çıktım Leer'e de mesaj attım acil durum!! diye. Bir kaç dakikaya kalmaz geldi. Ve bizim eve gittik. Ben Aiden'i etkileyecektim o da Karl'ı etkileyecekti. En azından düşüncelerimiz bu yöndeydi. 

We Were Born To DieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin