Gözlerimi kırpıştırıyordum ama en ufak bir ışık göremiyordum. Oda sıcaktı ve en son olduğum yerde değildim. Geçen gün olanlardan sonra kendime eziyet etmiştim. Canım çok yanmıştı. Bana öyle kelimeler kurmuştu ki onu asla affedemezdim, onu affetmek kendime hakaret etmeme yarardı. Ben kendime hakaret etmek istemiyordum. Ben onun için ölmeyi bile göze almışken onun benim için kılını kıpırdatmaması yetmezmiş gibi birde kalbimi kırıyordu. Tabi ortada bir kalp kaldıysa..
Eve geldiğimiz zaman annem odama çıkıp dinlenmemi ve sonra konuşacağımızı söylemesi beni biraz da olsa rahatlatmıştı. En azından düşüncelerimi toparlamaya vakit bırakmıştık.
Yatağıma uzandığımda boğazımın yandığını hissettim. Bu his çok tanıdıktı. Ayağa kalktığımda yatağın hemen yanındaki şifonyerdeki suyu alacaktım fakat aynadaki yansımam donup kalmama neden olmuştu. Göz altlarım morarmıştı. Zaten çelimsiz olan saçlarım iyice yıpranmış ve beni olduğumdan daha soluk göstermeyi sağlamıştı. Bileğimdeki tokayı çıkartıp saçımı hışımla topladıktan sonra suyumu içebilmiştim.
Yatağa geri uzandığımda boş gözlerle tavanı izlemeye devam ediyordum. Onca şeyden sonra onu düşünmenin hata olduğunu bildiğim halde onu düşünmeye devam ediyordum. Bu kendimi aptal hissetmeme neden oluyordu. Bir kaç günlüğüne bir yerlere gidebilirim diye düşündüm, bir an. Ama yanımda kafamı ve içindekileri götürdüğüm sürece bunun işe yaramayacağını biliyordum.
Gerçekten mantıklı bir şeyler bulana kadar evden çıkmamıydım diye düşünüyorum. Düşüncelerime hakaret edermiş gibi telefondan gelen müzik sesiyle, doğruldum. Telefonu elime aldığımda arayan yabancı bir numaraydı.
Kimdi bu?
Açmalımıydım?
Eğer şimdi açmassam bunun kim olduğuna dair kafamda deli gibi senaryo kurabilirdim ve bu benim daha çok çıldırmama sebep olabilirdi. Telefonu açtığımda sesi ilk başta tanıyamasam da sesin ona ait olduğundan adım kadar emindim.
"Ege!!"