Eveet, yeni hikayem ile karşısınızdayım. Şu anlık söyleyecek fazla bir şey yok, severek yazdığım bir hikaye bu kesin. Umarım herkes severek okur.^^
"Çamaşırları ser!" diye diretti annem. Ser derken neyi kastetti bilmiyorum biz çamaşırları sermezdik ki ama ayaklarımı sürüyerek salondan çıktım. İki gün sonra yılbaşıydı, bu gece ise noel. Yinede ikisinide yalnız geçirmeyi yeğelerdim. Çamaşırları çamaşır makinesinden çıkarıp kurutmaya koyarken sürekli yanaklarımı şişiriyordum. Bazen keşke bir prenses olsaydım diyorum. Ama öyle insanlarda -eskiden yani- bir türlü mutlu olamıyorlarmış.
En iyisi şu hayatta mutlu olmak o zaman.
Makineyi çalıştırdıktan sonra yeniden telefonuma dönmek üzereydim ki arka odadan bir ses geldi. Bir saniyeniliğine durup dinledim. Ses bir daha geldi. Ardından bir tıkırtı gelince kendimi hırsız mı var diye düşünmekten alıkoyamadım. Hani filmlerde olur ya, kız eline vazoyu alıp ilerler ve... kız ölür. Kendimi o sahnenin içinde hissediyordum.
Tek fark benim elimde vazo yerine terlik vardı. Gelen her kimse -belki de ben kafamdan sesler uyduruyorum- kafasına bu terliği yerse sonu hastahane olabilirdi.
O kişi benim evime izinsiz girmenin ne demek olduğunu anlamalıydı. Yavaş adımlarla arka odaya ilerledim. Arka balkondan mı girmişti? Hırsızların şu sıralar iş başında olduğunu sanmıyordum. Anneme kapıyı kilitlemesini söylemiştim! Ama hayır, efendim, beni dinler mi? Yine de onu seviyordum işte.
Kapının açık olması işime yarardı zaten ajan değildim, çok fazla ses çıkarırdım, sakardım. Ama çok istersem mükemmel birisi de olabilirdim. Yavaş adımlarla odama girdim. Odayı kardeşimle değiştirmeyi bir kez daha düşünmem lazımdı. Balkonum biraz küçüktü ama bu dışarıdaki manzarayo geceleri daha da ürkütücü yapıyor gibiydi. Sokak sabahları bile ıssız oluyordu yine de şu ana kadar hırsız girme ihtimali olacağını hiç düşünmemiştim.
Hırsıza seslenmeyi düşündüm. Sonra bunun ne kadar aptalca bir fikir olduğunu anlayıp terliği kendi kafama geçirmek istedim.
Odamın kapısını açmak için tokmağa uzandım. Lütfen, kapı gıcırdamasın, diye dua ediyordum. Ya şu an odama bir karga girmişse ve her yeri bok etmişse? Ciddi anlamda bok. Kaka. Yanaklarımı şişirdim ve kapıyı ittirdim.
Gördüğüm manzara karşısında kalakaldım. Adam -düzeltiyorum çocuk- gömleğinin düğmelerini açarken bir yandan küfür ediyordu, benim burada olduğumu fark etmemişti. İşine devam edip, gömleğini üzerinden sıyırdı ve dolabıma doğru ilerledi.
Hayır! Dolabım olmaz!
"Hey!" dedim yapabileceğim en iyi şey olarak. Ya kıyafetlerimi çalacaktı ya da üzerine bir şeyler arayacaktı. Yine de o kapağı açmasını teklif etmiyordum. Onu durdurmalıydım.
Dönüp bana baktığında o da donakaldı. Üst kısmına bakmamaya çalıştım ve yüzüne kısa bir bakış attıktan sonra; oraya da bakmamaya karar verdim. Ellerine baktığımda aklıma teninin ne kadar pürüzsüz ve ince uzun parmaklı olduğu geliyordu. Bacaklarına bakmaya da hiç niyetim yoktu. İnler gibi bir ses çıkardım. Yılın en seksi hırsızı!
"O dolaba dokunma lütfen!" Ona doğru ilerlerken elimdeli terlik tamamen aklımdan çıkmıştı. Terliğe "O ne, değişik?" der gibi baktı. Yine de kafasına geçirmek için hazır bekliyordum. Ve bu arada hala yarı çıplaktı. Annem beni böyle, bu halde, elimde terlikle bassaydı çocuğun benim sevgilim olduğunu ve beni aldattığı için onu terlikle dövmeye çalıştığımı sanardı.
Aslında bu kadar alaycı birisi değilimdir, her gün ağlayan mutsuz bir kızım ben.
"Elini çek şu dolap kapağının üzerinden!" diye cırladım. Eğer biraz daha yüksek sesle bağırırsam annemin baskın yapması an meseleseydi ama çocuğun aptal bakışları yüzünden cırlıyordum!
