“Karanlıktan korkuyordum ve sen beni karanlıkta yalnız başıma bırakmıştın.”
Bazı anlar vardır, zamanı geri sarmak istersiniz. O hatayı yapmamak. Ama ne var biliyor musunuz? Bu hatalardır sizi siz yapan.
Ve bazı sorunlar vardır, asla çözülemeyecek sanılan.
Bu hikayedeki sorun, bizdik. Aslında sorun hep bizdik. Birbirimize olan güvensizliğimiz, yalanlarım. Daha doğrusu, sorun bendim.
En baştan almak gerekirse, Rose Weasley hayatıma bir ışık gibi girmişti. Beni karanlıktan kurtardığını düşünmüştü, fakat o da karanlığıma dalmıştı.
Her şey gayet güzeldi, ben hayatımın hatasını yapmasaydım tabii. Rose'u, en yakın arkadaşı olan Dominique ile aldatmasaydım. Ateş viskisini fazla kaçırmıştım ve Dominique gözüme Rose gibi gelmişti.
Rose bunu öğrendiğindeyse, yıkılmıştı. Aşık olduğun narin, gül kokulu kız gitmiş sert, intikam kokan bir kız gelmişti.
Beni her görüşünde gözlerini beni öldürmek istermiş gibi gözlerime diker, uzun süre öylece dururdu. Ben de aşık olduğum o yeşil gözlere bakardım.
Bir keresinde, bilerek üzerime balkabağı suyunu dökmüştü. Özür dilemek yerine alayla bana bakmış, bizi izleyen Dominique'e dönmüştü. Elindeki peçeteyi yüzün fırlatmış ve şu sözleri söylemişti. “Altına yattığın adamın üzerini temizlersin artık.”
İlk defa o gün görmüştüm Dominique'in gözlerine utancı. Rose işini iyi biliyordu, nerede ne söyleyeceğini, kimi nasıl kıracağını.
Ve Dominique'in en büyük korkusu, toplum önünde rezil olmaktı. O, gururuna düşkün bir kızdı.
Bir keresindeyse, Dominique'in en iyi arkadaşı olan ve Dominique ve beni Rose'dan saklayan Mia'nın sevdiği çocuğu elinden almıştı. “Sevdiğin çocuğun beni sevdiğini biliyor muydun Mia?” demiş, onun inanmama ihtimaline karşı telefonundaki ses kaydını açmıştı.
“Ah, o kadar güzelsin ki Rose. Tapılası kızıllıktaki saçların, cennet yeşili renginde ki gözlerin. Sen tanıdığım en-” Aniden telefonu alıp kaydı kapattı. “Gerisi bana özel.” Bunu neden yaptığını biliyordum, Mia'nın canını yakmak için yapıyordu. Ama o ne derse desin iyi biriydi, son kısmı kapatmıştı ki Mia daha fazla üzülmesin.
Şu ana dönecek olursak, Rose'un bir anlık da olsa kalbi durmuştu. Merlin'e şükürler olsun ki sonrasında tekrar atmaya başlamıştı. Biz de St Mungo'da bir sandalyede oturmuş, Rose'un ameliyattan çıkmasını bekliyorduk.
Kafasını sert vurmuştu ve beyin kanaması riski vardı, bu yüzden ameliyattan sonra gözetim altında tutulması gerekiyordu.
*3 saat sonra*
Güneş etrafı yeni yeni aydınlatmaya başlarken ben gözümü bir dakika bile olsun ameliyathanenin kapısından ayırmamıştım.
Lily beni azarlarken hiçbir şey söylememiştim. Tek düşünebildiğim şey Rose'du. Lily "Biraz dinlen James!" diye bağırdı, ardından bir doktorun yanına gitti. Scorpius yanıma oturdu, suratıma bakmıyordu. "Herkes sizin mükemmel bir çift olduğunuzu düşünürdü. Sınıf başkanı ve Quidditch kaptanı. Weasley ve Potter. Mükemmel ikili."
Bakışlarımı ameliyathane kapısından çekip ellerime indirdim. "Okulda anlaşamadığın kişiler hep Rose'la uğraşırlardı, hatırlıyor musun? Onun senin zayıf noktan olduğunu bilirlerdi, seni sakinleştirebilen tek kişi oydu. Sen seni her daim seven bir kızı kaybettin Potter. Bir hiç uğruna." Scorpius bunları söyledikten sonra yanımdan kalktı.
Herkes beni suçluyordu, ben de dahil.
•••
Bir anda doktorlar içeriye girip çıkmaya başlamışlardı. James endişeyle olan biteni izlerken Hermione "Ne oluyor?" diye sordu.Doktorlardan biri "Kalbi tekrar durdu." dedi, ardından hızla ameliyathaneye girdi.
James duyduklarıyla şok geçirirken Lily endişeli bakışlarla ona bakmaya başladı. Hissettiklerini az çok tahmin edebiliyordu. Endişeli, yıkılmış, çaresiz.
Hermione yere çökerken Ron yıkılmış bir şekilde onun omuzlarını tuttu. Kızlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydılar. Dünyadaki en kötü hisLe...
İçeri girip çıkan doktorlar, endişeli bakışlar, edilen dualar; Hepsi Rose içindi.
James'in Rosie'si, Hugo'nun Kızıl Belası, Ron'un cadısı, Hermione'nin güzeli olan kız içindi.
Herkes içinden onun yaşamasını diliyordu. Ama ne derler bilirsiniz,ne dilediğine dikkat et.
Fazla hızlı kalp atışları,
Harap olmuş yüzler,
Hepsi değerlilerini kaybetmek tehlikesiyle yüz yüzeler.
Herkesin bakışları ameliyathenin kapısındayken bir ses duyuldu.
“Yaşıyor!”
James yere çöktü, sevdiği kız yaşıyordu ya, gerisi önemli değildi.
•••
3 Yıl sonra
"Bana evlenme teklifi mi ediyorsun Potter?
James kafasını salladı, bu dünyada her an her şey olabilirdi. O da geriye kalan tüm vaktini Rosie'si ile harcamak istiyordu.
Rose kocaman gülümserken James'e sarıldı. "Tabii seninle evlenirim Potter. Daha önünde zehir edeceğim uzun bir hayatın var."
Eğer gerçekten severseniz,
En affedilmeyecek hataları bile affedersiniz.Eğer gerçekten severseniz,
Tüm yalanlara rağmen ona inanırsınız.Eğer gerçekten severseniz,
Hayatınızı yaşanabilecek en güzel şekilde yaşarsınız, sevgi ile.Umarım ki;
Bir gün gerçekten seversiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LIE ▹ romes
Non-Fiction❝Bana yalanlar söyledin, ben de bunu bile bile sana inandım.❞ [Tüm hakları saklıdır. Romes au.]