Yemek

10 0 0
                                    

Evin önüne geldiğimizde karmaşa olmasını bekledim. Her yeri polislerin doldurmasını, annemin sinirli yüzünü, babamın bıkkın tavrını... 

Hiçbiri yoktu. 

Şaşkınlıkla Çağan'a baktığımda gülümsedi. Gerginliğimin yüzüme yansıdığı için uğraşsam da gülümsemesine karşılık veremedim. 

Arabayı durduğunda bir şey demeden indim. Kabalık yaptığımı fark edip geri döndüğümde onun da araban indiğini fark ettim.

"Özür dilerim, birden indim öylece."

"Sorun değil, sadece bu kadar gergin olmamalısın."

"Ters olan bir şey var. Şu an burası sakin değil karışmış olmalıydı Çağan."

"Belki de bu iyi bir şeydir?"

"Bilmiyorum, artık eve girdiğimde öğreneceğim."

"Seninle gelip konuşmamı ister misin?"

"Hayır! Seninle gelme kararını ben verdim, beni zorlamadın, bu yüzden de bununla benim yüzleşmem gerek."

Ağırca kafasını salladıktan sonra ona dün akşam için teşekkür ettim. Rica etti, tekrar edebileceğimizi söyledi ve sarıldık. Ayrıldık ve eve girmek için yürümeye başladım. Kapıya yaklaştıkça gerginliğim artıyordu. Ayrıca çantam da yanımda olmadığı için kapıyı çalmak zorunda kalacaktım. Sabahın bir körüydü ve içerdekiler uyuyor olabilirdi. Gerçi ben ortada yokken uyuyacaklarını sanmıyordum.

Zire bastım ve kapının açılmasını bekledim. İstemsizce nefesimi tutuyordum. Birkaç dakika sonra kapıyı Ayten Teyze 'Ah pamuğum!' diyerek açtı, beni içeri çekti ve sarıldı.

"Neredeydin kuzum, çok merak ettim seni. İyisin değil mi bir şeyin yok? O çocuk seni zorla alıkoymadı değil mi güzel kuzum?"

Tam cümle kuracaktım ki annemin mutfak kapısından bana dik dik bakıp mutfağa geri döndüğünü fark ettim. Ayten teyzeye her şeyi anlatacağıma dair söz verip annemin peşinden ben de mutfağa girdim. Muhtemelen yeni uyanmıştı çünkü üzerinde sabahlığı elinde de kahve kupası vardı.

Beni görmüştü ama görmemezlikten geliyordu. Konuşma cesaretini topladığımda benden önce konuşup bütün laflarımı ağzıma tıkamıştı.

"Karataşların oğluyla birlikteymişsin."

"Karataşlar derken?"

"Kim olduğunu bilmeden yaptığın küçük kaçamağın baş rolü benim birlikte iş yapmaya çalıştığım Karataşların oğluydu küçük hanım. Yaptığın büyük sorumsuzluktu. Ses çıkarmamış olmam bu işten kurtulduğun anlamına gelmiyor. Sadece işimin bozulmaması için ortalığı ayağa kaldırıp seni hemen buldurmadım. Ayrıca bundan sonra okula tek başına ya da arkadaşlarınla gitmen yasak. Dışarı çıkmaların da öyle. Bu aklını başına getirir ve düşüncesiz hareket etmezsin umarım. Çünkü bir daha bu kadar hafif yırtamazsın. Son olarak akşam dernek yemeği var. Okula gitme. Göz altlarından belli ki tüm gece uyumamışsın. Dinlen ve akşama hazırlan. Saat 8'de seni evden aldırırım."

Sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim. Ceza almış olmam güzel değildi ama en azından ortalık ayağa kalkmamıştı. 

Yüzleşmenin geçmesiyle birlikte resmen üzerimden gerginlik uçup gitmişti. Gerginliğim gitmesiyle birlikte de uykum gün yüzüne çıkmıştı. Fazlasıyla yorgundum. Ağır adımlarla odama çıktım. Dün yanıma almadığım çantam koltuğumun üstündeydi. Çantayı görmemle birlikte aklıma kızlar ve Güneş geldi. Acaba onlarla ne şekilde yüzleşecektim. 

Üstümü değiştirmeye bile halim yoktu. Bu yüzden sadece kıyafetlerimi çıkardım. Çantamdan telefonumu aldım ve iç çamaşırlarımla yatağın içine girdim. Telefonun şarjı az kalmıştı ama umursamadım. Gelen mesajları kontrol ettim. Nur ve Ecrin üçümüzün birlikte olduğu gruba sitem dolu şeyler yazmışlardı. Güneş ise sadece bir gün başka bir çocuk için onun sözünü çiğneyeceğimi düşünmediğini yazmıştı. Kırıldığı açıkça belliydi ve ben böyle bir durumda gönlünü nasıl alacağımı bilmiyordum.

