Ve bir sabah

88 1 0
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan ben bugün saat 07:09’da uyanmıştım.Etraf çoktan aydınlanmış gürültücü kargalar karınlarını doyurmuşlardı.Bu saatte kalkmama ben bile şaşırmıştım.Alarm kurma alışkanlığı hiçbir zaman edinmemiştim.Çünkü uyandığım saat her zaman aynıydı uyku düzenim hiçbir zaman bozulmazdı.Ama bugün sanırım dün ki yorgunluğum nedeniyle biraz geç kalkmıştım aslında geçte sayılmazdı.Ama benim gibi sabahın köründe uyanan biri her gün düzenli yürüyüşünü yapar kahvaltısını eder ve öyle staja giderdi ama bugün o uzun yürüyüşüme vakit kalmamıştı.Yatağımdan kalkarak kendimi direk lavaboya attım elimi yüzümü güzelce yıkadıktan sonra o her sabah yudumlamadan hiçbir yere gitmediğim yeşil çayımı demlemeye koydum.Ardından kendimi sıcak suyun altına atarak güzelce bir duş aldım.Sonra yine her zaman yaptığım rutin işlerimi yaptıktan sonra sıcak ekmekler ve anneciğimin yaptığı çeşit,çeşit reçellerin lezzetine kapıldım.Reçel ve sıcak ekmeğin lezzetine öyle bir kapılmışım ki saatin 8’i geçtiğini fark etmemişim bile.Nasıl bir hızla evden çıktıysam tramvaya yetişebilmiştim.Yine uzun yolculuğum başlamıştı.Önümde gidilmesi gereken 15 durak vardı ve İstanbul gibi bir yerde tramvayın hemen evimin önünden geçiyor olması benim için mucizeviydi.Tramvayda her gün farklı duraklarda gidiyor,farklı,farklı insanlarla karşılaşıyordum.Bu uzun yolculuk benim için sıkıcı olmuyordu bazen kitabıma dalıyor bazense çeşit,çeşit insanların yüzlerindeki her bir mimikte beynimde yeni senaryolar yazıyordum.Bu insanlar bazen birer hırsız,bazen bir mühendis bazense katil oluyordu beynimde.Varmama bir durak kala neredeyse tramvayda hiç kimse olmuyordu çünkü tramvayın 17. Durağında biniyor son durağında ise iniyordum ve bu yolculuğu günde 2 kez tekrar ediyordum.Tramvayın son durağına geldiğimizde inmek üzere kapıya yaklaştığımda arkadan bir elin bana uzandığını fark ettim arkama döndüğümde ise o elin yaşlı bir teyzeye ait olduğunu anladım.Yaşlı teyze yürümekte güçlük çekiyor ve ona yardım etmemi istiyordu hemen koluna girdim ve onu tramvayın çıkışına kadar yolcu ettim ardından bana defalarca teşekkür etti ve bıyık altından gülümsedi.Teyzeyi bıraktıktan sonra koşar adımlarla yürümeye başladım Şehir Plancılar Odasında şehir ve bölge planlama son sınıf öğrencisi olan ben staja tam yedi dakika geç kalmıştım yine o sinir bozucu kadının gereksiz azarlarını yiyecektim.Aslında dün Yekta’larda o kadar oyalanmasaydım bugün bu sorunlarla karşılaşmayacaktım her neyse koşar adımlarla varmıştım ama tüm her şey sanki planlanıp üst,üste geliyordu bu seferde emektar asansör bozulmuştu tabi milyarlarca yıl önceden kalma neredeyse tarihi eser sayılacak o asansör sürekli yürürlülükte olursa ve tamir edilmezse bozulur hah şimdi işin yoksa 7 kat çık zaten geç kalmış idim.Her neyse çarem yoktu hızlı,hızlı yürüyerek merdivenlere ulaştım ve koşar adımlarla tek,tek merdivenleri tırmandım 7. Kata vardığımda toplantı çoktan başlamıştı.Yine hangi bahaneyi uyduracaktım daha önce zaten birkaç kez geç kalmıştım git gide göze batan biri olmuştum.Kapıya vardığımda yaklaşık bir 5 dakika düşündüm ve kafamda bir senaryo yazdım ardından kapıyı