(Bu hikayede oluşturulan karakterler ve kurgu tamamen hayal ürünüdür. Gerçek yaşanmışlıklarla alakası yoktur. Bunu varsayarak okuyunuz.)
Media: Nur Altan
Flashback;
"Babam öldükten sonra kız kardeşime ve anneme bakmak için bir işe girmiştim, ve birden fazla sorumluluklarımın olduğunun pekeala farkındaydım. Girdiğim her işte bir pürüz çıkartıp, hemen ardından kovulmayı da ihmal etmemiştim tabi. Yaptığım hataların farkına varmak benim için uzun zaman alsa da, zararın neresinden dönsem kârdır diyerek sizlere kendimi tanıtmak isterim;
Ben, Nur Altan. Soy adımla her ne kadar gurur duymasamda bu varsayımın yok olduğunu düşünerek sözlerime devam etmek istiyorum. 24 yaşındayım ve 17 yaşında başlayan evliliğim iki sene sürdü, ve müstakbel kocamın babamı öldürmesiyle son buldu. Bu zamana kadar, bu yaşıma kadar başıma gelebilecek her türlü zorlukla karşı karşıya gelip, hepsini alt üst etsemde bir tanesi beni derinden yaralamıştı. İzlerini kollarımda taşıdığım bu acı, babamın ölümümü ? Hayır, yanılıyorsunuz..."
Bugünden;
"Bakın efendim, bu iş benim için çok önemli. Size rica ediyorum beni işten çıkarmayın. Bir daha geç gelme konusunda çok dikkatli olacağım. Elimde olmayan sebeplerden dolayı yarım saat geciktim. Fakat durumu anlattığım zaman bana hak vereceğinize inanıyorum." diyerek umutla karşımdaki saçları seyrek hafif tombul olan sinirden dört köşe olmuş adam'a baktım.
"Üzgünüm burası disiplinli bir iş yeri. Muhasebeye gidip çıkış işlemlerini başlatıyorum. Bir saat sonra son maaşın bankaya yatar. İyi günler Nur hanım." diyerek koca bir hüzünle beni bir başıma arkasında bırakan adama uzun bir süre baktım. Güzel giyinişi ve asil zade duruşuyla 'ben zengin bir bireyim' sözlerini akıllara getiriyordu.
Büyük bir keşkeyle baş baş'a kalsamda, dışarı çıkıp yeni bir iş arayışına koyuldum. İşim gayet iyiydi halbuki. Ah pardon kavulmadan önceki işim demeliydim. Evde beni bekleyen kız kardeşime ve anneme ne açıklama yapacağımı düşünmem gerekliydi. Hafif bulutlu havaya bakarak tekrardan bir of çektim, deniz kenarındaki bankalardan birine oturarak gözlerimi kapadım.
Biraz deniz sesi, hafif rüzgarla birlikte en sevdiğim şeyi yapmakla meşgulken, birinin bana bir şeyler söylediğini duyunca gözlerimi açarak karşımda duran, boylu ve bir okadar da atlatik yapıya sahip adama baktım.
"Koşum bitti ve görüyorum ki boş bank yok. İzniniz olursa dinlenmek için yanınıza oturabilir miyim." diyip cevap beklercesine gözlerini üzerime diken adam'ı dikkatlice inceledim. Daha sonrasında gözlerimi kapayıp umursamaz bir tavırla; "Açıklama yapmanıza gerek yoktu. İzin almanız yeterliydi. Buyrun." diyerek hafif yana kaydım.
"Öneriye gerek yoktu. Tamam demeniz yeterliydi. Teşekkürler."
Gözlerimi açarak karşımda ki adamı bir kez daha inceledim. Keskin yüz hatları ve ipek gibi olan sık saçlarıyla tüm ilgiyi topluyordu. Elmacık kemiklerinin belirginliği ve gözlerinin güzelliğini es geçmiyorum. Bu derece güzel ve hoş bir adamın karşısında konuşurken heycanlansamda kendimden ödün vermeyerek ayağa kalktım. Dedikleriyle ilgilenerek "İyi günler beyfendi." diyip hızla bulunduğum yerden uzaklaştım. Laf dalaşına girmeye gerek yoktu şimdilik.
Son bir kez bakmak için arkamı döndüğümde o yarım ağız gülen adam yerine hayatın tüm yükünü omuzlarına almış canı sıkkın bir insan gördüm. Derdi var gibiydiki bu her halinden belliydi. Bu ilgimi çekmişti ama yola devam etmem gerekiyordu. Bir iki adım daha atıp tekrardan duraksadım. Yanına gidebilirdim, veya ufak bir soru. "Neden canın sıkkın ?" aklımdaki saçma sapan fikirleri savuşturdum hemen.