Telefonu yatağın yanındaki komodinin üstüne bırakıp yorganı  boynuma kadar çektim. Gözlerimi yumduktan saniyeler sonra uykuya daldım.

-

"Güzel kızım, uyan artık. Saat 6 oldu." düzgün cümle kurmak yerine homurdandım. 

"Uyanmak zorundasın ama, hazırlanman gerek."

Mutsuzlukla sağ gözümü araladım. Çünkü sol gözüm  resmen açılmamak için direniyordu. Ayten teyze yatağımın kenarına ilişmişti.

"Ne olurdu sanki normal bir ailede doğsaydım? Normal ve rahat bir ailede."

"Kızım o nasıl söz öyle."

"Senin kızın olsaydım keşke."

"Sen zaten kızımsın ay dedem benim ama artık vakit kaybetmeden hazırlanman lazım. "

Dedikten sonra yorganı üstümden çekti. İç çamaşırlarımla yattığımı gördüğünde de hastalanacağıma dair söylenmeye başladı. Ondan telefonumu şarja takmasını rica edip banyoya koşar adım girdim. 

Aslında ihtiyacım olan tüm yorgunluğumu atmama yardımcı olacak uzun bir banyoydu ama tabii ki de buna ayıracak vaktim yoktu. Bu yüzden kısaca yıkanıp çıktım. Banyoda genellikle uzun kalırdım ama şu an gelin görün ki şartlar buna el vermiyordu. 

Dolabımın karşısına geçtim ve askıdaki elbiselerime uzun uzun baktım. Çoğu renkli ve çiçek desenliydi. Düz ve koyu renkler aralarında çok az kalıyordu. Azınlık olan kısımdan bordo kalın askılı çok abartılı olmayan elbiseyi seçtim. Yandaki dolaptan da siyah topuklu ayakkabılarımdan en rahat ettiğim çifti seçtim. 

Seçtiklerimi kenara bıraktıktan sonra iç çamaşırı ve şimdilik üzerimde bir şey olsun diye uzun tişörtlerimden birini alıp üzerime geçiriverdim.  Saçlarımı kurutup hafifçe köpükledim ve kendi haline bırakım. Seçtiğim elbiseyi üzerime geçirdim ve makyajımı yapmaya başladım. Çok abartıya kaçmayıp doğal gözükmesini sağladım. Annem bu halimi görüp kesinlikle özensiz olduğum hakkında konuşup duracaktı ama ben buydum ve yapacak bir şey yoktu. 

Söylediği gibi saat 8'de beni alması için bir araba yollamıştı. Ayten Teyzeyi öptükten sonra evden çıktım ve arabaya bindim. 

Arabaya bindikten sonra tüm vücudumu bir stres dalgası sarmıştı. Şimdiden insanların bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Bu gerilmem için yeterdi ve artardı bile. 

Uzun olmayan bir araba yolculuğundan sonra şoför geldiğimizi belirtti. Ona teşekkür edip indim ve annemi aramak için telefonumu çıkardım.

"Neredesin?"

"Yeni indim anne, sen neredesin?"

"Beş dakika sonra oradayım. Kapıda bekle beni." Sanki görebilecekmiş gibi kafamı sallayıp telefonu kapattım. Ki zaten o benden önce kapamıştı bile. 

Annemin bulunduğum yere gelmesi bana göre beş dakika değil de resmen bir asır sürmüştü. Arabasından indi, yavaş adımlarla yanıma geldi. Sanki hiç bana kızgın değilmiş gibi sarıldı ve yanaklarımdan öptü. Bunların hepsi çevredekilere birer göz boyamasıydı. Oyununu bozmadım. 

Ne önünde ne de çok arkasında kalmadan bir adım gerisinde içeriye doğru ilerliyorduk. Bana çok yavaş gelen yürüyüşümüzden sonra görkemli salona girebilmiştik. Yerimize ilerlerken bir yandan da insanları süzüyordum. Hafif bir müzik içeride yankılanıyordu ama insanların müziğe kulak verdiğini düşünmüyordum. Çünkü bu gibi yemeklerde genelde sıkıcı işler konuşuluyordu ve bu sıkıcı işler onlar için müzikten daha önemliydi. 

İnsanları süzerken beklemediğim bir kişi oradaydı. Aslında tahmin etmeliydim. Malum, onlar annemin iş ortaklığı kurmaya çalıştığı Karataşlardı..

 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 16, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hayallerle DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin