Bu bölüm güzel oldu ya. Ciddiyim. Eğer şarkı biterse bir daha başlatın bu bölüm için çok uğraştım, sanırım çok ayrıntı gerektirmiş olabilir. Ya da gerektirmedi. Bilmiyorum. Yorumlarınızı ve votelerinizi eksik etmeyin. xx
Kapıyı yavaşça açıp içeri girdim. Yatağıma oturmuş karşıdaki duvara bakıyordu ya da aynama. "Güzelmiş." Aynayı kastteğini anlamam uzun sürmemişti. Aynadan benim değer verdiğim tüm insanlarla ilgili fotoğraflarım vardı. Arkadaşlarım, kardeşim, ailem ve eski sevgililerim. En ortada ise Dylan ve benim fotoğrafım vardı.
Elimdeki tişörtle ilgilenmeden ayağa kalktı. Ben şaşkınlıkla ona bakarken aynanın önünde durdu ve Dylan'la beni işaret etti.
"Bu çocuk kim?"
Hızlıca parmağını fotoğrafın üzerinden çekmesini sağladım. "O fotoğrafa dokunma!" diye bağırdım. Canım yanmıştı. Bunu annemin bile duyduğuna emindim. İlk defa bileğimi sıkmadı ya da üzerime yürümedi. Sadece bana baktı. Ardından hiçbir şey olmamış gibi elimdeki tişörte uzandı.
Harika! Bu yaşadığımızdan sonra ona bu planı asla uygulayamazdım. Koridordan adımlar gelmeye başladığında hemen uygulamam gerektiğini anladım. Tehlike -sinirli bir anne- yaklaşıyordu. Tişörtü hızlıca ona uzattım. O daha giyinemeden tişörtü kafasından geçirmiştim bile. Kıvırcık saçları biraz dağılsa da umursamadım ve yapacağımı yaptım.
Onu öptüm.
Tişörtünden kavradım ve onu ittirmeye başladım. Ne yapmaya çalıştığımı fark etmemiş gibi yumuşak dudaklarıyla öpücüğüme karşılık veriyordu, büyük bir açlıkla. Elleri kalçalarıma indi ve beni kaldırarak bacaklarımı beline sarmamı sağladı. Bu plana dahil değildi, ne yapıyordu bu salak? Hemen ona engel olmam lazımdı. Annem kapıda durmuş bekliyordu.
Onu nasıl geri geri yürütebilirdim? Onu şu balkona bir sokabilsem!
Dudaklarımı ondan ayırdığımda onun dudakları boynuma inmişti. Nasıl bir sapıktı bu böyle! Yutkundum ve istemsizce inledim.
"Annem..." dedim soluk soluğa. Bir süre sonra omuz silkti. Bu hareketi yapmamış gibi bacaklarımı serbest bıraktım ve onu tek bir hamleyle balkona ittirdim. Kapıyı hızla kapattığımda gülümsüyordum. Kapıyı kilitlememem için var gücüyle çekiyordu. Tek bir hamleyle kapıyı kilitledikten sonra yere kadar uzanan gri mat perdemi çektim.
"Elena! Ne yapıyorsun sen orada!" Jenna! diye iç geçirdim. O ismimi kullanmasını sevmiyordum.
"Geliyorum, anne!" Kapıyı açtığımda sinirle bana bakıyordu.
"Kime bağırdın sen?!"
"Kimseye, anne. Belki başka bir ses duymuşsundur. Ben yatacağım." Odamı taradı. Aniden aklıma yatağa attığı gömlek geldi ve panikledim. "İyi geceler, anne. Seni seviyorum!" Kapıyı kapatıp derin bir nefes aldım. Muhtemelen beni bir ergen gibi de düşenebilirdi.
Cama hızla bir yumruk indirildiğinde yerimde sıçradım. Onu çıkartmalı mıydım? Bu eve nasıl girdiyse öylece gidebilirdi. Hem tişörtü de vardı. Dışarıda aşağı sarkıtılmış bir merdiven olduğuna eminim. Sadece şu an onu oradan kurtaracağımı sanıyorsa yanılıyordu. Hava git gide karardı ve ben artık onun pes etmiş olduğunu düşünüyordum. Cama son bir yumruk daha indi. Artık sinirli değildi, yani, sanırım.
Gök gürüldedi ve şimşek çaktığında perdem aydınlandı.
Yağmur o kadar hızlı ve şiddetli yağıyordu ki ürktüm. Balkona doğru ilerlerken korkmaya başlamıştım. Eğer hala gitmemişse ve dışarıdaysa çoktan hasta olmuş demekti. Ben televizyonda bile böylesine yağan bir yağmur görmemiştim. Bir an Londra'yı sel götürürse çok üzüleceğimi fark ettim. Ah, yine aptallığa başlamıştım!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte Hırsız
FanfictionDuyduğum cümleden sonra hızlı atan kalbim daha hızlı atmaya başladı ve kulaklarımdaki çınlamaya bir de uğultu eklendi. Göğüs kafesim daralırken gözlerimi hızlıca ona çevirdim. Az önce ne demişti o? Yanlış duymuş olamazdım değil mi? Yoksa kargaşanın...