tıklayarak sessizce içeri girdim ki içeride kimsenin olmadığını fark edince neler oluyor diye düşündüm her gün burada olan toplantı şimdi yoktu hemen tatlı görevlimiz Sera’yı aradım ve ona nerede olduklarını sordum.Bugün toplantının iptal olduğu ve saat öğlen 3 civarlarında bir yemek planlandığını söyleyince neredeyse kendimi yere atacaktım sabah,sabah onca acele çöpe mi gitmişti yani her neyse Sera’ya kibarca teşekkür edip yemeğin olacağı yerin tam zamanın detaylarını mesaj atmasını rica ettim o da tabii ki her zaman ki kibarlığıyla kabul etti.Sera kibar mütevazi ve  bir o kadarda konuşkan bir kızdı çok derin bir sohbet geçmemişti aramızda ama hemen,hemen ikimizde aynı kafadan insanlardık araştırmacı ruhluyduk ikimizin de büyük hedefleri vardı ve bu hedeflerimiz doğrultusunda deli gibi çırpınıyorduk.Sera ve ben bir araya geldiğimizde her zaman güncel konulardan tartışırdık Sera farklıydı o diğer arkadaşlarım gibi değildi örneğin Yekta ile sabahlara kadar dedikodu yaparken Sera ile ise birkaç saat oturup sırf bilimsel konulardan konuşurduk aslında bence bu çok iyi bir şeydi çünkü iki ayrı kişinin fikirleri yeni fikirlere aracı oluyordu.Her neyse Sera’nın telefonunu kapattıktan sonra dışarı çıktım ve uzun bir yürüyüşe daldım saat 10 civarlarındaydı ve yemeğe daha 5 saat vardı bu sürede ne yapacaktım ki eve dönsem sonra tekrar gelsem zaten bu zamanın yarısını harcayacaktım en iyisi bir yerde oturmak veya birileriyle buluşmaktı.Hemen telefonuma sarıldım ve baktım ki dünden beri onca mail birikmiş hatta bir ara Tarık bana yemeği bile haber vermiş ki aptal ben sabahtan beri sonu gelmez telaşımla bir kere dahi  maillere bakmadım.Ah aptal kafam.Neyse kendime çemkirmek için fazla geçti çünkü iş işten zaten çoktan geçmişti sırada artık ne yapacağımı düşünmek vardı Yekta’yı arasam o sersem hala uyuyordur ki gerçekten tam bir sersem en iyisi sıcak bir kahve  alıp deniz kenarında yudumlamaktı ki o sırada telefonum çalmaya başladı arayan Mert’ti tam bir hastalıklı ruhtu o bana takmış bir vaziyetteydi ki ben onu görmezden geldikçe o hep arayıp duruyordu.Yine duymazlıktan gelip açmasam öğlen yemekte zaten görecektim ve sanki bir komiser gibi neden açmadın falan filan diye beni sorguya çekecekti en iyisi açıp işimin olduğunu söylemekti kaz kafalı değildi ya.En sonunda telefonu açtım neden bu kadar geç açtığımı sordu bende meşgul olduğumu söyledim ardından yemeği haber verdi ki ben zaten çoktan haber almıştım sonra günde en az 100 kez tekrar ettiği o soruyu sordu “yemeğe çıkalım mı Mira” dedi bende her zaman ki gibi “işlerim var gelemem belki başka bir akşam” dedim geleneksel triplerini attı ki benim umurumda bile değildi lafı uzattıkça uzattı bir ara telefonu denize atmayı dahi düşündüm ama sonra titreyip kendime geldim en sonunda ben kapatmadan o kapattı bir de sersem sersem “ayy sanırım çok konuştum” dedi demek vardı yeni mi fark ediyorsun diye ama sustum.O telefonu kapattıktan sonra hemen bir banka kuruldum onunla konuşurken çoktan kahvemi almıştım.Sıcak kahvemin tenimi ısıtarak yumuşatması sanırım bu soğuk havadaki en güzel şeydi kahvemi yudumlarken bu eşsiz manzarada kitabımı okumaya karar vermiştim ve elimi çantama attım kitabımı aldım ve derin,derin okumaya başladım o sırada telefonum tekrar çalmaya başlamıştı genelde kitap okurken telefonumu sessize alırdım ama bu tabi evdeyken yaptığım bir şeydi dışarıda her an herkes arıyor olabilirdi.Telefona baktığımda arayanın annem olduğunu fark ettim şimdi açsam birkaç saat konuşacaktı biliyordum o yüzden telefonumu sessize aldım ve kitabımı okumaya devam ettim kim istiyorsa arayabilirdi artık burada eşsiz manzaram sıcak kahvem,kitabım  ve ben vardık gerisi umurumda değildi.Kitabımın en heyecanlı yerine gelmiştim ki sessizliğin içerisinde yankılanan adımların bana doğru yaklaştığını fark ettim kafamı kaldırdığımda bir adamın yanıma yaklaşıp “oturabilir miyim” demesiyle o atmosferin  tüm mükemmelliği bozuldu içimden “hayır” demek geçiyordu ama öyle bir şansım olmadığı için kibarca “elbette oturabilirsiniz” dedim.Aslında adam dediğime bakmayın 1.85-1.90 boylarında mavi gözlü esmer 25 yaşlarında biriydi oldukça bakımlı ve güzel bir yüzü vardı ona baktığımı çok belli etmemek için kitabıma gömüldüm o sırada sessizlik adamın “hangi kitabı okuyorsunuz” sorusuyla sonlandı ilk başta biraz duraksadım ama sonra “Zülfü Livaneli-Serenad” diye yanıtladım.Adam önce bıyık altından alaycı bir tavırla gülümsedi sonra bana bakarak “o kitabı daha yeni mi okuyorsunuz”dedi.İlk başta ne kadar da küstah diye düşündüm ardında düşünmekle kalıp “evet” yanıtını verdim.Adam önce yüzüme baktı ve gülümsedi gülümseyince yanaklarında gamzeler oluşuyor ve kaşları tuhaf bir şekil alıyordu bu yüz ifadesi adama enteresan bir çekicilik katıyordu güldükten sonra “betimlemesi harikadır” dedi bende hiç düşünmeden “evet harika” dedim.Bana ve yüzüme uzun,uzun baktı aslında biraz garipsedim çünkü hiç tanımadığım birinin bana böyle derin,derin düşünerek bakması gerçekten tuhaf bir durumdu.Adama bir an adını sormayı düşündüm ama daha sonra bunun çok saçma olup oradan gitme kararı aldım ve kararımı uygulamak üzere bir adım attım ki o da benimle birlikte kalktı önce suratına baktım sonra ciddi bir tavırla “iyi günler” diyerek bir adım attım sonra arkamdan yankılanan sesiyle 2. Adımımı atamadım bana tatlı bir ses tonuyla “adınız nedir” diye sordu arkama dönüp kısık bir sesle “Mira” dedim ve ben onun adını sormadan o da kendi adını söyledi “Ali” dedi bende memnun olduğumu söyledim aklımda oradan uzaklaşmak vardı ama sanki her an başka bir şey diyecekmiş gibime geldi ve tahminimde haklıydım bana daha sonra tekrar görüşüp görüşmeyeceğimi  sordu bende bankta tanıştığım biriyle görüşmeyeceğimi dile getirip bu sefer kesin bir şekilde hızlı adımlarla oradan uzaklaştım bir an arkama dönüp bakmayı düşündüm ama daha sonra vazgeçtim çünkü eğer baksaydım yanlış anlaşılacaktım o yüzden oradan uzaklaşana kadar yürüdüm ardından yavaşladım ve düşündüm.Kimdi bu adam sapık mıydı yoksa normal biri miydi mantıklı düşününce bu kadar düzgün bir şekilde giyinmiş birinin sapık olmayacağını düşündüm ardındansa nasıl olsa bir daha görmeyeceğim niye bu kadar düşünüyorum diye düşündüm….

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 15, 2013 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ve bir sabahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin