ÇEYREK GECE

9 0 0
                                    

29 KASIM 2011.

Bedenim sanki ruhumu terk ediyormuş gibi küvetin içine gömüldüğünde, uzun saçlarım suyun içinde dans etmeye başlamıştı.

Bir melodi.

Zihnimin derinliklerinden, ruhumun karanlığına taşınan melodi, bedenimi köreltiyordu. Notalar sanki piyano tuşlarına veda ediyormuş gibi uzuyor, gecenin sessizliğini alaşağı ediyorlardı.

Su, bedenimi yuttuğunda, ruhum suyun dışında, o melodinin merkezindeydi. Soğuk bedenimde, melodi ruhumdayken ellerimi küvetin iki yanından çekerek yavaşça gömülmeye başladım.

Acımasız olan hayat değildi; insanlardı.

Keskin bir bıçağın, tende kırmızı sıvılar bırakarak yürümesi herkesin başına gelirdi ama kırmızı sıvı durup, yara oluştuğunda yaranın yerinden soyulması herkesin başına gelmezdi.

Yara, soyulunca iz bırakırdı.

Düşünceler zihnimi yoklar gibi esip geçerken aslında bunları zihnimden hiç söküp atamadığım kanısına vardım.

Onlar bir ömür boyunca benimleydi.

Gece gündüzü yuttu, ay parladı, yıldızlar ışıldadı, sessizlik bile sustu; güneşin yeniden doğmasına saatler vardı.

Tam bu saatte, insanlar susuyor, melodi sessizliği yutuyordu.

Tam bu saatte gündüzle gecenin arafı oluşuyordu.

Tam bu saatte bedenim suya, gece çeyreğe gömülüyordu.

■■■

ÇEYREK GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin