Bugün, yine o ruhsuz havaya uyandım. Yatağımı dağınık bırakıp oda arkadaşım Melis'in buna çok da takılmayacağını düşünerek uyuşuk uyuşuk hazırlanmaya başladım. Kendisine çok da güveni olmayan bir insan sayılırım aslında. Evet, kesinlikle öyleyim.
Herkes gibi benim de arkadaş çevrem çok geniş ve eğlenceli demek isterdim, ancak bu benim çok fazla aradığım bir şey değil. Çok konuşkan ve bolca hikayesi olan bir kişi odaya yeter zaten. Melis aslında bu işi çok iyi kıvırıyor. Bitmek bilmeyen enerjisi ve insanlarla anlaşabilme yeteneği gerçekten harika. Onun kadar olmasa da ona benzemek isterdim aslında, iletişim konusunda çoğu zaman sıkıntı yaşamaktayım. Buna rağmen hayatımdan memnun sayılırım. Melis'e gelirsek 1.63 boylarında vücuduna göre biraz geniş omuzlu saçları beline kadar uzanan Asyalı yüz hatları olan çekici bir kız. Ve aslında o bunları beğenmese de burnunun etrafındaki çiller ona sempati katıyor. Yine de bunlardan şikayetçi olmasına artık aldırmıyorum, sadece bu konu tekrar tekrar açıldığı zaman köşeme saklanıp başka şeyler düşünüyorum. Onun dilediği anlarda kafamla onaylıyorum. Onu gerçekten dinlemediğimin farkında mı? Emin olamıyorum, o da bu konuya çok takılmıyor aslında. Arada bir onaylanıp lafının kesilmemesi hoşuna gidiyor olmalı. Çok kitap kurdu sayılmam, ancak düşünmeye bayılıyorum. Hayal ettiğim maceraları kafamda gerçekten olduklarına inanarak yaşadığım için, gerçek hayatımda bir aksiyon aramıyorum sanırım. Bana gelirsek bir elli dört boylarında karamel saçlarını sürekli özensiz olarak toparlayan, sivri gelen çenesine rağmen kocaman gözleriyle etrafta olan bitenleri izlemekten keyif alan yirmi dört yaşında genç bir kadınım. Ailemi çok küçükken trafik kazasında kaybetmemin ardından yaşadığım özensiz büyütülmüş çocukluk dönemi belki de beni bu kadar sessiz ve özensiz yapmıştır. Kim bilir belki de küçükken de bu kadar ruhsuz ve bir o kadar da yaratıcıydım.
O sabah yataktan hiç kalkmak istemesem de bunu güç bela başarıp hazırlandıktan sonra kampüsün içerisinde olan yatakhanemden bölüme doğru giderken yine bir şeyler geçiriyordum aklımdan. Kulaklığımda hafif bir şarkı çalarken benliğimi sorguladığım sıradan anlardan bir tanesiydi. Derslerde de bu konu üzerinde biraz kafa yorduktan sonra Avrupa Sanatları 3 dersimde sınıfa geç giren dağınık siyah saçlı tahminen 1.75 boylarında bir çocuk girdi içeriye. Ve nedense kendimi artık onu düşünür buldum. Son sınıfa geçmiş olmama rağmen bu tarz arkadaşlıklarda şansım pek yaver gitmemişti. Onun adını kesinlikle öğrenmem lazımdı, sanırım üst sınıftandı ve derslere de girmekte pek gönüllü olduğunu zannetmiyorum. Yine de hayalperestliğim tutmuştu işte, göz göze gelene kadar o ela gözlerine gözlerimi diktiğimin farkında bile değildim. Umarım onu bakışlarımla korkutmamışımdır çünkü bu çok sık yaptığım bir şey. Dersin geri kalan kısmı imza listesinde onu aramakla geçti ancak bir sonuç alamadım. Sanat Tarihi bölümünü bu kadar kişinin seçtiğine çok dikkat etmemiştim ya da birden bire o sayı gözümde büyüdü, her neyse işte. Yurda geri dönerken Melis'e bundan bahsedip bahsetmeme konusunda kararsız kalsam da seçimimi anlatmamaktan yana kullandım. Sonuçta herkes her gün birilerini beğeniyor ve hiç bir şey olmamışken gidip de "hey! Bugün derse bir çocuk girdi ve gözlerimi ondan alamadım, ne yazık ki adını bilemiyorum umarım bir sonraki derste bulurum onu" demek çok saçma gelmişti. Bu başkalarının hayatlarını düşünmekten daha eğlenceli ve biraz da stresli bir meşgale oldu benim için. Mutsuz sayılmam. Yurda döndükten sonra Melis, hazırlanıp kampüsün yaklaşık 200 metre aşağısında canlı müzik yapan bir bara gitti. Masalar birbirleriyle uyumlu olmasa bile dışarıdan bakıldığında bir bütünlük sağlıyor, üzerlerinde çok büyük olmayan ortamın loş ışığını biraz giderip karşında oturan insanın yüzünü güzel gösteren lambalar ve orada en sevdiğim kısım köşesinde çok eski grupların plaklarının ve kasetlerinin konduğu stant. Dilersen bir müzik seçip çalışanlara açtırabiliyorsun. Serviste çalışan kitleyi okulun öğrencileri dolduruyor ve bu kendini evinde hissetmene sebep oluyor. Canlı müzik her gece olmuyor çalan gruplar ise öğrenciler, genç yetenekler! Çarşambaları alternatif sahne olurken Cuma günleri jazz blues çalan grup beni her Cuma barın müdavimi yapmaya yetiyor. Ne diyebilirsin ki ucuz alkol, gençlerle dolu samimi ve içten bir ortam. Okuldaki öğrencilerin buluşma noktası diyebiliriz bu gösterişsiz kulübe için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dejavu
General Fiction"Kenan, sana bir şey anlatmak istiyorum. Lütfen ben bitirene kadar bekle çünkü seçeceğim kelimeler önemli ve tam olarak hatırlayamadığım kısımlar var". İşte onu kendi hikayeme böyle katmıştım, sessiz sakin görünmeme rağmen içimi açtı ve renklerle...