"Peki..." Elini dolaptan çekip sanki tehlikeli bir maddeymiş gibi bir metre uzaklaştı. Nefes verdim. Evimde bir hırsız vardı ve ben ne yapıyordum? Tamam, ona bir hırsızdan daha çok güveniyordum çünkü şimdiye kaçmışta olabilirdi. Koridora kısa bir bakış attıktan sonra kapıyı kapattım ve hırsıza sorucak soruları hazırlamaya çalıştım.
Bir hırsıza soru hazırlamaya çalışıyorum o kadar kötü durumdayım yani.
"Bana bak eğer hemen evimi terk etmezsen çığlık atarım." Gözleri beni taradı. Utanmam için hiçbir sebep yoktu. Yüzümü ifadesiz tuttum.
"Ah, sen o'sun."
"Evet az sonra senin kafanı kıracak olan kişi!" dedim sinirle.
"Buralarda benim giyebielceğim bir kazak var mı?" Evet, öküzü birine rastlamış olmam ne kadar güzel. En sahte hırsız beni bulurdu zaten!
"Neden sana bir tişört vereyim ki?" Kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Uzun bacaklarıyla üç adımda yanıma geldi. -oda çok küçük diye olduğuna eminim-
"Seni öldürmemem için bunu yapman lazım." Alay ettiğini falan sandım ama yüzü gördüğüm en ciddi yüzlerdendi. Dibimde duruyordu ve tekrar ediyorum, hala yarı çıplaktı! Elimdeki terliği fark etmemiş miydi? Terliği sıkıca kavradım. Bunu yapabilirsin, Jenna. Terliği kaldırdığım gibi başına geçirdim. Geçirmeye çalıştım! Ani bir refkles ile bileğimi sıkıca tuttu. Kıpırdamaya çalıştım, ama başarısızdım. Olduğum yerde duruyordum, sağ kolum hariç tüm bedenimi oynatabiliyordum ama bileğimi bir türlü bırakmıyordu.
Bileğimi sıktığında acıyla kıvrandım.
"Bırak şu terliği." Terlik istemsizce elimden kayıp yere düştü. Dudaklarımı dişledim. O kadar gururluydum ki canım acımadığını ona göstermek için bile ayrı bir çaba sarf ediyordum. Hem canım acımaması için, hem de bunun yüzüme yansımaması çalışıyordum.
"Tişört?" dedi gülümseyerek.
"Kahretsin! Tamam, sana onu getireceğim." Aniden bileğimi bırakınca sendeledim ve neredeyse üzerine düşüyordum. Parmaklarımın göğsüne değdiğini hissettim. Teni kendisi kadar soğuk değild, tam aksine ateş gibi yanıyordu. Kafamı kaldırıp etkileyici yüzüne baktığımda göz bebeklerinin büyümüş olduğunu gördüm. Dikkatimi ondan uzaklaştırarak bileğime baktım.
"Canın cehenneme!" diye bağırdım tüm gücümle. Bileğimde bileklik görüntüsü veren mor bir halka vardı. Tanrım!
Bana doğru bir adım attığında sinirle odadan çıktım ve kardeşimin odasına ilerledim. Peşimden geleceğini sanmıyordum. Ve ne olmuştu orada öyle! O adaya adımımı attığımdan beri tam bir kaçık gibi davranmaya başlamıştım. Bu lanet herifin odamdan gitmesi için ne yapmam lazımdı? Biraz fazla olmaya başlamıştı. Bileğimdeki ize baktım. Tam anlamıyla mor değildi. İlk gördüğümde öyle çok korkmuştum ki çığlık atacaktım.
Hızla Adam'ın (kardeşim) dolabını karıştırmaya başladım. Telaşla kafamda bir plan kuruyor bunu o serserinin üzerinde nasıl uygulayacağını düşünmeye çalışıyordum. Sonunda ona uygun bir tişört buldum ve Adam'ın yatağına oturdum.
Evinizdeki hırsızı kovmak için ne yaparsınız?
Evet, artık kendime geliyorum ve şu serseriyi odamdan çıkarıyorum. Aklıma gelen fikirle sırıttım. Belki buna sonradan pişman olacaktım ama bu şu an kimin umurunda? Onun bu evden gitmesi için ne gerekiyorsa yapmalıydım.
Kararlı adımlarla Adam'ın odasından çıktım ve planımı gerçekleştirmek için kendi odama doğru ilerlemeye başladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/10455721-288-k907095.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte Hırsız
FanfictionDuyduğum cümleden sonra hızlı atan kalbim daha hızlı atmaya başladı ve kulaklarımdaki çınlamaya bir de uğultu eklendi. Göğüs kafesim daralırken gözlerimi hızlıca ona çevirdim. Az önce ne demişti o? Yanlış duymuş olamazdım değil mi? Yoksa kargaşanın...