BAŞKA BİR HİKAYE-2

11 2 0
                                    


28.06.1999

Sevgili kızım;

Böyle klişe şeyler bana göre değildir. Beni tanımıyorsun daha ama olsun. Annen ile tanışmadan önce hayatımın hiçbir zaman düzene girmeyeceğini, şansımın asla dönmeyeceğini kısacası hayalini kurduğum ne varsa gerçekleşmeyeceğini düşünüyordum. Nergis hayatıma girdikten sonra herşey altüst oldu ki zaten bazı şeylerinde pek düzgün olduğunu söyleyemem.

Nergis beni intihardan kurtardı.

Annen beni hayata tutundurdu.

Bunu sana yazmak istemezdim güzel kızım. Ama annenle tanışmamız böyle oldu. Birçok ders çıkartmışımdır şu yaşıma kadar. Sana söylüyeceğim bir kaç şey var küçücük kızım.

"Asla kimseden birşeyler bekleme böylece hayal kırıklığına uğramazsın." Konu her ne olursa olsun bu dediğimi asla unutma.
"Eğer insanların sana istedikleri gibi davranmasına izin verirsen, hayatın değişmez."

Şuan minicik bedeninle gülleri kıskandıracak kadar güzel kokun ile karşımda uyuyorsun. Yazdığım mektubu bu kitabın içine koyacağım. Bundan annenin bile haberi olmayacak. Umarım birgün bu mektupla karşılaşırsın ve senin için iyi şeyler olur, gül kokulum, Haziran'ım. Unutma bu hayatta hiçbirşey için gerçekten üzülmene değmiyor.

Babandan...

Ruhumu bir anda saran saman ateşi kulaklarıma kadar kızarmamı sağlamıştı. Mektubun şuan karşıma çıkması, babamın intihar ettiğini şuan öğreniyor olmam ve bana neden acıyarak babasının kızı dediklerini anlamam. Hayat sanki bir evdi ve ben o evin çürük temeliydim üzerime ne kadar tuğla binerse binsin ayakta durmaya çalışıyordum fakat sonum yine hüsrandı, yıkım. Mektubu defalarca belki binlerce kez tekrar ve tekrar okudum. İçinde bulunduğum duygu karmaşasına bir türlü isim koyamıyordum. Hüzünlenmişmiydim? Sevinmişmiydim? Sinirlenmişmiydim? Bilmiyordum.

Şuan hissettiğim tek duygu, hiçbirşey hissetmediğimdi.

Kimseye kızmıyordum, kızamıyordum. Yorgunluğun hiçlikle, sonsuzluğun ızdırapla yüklü olduğu bu dünya bana birşey vaat etmiyordu.Babama kızamıyordum ondan nefrette etmiyordum. Ama bu kadar fazla severken bir insanı ondan ayrı bırakılmak zorunda kalmanın ağırlığı vardı omuzlarımda. Bu ağırlığı, bu kadar fazla severken ondan ayrı kalmamı sağlayan özlediğim kişiden başkası değildi.

Babam kendi elleriyle bizi bu duruma itmişti. Kendisine özlem duymamı o sağlamıştı.

Çünkü babam bizi terketmişti.

Gerçek kızgın güneş gibi yüzüme vurmuştu.Terkedilmenin verdiği acizlik hissi midemi bulandırdı. Bir insan tarafından terkedilmek gerçekten çok acı bir durumdu.(buraya daha duygu yükle) Ben onu özleyebilirdim ama babam özleyemezdi. O bizi özleyemezdi gidenin özlemeye hakkı yoktu. Giden kişi tek şekilde özleyebilirdi "Gitmeye mecbur kaldığı zaman". Sorun şuradaydı o gitmeye mecbur kalmamıştı, kendi isteği ile bizi terk etmişti. Kalan olmanın ve gidene kal diyememenin ağırlığı omuzlarıma daha çok çökmüştü. Kendimi çok aciz hissediyordum. Babası tarafından sevilmeyen birinin başkası tarafından sevilmeyi beklemesi saçma olurdu. Öz babasının istemediği birisini kimse istemeyecekti, isteyemezdi.

Elimdeki mektubu olduğu gibi yerine koymuştum. Midemin burkulduğunu hissetmiştim ama buna aldırış etmemiştim.Hiçbirşey olmamış gibi davranırken artık yorulmuyordum. Buna alışmıştım ve bu en iğrenç alışkanlıklarım arasında yer almıştı. Ağlamamıştım ama ağlamanın daha iyi hissettireceğinide adımın Haziran olduğu kadar iyi biliyordum. Gözyaşlarım içimi aç kurtlar gibi kemirirken gözlerimin yanmasına alışmıştım. Gözlerim yanıyordu, midem bulanıyordu, kendimi iğrenç hissediyordum. İçimde fırtınalar koptuğunu sessiz çığlıkların olduğunu biliyordum ama vücudumun buna tepkisiz kalmasına bir anlam yükleyemiyordum.

Ağlayamıyordum.

Artık ağlamayacak kadar hissizleşmiştim. İçimde dinmek bilmeyen fırtınalarım olabilirdi ama bu benim ağlayamam için engel olamazdı. Ağlayamamanın güçlülük olduğuna inanmayacak kadar büyümüştüm. Ağlayamamanın güçlülükle falan alakası yoktu, ağlayamamanın tam olarak güçsüzlükle alakası vardı.

İç geçirerek doğruldum. Kafamı yatak başlığının soğuk derisine koyarken aynı anda dizlerimi karnıma kadar çekmiştim. Şuan içimde yanan alevleri hissediyorken vücudumun üşümesine bir kılıf uyduramamıştım. Bazen içimdem birşeyleri kırma isteği doğuyor fakat farkında olmadan bardağı masanın bir köşesine bırakıyorum. Ben onun gibi kimseyi incitemiyordum. Aslında incitmek somut yada soyut olabiliyordu. İncinmek için illaki birilerine şiddet uygulamak gerekmiyordu. Birbirimizi sözlerle incitiyorduk, kırıyorduk.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 07, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Başka Bir HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin