Çatal, bıçak ve tabakların birbirine çarpma sesi beynimde yankılanırken bu sese daha fazla dayanamayacağımı düşünerek 6. masaya doğru ilerledim. Bu masadakiler son müşterilerimdi. Masada tam da buraya ait şık ve pahalı giyimli gençler vardı. Hararetli ve gürültülü konuşmalarına kahkahalarla eşlik ediyor dikkat çekmek için birbirlerine karşı kibirli davranıyorlardı. Acaba böyle yaparak ne kadar zavallı göründüklerinin farkında mıydılar?
"Hoş geldiniz!" diyerek elimdeki menüleri masaya doğru uzattım. Yavaş hareketlerle menüleri kendi aralarında paylaştılar. Garsonluğun en sevmediğim yanı bu zengin veletlerinin ne seçeceğini beklemekti. Onlar aralarında ne seçeceğini tartışırken,ayağımı yere ritmik bir şekilde vurmaya başladım. Hepsi bir ağızdan istediklerini söylemeye başladılar. Kafamın karıştığını anladıklarında aralarında ön plana çıkmaya meraklı olan esmer çocuk siparişleri yazmama müsaade edecek şekilde tane tane tekrarladı. Ben de ardından "Siparişleriniz hemen geliyor."dedim ve onlara en samimiyetsiz gülüşümü gönderdim. Arkamı döndüm ve siparişleri almak için tezgaha doğru ilerledim.
Tezgahın arkasında duran Yağız'a siparişlerin yazılı olduğu kağıdı uzatıp "6. masanın."dedim. Yağız'da "Bekle bebek,hemen geliyor!"deyip bana göz kırpıp tezgahın arkasındaki kapıdan içeri girdi. Ben de tezgaha arkamı dönüp dirseklerimi tezgaha yasladım ve etrafı izlemeye başladım. Kapıdan yeni müşterinin geldiğini haber veren zil sesiyle bakışlarımı kapıya çevirdim. En sevdiğim müşteri gelmişti ve benim mesaim bitmişti. Gerçekten de çok şansız bir insandım,en çok bahşiş bırakan Leman Hanım Sıla'ya kalmıştı. Nedense bu kızın her hareketi bana batıyordu. Ön yargılı olmamaya dikkat ederdim ama bu kız gerçekten bana normal gelmiyordu ve șuan daha çok nefret ediyordum. En sevdiğim müșteriyi kaptırdım!
"Siparişlerinizi getirdim."diyen Yağız'a dönüp gülümsedim. Onu taklit ederek "Sağ ol bebek" dedim ve kendi çapımda göz kırpmaya çalıştım. Tepsiyi aldığım gibi 6. masaya doğru yöneldim. Masadakiler hararetli konuşmalarına kaldıkları yerden devam ediyor, sarışın kızla esmer çocuk birlikte fotoğraf çekiyordu.. Tepsiyi masaya bıraktığımda aralarında ani bir sessizlik oluştu."Başka bir istediğiniz var mı?" diye sordum ."Hayır,şimdi gidebilirsin!" demesine karşılık sakince, sadece "Afiyet olsun." Diye karşılık verip hızla arkamı dönüp masadan olabildiğince hızlı uzaklaşmaya çalıştım.Keşke çaktırmadan içeceklerine tükürseydim. Tezgahın arkasına geçip "Uyuz zengin veledi!" diye sessizce söylendiğim sırada Yağız "Kimmiş o ?" diyerek birden önüme çıktı. Önlüğümü çıkarırken "Boş ver."dedim,Yağız'a. Beyazla kahverengi renklerinin karışık olduğu önlüğümü katlayıp tezgahın en alt rafına koydum ve arka odaya girdim.
İnce hırkamı giyip çantamı koluma taktıktan sonra camla kapının arasında kalmış duvardaki aynaya doğru ilerledim . Aynanın karşısına geçtim ve dağılmış topuzumu açıp düz saçlarımın omzumdan sarkmasını sağladım. Kapıdan çıkıp Yağız'ın yanına geçip ben çıkıyorum diye haber verdim. Yoğunluktan dolayı sadece kafasını sallamakla yetindi. Görüşürüz deyip kafenin çıkışına doğru ilerledim.Kapıdan çıkmamla soğuk hava yüzüme çarptı. Havaya bakılırsa yağmur yağacaktı.Yağmura yakalanmamak için hızlı adımlarla durağa doğru yürümeye başladım. Durağa geldiğimde çok fazla beklememe gerek kalmadan otobüs gelmişti ve içi sıcak ve geç saatten dolayı kalabalık değildi. En arkadaki koltuğa geçip karanlık sokakları izlemeye başladım.
Otobüsten indikten sonra yine hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Havanın bu kadar soğuk olacağını düşünmemiştim,sol taraftan esen rüzgar yüzünden resmen donuyordum. Adımlarımı daha da hızlandırarak bizim evin aşağısında kalan mahalleye girdim. Bu mahalle bana köyleri hatırlatıyordu. Galiba yerdeki taş topluluğundan dolayıydı. Gerçi hiç köy görmemiştim ama televizyondan gördüğüm kadarıyla kafamda biraz fikir oluşmuştu. Sıcak ve doğal bir ortam,bana bunları çağrıştırıyordu. Caddenin ortasında havanın kararmasına ve soğuk olmasına rağmen top oynayan çocuklar vardı. Havanın soğuğunu umursamadıkları yüzlerindeki eğlenen ifadeden belli oluyordu. Aralarındaki fazla iri olan çocuk topa sert vurunca top bana doğru geldi. Yere eğilip topu aldım ve onlara gülümseyerek topu gönderdim.Benim aksime çocukluğunu yaşayabilen insanlar da vardı.
Sonunda bizim sokağa vardığımda donmak üzereydim. Yaşadığım apartmana doğru kafamı kaldırıp baktığımda mutfağın ışığının yandığını gördüm. Aslı mutfaktaydı demek ki. Binanın önüne geldiğimde pantolonumun sağ cebinden anahtarlığımı çıkartıp binanın kapısını açtım. Binada asansör olmadığı için 2. katta oturmamız büyük bir şanstı .Hızlı adımlarla merdivenlerden çıkıp kapıya ulaştığımda tam kapıyı açacaktım ki kapının zaten aralık olduğu gördüm. Aslı kapıyı açık unutacak kadar dalgın mıydı? Kapıyı sonuna kadar açıp ona seslenmeye başladım.
"Aslı ben geldim."diyerek kapıyı kapattım .Aslı cevap vermeyince odasına doğru ilerlemeye başladım. Odasını kapısı açıktı ama içeride değildi. Belki benim odamdadır diye kendi odama gittim ve kapalı olan kapıyı açtım.
Gözlerim gördüğü şeyle sanki hiç kapanmayacakmış gibi kocaman açıldı.Karşımda gördüğüm manzara tam anlamıyla bir dehşetti, o kadar korkunçtu ki. Görüntünün verdiği korkuyla,üzüntüyle,suçlulukla vücudum deprem varmış gibi titriyordu. Hiçbir şey düşünemiyordum ama bir şeyden emindim.
Aslı'nın yerde kanlar içindeki vücudunu,duvara monte edilmiş kafasını, ömrüm boyunca asla unutamayacaktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖR GERÇEKLER
Chick-LitSaatin tik taklarıyla akıp giden vakit...Boş odada sandalyede oturuyor ve karşısındaki duvara bakıyordu,gözünü kırpmadan.Kendisini düşünüyordu.Kendisini ve insanları.Birçok insan benliğini unutuyordu.O unutmamıştı.Çünkü benliğini unutabilmesi için ö...