Yağmurlar durulsa,
Rüzgar pencerimizi açsa, perledelerimizi aralasa.
Güneş, tüm aydınlığıyla yüzümüzü gülece çalsa.
Yapraklarımızdan önce, dallarımız çiçek açsa,
Renklerimiz erguvanlara boyansa
Meyvelerimiz emek koksa.
Hani şu dağlarımıza karlar yerine,
Kelebekler uçuşup konsa.
Huzura uzansak, bahara uyansak.
Anlar mısın…Sonra birden
Avcı yaptığından utansa,
Tüfeği geri tepse, sinesi yansa.
Ceylan yavrusuna koşsa, azat olsa.
Yanar mısın…Hele şu kılıçlar,
Şu bıçaklar ve hatta baltalar örselenseler, körelseler.
Dayasalar yüzlerini taşa, övgüyle, özenle,
Ah şu, merhametsizler,
Cana değil, aşa bilenseler.
Kıyar mısın…Kolumuz, bacağımız biraz daha dayansa yorulmasak.
Doyurduğuyla kalsa toprak
Üzerimize, yorgan yatak olmasa
Günahlarımızı takaslasak sevaplara,
Kurtuluşa geç kalmasak,
Kınar mısın…