9 ARALIK 2011.
Silah.
Ağırlığı elimi parçalayacak kadar ağır, soğukluğu buza çevirecek kadar ürkütücü olan günah çağırısı.
Kavradım.
İlk elime alışım değildi; ilk kez birini hedef alışımdı. Ellerim titriyordu, bunun soğukla âlâkası dâhi yoktu; silah beni korkutuyordu.
Tek elimde olan silahı diğer elime de teslim ettim; sanki bir elim, diğerinden güç alıyordu. İnşaatın açık olan boşluğuna yaklaştığımda elimin silahı kavradığı gibi, sessizlik de sesi kavradı.
Adımlarım yavaştı; soğuk zemin sanki botlarımı delip geçiyor, ayak parmak uçlarımı titretiyordu.
Silahın emliyetini açtım; tetiği çektim. Az sonra patlayacak olan gümbürtü, çığlık seslerini bir araya getirecek, yerde bir beden yatıracaktı.
Boydan boya açıklık olan uzun beton yığınından aşağısı yaklaşık yirmi metre civarındaydı. Solumdaki duvarın arkasına saklandım ve görüş açımı ayarladım. Silah, eteğimin ucuna sürtüyordu, tenime değmemesine rağmen soğuk demirini hissedebilmiştim.
Tam o anda onu gördüm.
Elinde telefon, dükkana doğru gidiyordu. Tüylerim diken diken olurken, hırs tüm bedenimi etkisi altına aldı. Arkasına döndüğünde yüzünü gördüm; o an tüm tereddütüm kanatlandı ve uçup gitti. Değişmemişti, hiç değişmemişti. Aynı esmer ten, aynı ela gözler, aynı bakışlar. Elektrik akımı, saç diplerimden ayak parmak uçlarıma ilerlerken, içimdeki ürpertiyle bulunduğum konumda titredim.
Bu titreme silahı havaya kaldırmamı da beraberinde getirdi.
Kafasını hedef aldım.
Yerinde durup telefonu cebine attı ve karşısında aniden beliren biriyle konuşmaya başladı. Tek gözümü kapatıp yere çöktüm.
Sessizlik.
Kulakları sağır eden sesten önce oluşan o sessizlik belkide bana oynanan bir oyundu. Ama şimdi her şeyi net duyabiliyordum.
Çığlıklar.
Patlama sokakta yankılanmıştı. Kırmızının bordoyla harmanlanmış o uğursuz tonu, yerdeki asfalta bulanmıştı.
Kırmızılığın içinde bir beden yatıyordu; ölü bir beden.
Ben, hedef almıştım.
Vurmuştum.
Can almıştım.Ben, bir ruhu bedenden ayırmıştım.
Ben, katilliğin tetiğini çekmiştim.
■■■
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇEYREK GECE
Teen FictionBir melodi. Zihnimin derinliklerinden, ruhumun karanlığına taşınan melodi, bedenimi köreltiyordu. Notalar sanki piyano tuşlarına veda ediyormuş gibi uzuyor, gecenin sessizliğini alaşağı ediyorlardı. Su, bedenimi yuttuğunda, ruhum suyun dışında, o m...