Başlangıç -1

398 28 11
                                    

     2200 / Eski Rusya Civarlarında Doğu  Köyü

 “Anne Korkuyorum” .  Sesim odanın içinde dağılıyordu. “Anneciğim” dedim sesimi yükseltmeye çalışarak. Birinin beni belimden tutup kucağına doğru almasıyla rahatlamıştım. Bu kişinin annem olduğunu biliyordum. Annemin limon ve vanilya kokusu ciğerlerimi doldururken kafamı annemin göğüsüne yaslamıştım. Elini kaldırdığını ve saçımı okşadığını hissettim.

   “Korkma canım kızım” dedi annem , sesini biraz daha fısıltı haline getirip “Bana söz ver bakalım kızım , eğer ki ailene yani bana , babacığa “ annemin konuşmasını kısık sesimle böldüm “ve ayıcığa anne ” annem hüzünlü bir şekilde kıkırdayıp “ ve ayıcığa bir şey olursa  , saklambaç oynadığımız zaman saklandığın kapıya saklan , sonra da 1 gün sonra yani uyuyup uyandığında dışarı çıkarsın tamam mı canım? “ küçük ayaklarımla oynamayı bırakıp “Peki anneciğim ” dedim “ Sen niye gelmiyorsun ?” demekten kendimi alamamıştım. Annem kısa bir nefes alıp “ Ben oraya sığmam canım” dedi.

     Annemin göğsü hızla inip kalkıyor ve titriyordu. Yukardan gelen kalın bir çığlık ile annemin ağzından bir hıçkırık kaçtı. Anneme döndüğümde gözünden bir damla su aktı. “Anne gözünden su damlıyor “ dedim kısık bir sesle. Annem derin bir nefes aldı ve kıkırdadı “ 5 yaşındasın , seni annesiz ve babasız bırakacaklar” diye fısısldadı kulağıma “ Anne 6 yaşında değil miyim ?” annem derin bir iç çekti “Seninle bu konuyu tartışmayacağız küçük hanım “ diyerek öptü beni “ Anne bay ayıcık neden bu kadar ağır ? “ dediğimde “ İçinde sana gerekecek bir kaç malzeme var hayatım” dedi. Annemin gözünden hala su damlıyordu.

  “Anneciğ- “  Sözlerim altına saklandığımız merdivenin kapısının kırılmasıyla bölündü. Annem “derin bir nefes al” dedi kulağıma benim bile duymakta zorlandığım bir fısıltıyla. Merdivenin altındaki boşlukta orada ufak karanlık bölümde saklanıyorduk. Annem sessizce gizli kapıyı açtı. Beni kucağından indirdi ve küçük odaya koydu. Saklambaç oynarken rahat olmam için oraya yünlerden bir yatak çarşaf ve yastık koymuştuk. Annem beni son bir kez öptü , kokumu içine çekti ve kapıyı kapadı. Ufak delikten annemi seyrediyordum. Kırmızı saçları yıpranmıştı , kahve rengi gözleri karanlıkta bile yorgunluğunu belli ediyordu.

   Merdivenin başından kalın bir erkek sesi duyuldu “ Evi arayın ! Kadına istediğinizi yapabilirsiniz ama  çocu bulmak öncelik ! “ diye bağırdı. Merdivenden belirli ritimlerle inen ayak sesleri vardı. Odaya bakan adamlardan biri karanlıkta annemi gördü. Elini kaldırdı ve birden sadece kemikleri kaldı. Annem bana bu adamlardan bahsetmişti. Bunlar 3 Büyük Kuşun Hayat Damlalarından olan insanlarmış.

   Adam ellerini iki yana açtı ve derisi duman olmaya başladı. Diğerleri nereye baktığını görünce onlarda adamla aynı hareketleri yaptılar. Sonra aniden anneme koşmaya başladılar. ‘Anne’ diye bağırmak istesem de annem son kez bana bakıp gözlerini kırptı. Kemikten oluşan varlıklar annemi tuttular ve yukarı çıkardılar. Annem çıkarken sessizdi sadece nefes alışlarını duyuyordum.

   Ayıcığı , Bay Ayıcık Çantamdan çıkarıp kucağıma aldım ve okşadım . Başımı yastığıma yerleştirdim ve annemin  bana anlattıklarını hatırlamaya çalıştım.

  Kulaklaklarıma annemin çığlıkları geliyordu. Adamlardan biri benim yerimi soruyor , annem ise hayır diye bağrıyordu. Adamlar anneme benim hakkımda soru soruyordu. Elim her seferinde kapıyı itmeye yeltensede bu sefer kulağımda “Söz Verdin Tatlım “ diyen annemin sesi yankılanıyordu. Bu sefer sırtımı duvara yaslıyor , gözlerimi kapatıp uyumaya çalışıyordum. En sonunda annemi düşünerek rüyalara daldım.

****

  Gözlerimi kırpıştığımda bulutların üzerinde olduğumu gördüm , adım atarsam düşerdim . Adım atmaya korksamda arkamdan güzel bir ses “ Korkma düşmessin , İgnis “ dedi. Yavaşça arkamı döndüğümde güzel büyük bir kuş duruyordu. Kuşun gözleri bembeyazdı , gözlerinde olan yuvarlaklar sanki beyazdan yapılmış gibiydi. Gözünün irisi yerine beyaz bulutlar vardı. Kuşun kanatları saydam gibiydi. Güneş gibi parlıyor , bulutların ki gibi kıpırdadığında şekli değişiyordu. Gövdesindeki her bir tüy durmadan şekil değiştiriyordu.

     ‘Çok güzel bir kuş’ diye geçirdim içimden. Kuş sanki duymuş gibi kıkırdadı “Ben ejderim İgnis” . O kuşa öylesine benziyordu ki . O an bana İgnis dediğinin farkına vardım “ Adımı nerden biliyorsun ku- , pardon ejderha “ . Ejderha biraz daha kafasını aşağı eğdi “ Yeterince vaktimiz yok İgnis” dedi. Kuşu annemin anlattığı bir şeye çok benzettiğimin farkına vardım. Farkına vardığım şeyle gözlerim kocaman olmuştu “ Sen O’sun” dedim fısıldayarak. Ejder kafasını salladı “Ben O’yum. Ben Louhi’yim ufkaklık ama vaktimiz bitti. Şimdi saklandığın o küçük yerden çık ve gökyüzünde ki bulutları takip et. Bir köy bulunca ‘Louhi’ de tamam mı ufaklık ? “ Ejderha git gide benden uzaklaşıyordu ama ikimiz de hareket etmiyorduk “ Evet “ diye bağırdım tüm sesimle “ Evet! “

***

  Önce nerede olduğumu anlamasam da etrafıma bakındıkça görüntüler aklıma geliyordu , annem , babam , rüyalarım ve ayıcık. Ayıcığı elime alarak Bay Ayıcığın içine koydum. Bay Ayıcığı sırtıma takıp Louhi’nin bana dediklerini yapmak için gizli kutumdan çıktım .

    Merdivenleri çıkarken yerdeki kırmızı sıvıya bakıyordum. Annem bu kırmızı şeye kan derdi. Ara sıra burnumdan çıkar , bazen canımı yakan bir şeye dokunduğum zaman ufacık çıkardı. Ama tek bildiğim bu sıvının çıkması için birinin canının yanması gerektiğidi. Merdivenleri neredeyse koşarak çıktım.

     Zaten tuvalet dışında tek odası olan evimizin ortasında saç telleri ve kırmızı sıvı göleti vardı. Yatağım ve annemin kitaplığı dağılmıştı. Kitaplığıma doğru koşup annemin bana yazdığı kitabı aldım. Sadece 15 yaşında okuyabileceğimi söylediği bir kitaptı. Kitabı kolumun altına aldım ve çıkmadan önce her zaman yaptığımız gibi ayakkabımı giydim.

  Kapıya doğru ilerlerken önümde duran saç tellerinin arasında annemin , ailenin her bir bireyine aldığı bileklik duruyordu.  O bilekliği ölene kadar çıkarmayacaktık. Bir anda görüşüm bulanıklaştı ve gözümden bir su damlası kaçtı. Kitabımı yere bırakıp saç tellerinin arasından bilekliği çıkardım. Saç telllerinden biri bilekliğin üzerindeki kırmızı lekeye yapışmıştı. Saç tellerine dikkatle baktığımda annemin saç renginin olduğunu gördüm. Saç tellerini elimden atarken bilekliği cebime koydum ve rüyamda gördüğüm kuş ejderhasının dediğini yapmaya başladım.

 4 SAAT SONRA / GÜNEŞ’İN BATMASINA 6 SAAT KALA

  Ara sıra yürüyüp ara sıra dinlenmiştim. Evimin ordan ayrılırken fark ettiğim ufak 4 evden oluşan köyümüzün yıkıldığıydı. Tarlalar alt üst olmuştu ve ne kuş ne çocuk sesi geliyordu. Ayrıca saatlerdir aldığım yolda bile köye rastlamamıştım. Yavaş adımlarla çölde ilerlerken gözüme hiç bir şey görünmüyordu.

   Taki beyaz bir çatı görene kadar hızlı adımlarla giderken gördüğüm görüntü karşısında durdum , tüm çocuklar bir kafese tıkılırken sadece yaşlılar evlerinde bırakılıyordu. Karanlık giyinen adamalar köyün etrafını sarmıştı. Bulduğum ilk kaya’nın arkasına saklandım. Gördüğüm manzara resmen yıkık bir dünyanın, yeniden yıkılmasından başka hiç bir şey değildi. Sessizce “Louhi” dedim ve etraf insanların çığlığı ile doldu , yanında benim derin nefeslerim

BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin