Asansörden indiğimde onun odasına doğru ilerlemeye başlamıştım. Önüme çıkan çalışanlar gülümseyerek, bana selamlarını verirken aynı şekilde onlara karşılık veriyordum.Asistanının olduğu bölüme geldiğimde gözlüklerimi çıkarıp, etrafı incelemiştim. Buraya gelmeyeli çok olmuştu ; ama hiçbir değişiklik yoktu.
"Bayan Styles?"
Çok yakından tanıdığım asistanı ayağa kalkarken gülümsemişti.
"Ah, merhaba tatlım. Harry içeride mi?"
"Evet. Geldiğinizi haber verebilirim?"
Telefona doğru uzandığında onu durdurup, Harry'nin odasına doğru ilerlemeye başlamıştım.
"Gerek yok. Geleceğimden haberi vardı."
Kapının önünde durduğumda derin bir nefes alıp, kapıyı açmıştım.
Harry önündeki bilgisayarla ilgilenip, not alıyordu. Kaşlarını çatıp, dikkatle bilgisayar ekranına bakarken odaya girdiğimden haberi yoktu.
Ona doğru ilerlemeye başladığımda odada yankılanan topuk seslerim yüzünden bakışlarını bana doğru çevirmişti.
Yüzüne yayılan gülümsemeyle ayağa kalktığında kollarını iki yana açmıştı. Adımlarımı hızlandırıp, beni kolları arasına almasına izin verdiğimde ona sıkıca sarılmıştım. Hep o hayran olduğum kokusunu içime çekmiştim. Başka bir kadının kokusu üzerine sinmeden önce son saatlerdi bunlar.
Doya doya tadını çıkarmalıydım.
"Cilt bakımından mı geliyorsun?"
"Evet. Neler yapıyorsun?"
Masasının önünde duran koltuklara geçip otururken sormuştum. Bilgisayarını kapatıp sandalyesini bana doğru döndürmüştü.
"Şirketin birkaç evrak işini halletmeye çalışıyordum."
"O halde benim için biraz ara verebilirsin?"
"Elbette. Ne içersin?"
Biraz düşündükten sonra ondan sadece kahve istemiştim. Asistanını arayıp, ikimiz için de kahve sipariş ettikten sonra yeniden bana vermişti tüm dikkatini.
"Bu akşam Dawins ailesinin bir daveti var. Ona katılacağız, değil mi?"
Cevap vereceğim sırada kapı tıklanmıştı. Gelen kişi asistanıydı. Elindeki tepsiyle içeriye bize doğru adımlıyordu.
Önüme bıraktığı kahve fincanından sonra Harry'e de kahvesini uzatıp, bizi yalnız bırakmak için odadan çıkmıştı.
"Kahven sevdiğin gibi, değil mi? Sütlü?"
Halen daha kahvemi sütlü içtiğimi hatırlıyor olması gözlerimi yaşartmıştı doğrusu.
Benimle ilgili birtakım şeylere önem vermesi güzeldi.
"Evet. Güzel olmuş."
"Başka bir şey istemediğine emin misin?"
"Kahve yeterli."
Üzerinden buharlar çıkan kahvemi üfleyip, bir yudum aldıktan sonra masaya geri bırakmıştım. Bacaklarımı üst üste attıktan sonra konuşmaya devam etmiştim.
"Şu bahsettiğin davet-"
"Ah, evet. Bay Dawins bizim şirketin ortaklarından birisi. O yüzden bu davete gitmek çok önemli."
"Sen de geliyorsun?"
Emin olmak için sorduğumda kahvesini içerken başını sallamıştı.
Şaşırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not The Same | H.S.
Short StoryMarka. Marka nedir sizce? Marka çantalar, marka ayakkabılar, marka kıyafetler... Bunlar mutluluğu satın alabilir miydi? Belki bir anlığına evet, peki ya bir ömür? O'nun aşkını, sevgisini, saygısını, size vermesini istediğiniz değeri alabilir miydi o...