Merakıma yenik düşüp tekrar arkamı döndüğümde, adamın orda olmadığını gördüm. Aklımı kurcalayan bu rastlantı ve ani ruh hâl değişikliğini rafa kaldırarak yoluma devam ettim. Şu an o güzel adamdan daha önemli bi sorunum vardı...
Ellerimi her iki cebime sokarak kapşonumu başıma geçirdim. Ne vardı ki bu havada şort giyicek. Sabah parçalı bulutlu olan hava kendini griye bürümüştü...Üşümüştüm...
Karşımda gördüğüm ilk restorant'a girerek. Etrafı inceledim. Lüks bir mekandı. Kapşonumu indirerek, ellerimi cebimden çıkardım. Müdürün odasını tarif eden tabelanın yönlendirdiği yere doğru ilerledim. Dar ve koyu renklerin hakim olduğu koridordan ilerleyerek kapının önüne geldim. Belime kadar uzanan siyah saçlarımı geriye doğru atıp boğazımı temizledim, kapıyı tıklatıp iki saniye bekledim. 'Girin' sesini duyunca kapıyı açıp koridorun kasvetli havasına karşılık, tam tersi olan beyazın hakim olduğu geniş odaya girdim. Karşımda duran ellili yaşlardaki kadına bakıp tebessüm ettim. Fazla gevelemeden söze girmek istiyordum.
Bana anlamsızca bakan kadına bakıp;
"Merhaba efendim. Lafı dolandırmak istemiyorum. İşimi yeni kaybettim ve bakmak zorunda olduğum bir ailem var. Bir iş arıyorum gazete de gördüğüm ilan üzerine sizinle konuşmak istedim. Bu işe ciddi anlamda ihtiyacım var." diyerek beni dinlemekte olan kadına medetle baktım."Tabi anlıyorum fakat müessesemize ait bir takım kurallar belirtmem gerek. Şartlarımızı onayladığın taktirde işe hemen şimdi başlayabilirsin." diyerek gülümsedi. Hemen atılarak;
"Tabi efendim. Sizi dinliyorum." dedim ve dinlemeye başladım.
"Öncelikle hijyen ön planda bulunur bizler icin. Sana bir kiyafet ayarlayacağız her gün bunu giymek zorundasın, ımmm...ne derler bir nevi üniforma gibi. İki garson eksiğimiz var. Bunlardan biri sen olursun, çoğunlukla içeceklerle ilgilenirsin. Sabah dokuz akşam altı gibi çıkabilirsin ve saatleri aksatmamaya dikkat edersin. Haftada iki gün tatil iznin var. Kullanmak istediğin izin gününü bize bir akşam öncesinden mail atarak bildirebilirsin. Her akşam düzenli olarak gelen maillere bakan biri var. Aksi takdirde çocuğunu aileni vs. Bahane ederek işten çıkman imkânsız."
Boğazımı temizleyerek; "kuşkunuz olmasın efendim. Ayrıca çocuğum yok" diyerek ekledim.
" Bir hafta deneme süresi memnun kalırsak ay sonunda ücretini alırsın. İşler ters giderse, bir hafta sonunda senden ayrılmak durumunda kalırsak yine emeğinin karşılığını alacaksın. Demek istediğim, restorantımıza düzenli, tertipli, disiplinli ve sorumluluk sahibi elaman arıyoruz."
"Onaylıyorum efendim." diyip gülümsedim.
Kadın tek kaşını kaldırarak "peki öyleyse, sol tarafta giyinme odanız var. Oraya gidip kendi bedenine göre kıyafet seç, saçlarını topla. İş çıkışı yanıma uğra form vereceğim." dedi gayet ciddi bir şekilde, tekrar baktı suratıma ve ekledi; "genel bilgilerini öğrenmek için." diyip önündeki kâğıtlara gömüldü. "Son bir şey. İlk ay maaşın bin lira daha sonra iki bin'e çıkabilir."
"Anladım."
Kalkmam gerektiğini anlayıp ayağa kalktım, ve teşekkür ettikten sonra odadan ayrıldım
Muhteşem, artık düzenli ve gayet tabi bir işim var dı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYUMSUZ
Teen FictionBirden fazla sorunun cevabını hikayenin sonunda yapboz parçalarını birleştirerek sen tamamlayacaksın... "Ağlayarak yere oturdum. Karşımdaki iki adamın kavgasını seyrediyordum. Sonunda alkollü olan adam pes ederek uzaklaşmaya başlayınca rahatladım ve...