1. BÖLÜM

50 4 0
                                    

Hm direk konuya gireceğim. Acaba sizin de hiç sonda hissettiğiniz anlar oldu mu? Kesinlikle olduğunu düşünüyorum. Her şeyin sona erdiği ve ilerisinin sizin için kaybolan saydam bir karanlık kaldığı düşüncesi. Canınızı yakmıştır büyük ihtimalle. Küçükte olsa büyükte sonuçta sizindi ve yakıcıydı.

İnsanları her zaman farklı görmüşümdür. Hep arkadan izlemişimdir. Onları izlerken çoğu zaman ben yoruldum onların yerine.' Nasıl bu kadar düşüncesiz varlıklarız biz?' sorusu her zaman güncel bir soruydu benim için. Düşünebiliyorduk ama aynı zamanda çokça da kırabiliyorduk bir birimizi. Sahi nasıl bir düşünme biçimiydi bu?

Anladım ki farklılıklarımızı da biz belirliyoruz. Biz seçiyoruz bazı şeyleri ama her şeyi değil. Yaşayacaklarımızı biz seçemiyoruz mesela sadece o anı nasıl yaşayacağımızı seçiyoruz. Başka bir örneği ise şuandan vereyim size. Mesela ben şuan bu olayı yaşamak istemiyorum ama nasıl yaşayacağıma ben karar veriyorum. Dökmeli miyim her şeyi? Yıkmalı mıyım ortalığı? Bağırıp çağırmalı mıyım insanlara? Kızmalı mıyım hayata? Hayır. Ben şuan sadece burukça gülümseyip susuyorum. Benim için ne dökmek ne yıkmak ne bağırmak ne de kızmak bir işe yaramıyor.

Daha önce hiç birini gerçekten kırmak için uğraşmadım. Daha önce hiç birinin kötülüğünü düşünmedim. Daha önce hiç birini bilerek üzmedim. Ama sonuca bakın ki daha önce hep kırıldım. Daha önce hep kötü düşünüldüm. Daha önce hep üzüldüm.

Bana sende kır sende üz diyorlar. Kolay mı o kadar insanlar için birini kırmak üzmek? Şimdi tekrar aynı soruyu soruyorum. Biz cidden bu kadar mı düşüncesiz insanlarız?

Vay be diyorum içimden. Herkes cidden kendini düşünüyor. Peki ben neden kendimi düşünemiyorum hiç? Neden?

Mutlu gözükmek kaç dakika mutsuz hissetmek kaç yıl? Neden mutluluğu bu kadar kolay yaşarken mutsuzluğu bu kadar zor yaşıyoruz? Neden mutluluk kısa süreli mutsuzluk uzun? Neden mutluluk kolay unutulurken mutsuzluk bu kadar zor unutuluyor?

Neden mutlu olduğumuzu sandığımızda aslında mutsuzuz? Neden bu kadar zor elde ettiğimizi düşünüyoruz mutluluğu?

Yanlışımız var arkadaşlar. Biz mutluluğu zorlaştırıyoruz aslında. Biz sonda değiliz başlangıca karar verdiğimiz andayız. Şuan yeni başlıyoruz. Mutluluğa adım atıyoruz aslında. Bitmedi hikayemiz. 1 dakika belki de 10 yıl...Bekleyin...

--

AZRA KILIÇ-APTAL SARIŞIN

Yine kendi kendime etrafı izlerken değişik ve farklı hayallere dalmıştım. Sıkıldığımı fark ettiğimde bir şarkı mırıldanmaya başladım. Ah bu okul fazla mı sıkıcıydı bugün. Öğle arasına az kalmıştı dayan kızım Azra. Haydi fighting!

Kime diyorum ki ben. Kendi kendime göz devirdim. Hastaydım zaten uyusam ne olurdu ki azıcık. Kafamı yanımda ki güzelliğe döndürüp ''kaç dakika kaldı acaba karakuş?'' dedim. Ellerim çenemin altında olduğu için sesim boğuk çıkmış ve dudaklarım yamulmuştu. Bu durum ikimizi de gülümsetirken saatine bakıp beni komik bir şekilde taklit ederek ''hm galiba otuzbeş dakika kalmış bok böceği.'' Dediği an olduğum yerde dikleşip sesimi ayarlamayı unutarak ''sadece beş dakika geçti de ne demek?!'' sınıftaki bütün gözler bana dönerken gerildiğimi hissedip gülümsemeye başladım. ''Ha-ha şakacı seni. Görüyorsunuz demi arkadaşlar neymiş hayatından beş dakikası ıı şey evet vallahi gül gül öldürüyor bu kız beni ay.'' Ben saçmalamaya devam ederken hocanın bakışları beni buldu. Gözlerimi kırpıp gülmeye başladım. Arya ise durumu toparlamak adına ayağa kalkıp ''Hocam o bugün biraz hastada. İsterseniz ben onu revire götüreyim.'' Ayağa kalkıp alkışlamak isteğimi zor bastırıyordum.

Tam bu sırada kapı çalındı ve içeriye itilerek bir çocuk girdi. Çocuk az kalsın yere düşüyordu. Çocuk kendini toparladığında ve dikleştiğinde kapıya doğru bakıp bir küfür mırıldandı. Kapı o daha bakarken yüzüne kapandı. Biz ne olduğunu anlayamadan hoca da kafasını öne eğdi. Ne olduğunu biliyor da bu durumdan rahatsızmış gibi. Çocuk hocaya elini sallayıp gülmeye başladığında bizim sınıfça kafamız daha da karışmıştı. Öyle ki Arya hala ayaktaydı. Çocuk yine rahat hareketlerle sınıfa döndü ve haliyle gözü ilk ayakta olan Arya ile buluştu. ''Vay beni ayakta karşılayan en azından iki kişi var.'' Deyip yine bir gülüş atıp göz kırptı. Ben şaşkınlıktan olduğum yerde çakılmışken Arya'nın bu tepkiye nasıl karşılık vereceğini ben bile kestiremiyordum. Ben çekiştirerek Arya'yı yerine oturtmuşken çocuk sınıftaki herkese göz gezdirip ''Eh işte idare eder herhalde. Ben bir haftaya kalmaz düzeltirim burayı.'' diye kendi kendine mırıldandı. En son kafamızda ki karışıklardan ölmek üzereyken açıklamayı yaptı. ''Merhaba gençler. Ben ruh hastalıklarından geldim ve sizin yeni aşkınızım...''

--

Galiba az önce bir şeyler olmuştu ama kimse anlayamamıştı. Ta ki ben ayağa kalkıp ''hocam ben galiba kusacağım.'' Diyene kadar herkes hala donuktu. Ben ayağa kalkıp koşar adımlarla ilerlerken yeni gelen çocuğun yanından geçtiğim zaman çocuk bana garip garip bakıp ''Hiç bu etkiyi yaratamamıştım. Vay be. Allah'ım sen bana gün geçtikçe çekicilik mi veriyorsun? Koş kız koş.'' Dediği an ne yapacağımı şaşırmıştım. Bunu sonra düşünecektim bir an önce dışarı çıkmam daha iyi olurdu. Koridorda koşarak ilerlerken boğazımı yakan his hem iğrençti hem de değişik bir şekilde hoşuma gidiyordu.

Tam dönüp kızlar tuvaletine girecektim ki birden açılan erkekler tuvaletinin kapısıyla olduğum yere yığıldım. Allah'ım bu nasıl bir şanstı ya. Ters dönen bileğimin üstüne oturmuş kusma isteğiyle dolu ve dönen başımın üstüne birde kapı çarpması. Galiba kendimi iyi hissetmiyordum. Gözlerim kararmaya başladığında anladım ki birazdan bayılacaktım. Kapıyı çarpan çocuğa son son mırıldanarak aklıma ilk gelen sözcükleri söyledim ''Öküz beyinsiz...''

--

İLK İZLENİMİNİZ OLARAK KISA VE ÖZ BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIZ...BİZİ SEVİİİNN. BİZDE SİZİ SEVİYORUZ.

-APTAL SARIŞIN & ESMER CADI

Kız Kardeşim; Aptal SarışınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin