Adsız Bölüm 1

3.8K 36 10
                                    


  Birinci bölüm ITemmuz başlarında Öok sıcak bir gÅn, akşama doğru, genÖ bir adam "S" sokağındaki birpansiyonda kiraladığı kÅÖÅk odasından Öıktı ve ağır, kararsız adımlarla "K" kÇprÅsÅneyÇneldi.Ev sahibiyle merdivenlerde karşılaşmaktan kurtulmayı başarmıştı. Kiraladığı kÅÖÅk oda, beşkatlı yÅksek bir evin Öatı ka-tındaydı ve odadan Öok bir dolabı andırıyordu. Yemek ve Çtekihizmetler de iÖinde olmak Åzere kiralamıştı odayı. Ev sahibi kadın bir merdiven aşağıda ayrıbir dairede oturuyordu ve genÖ adam her sokağa Öıkışında, ev sahibi kadının merdivenleredoğru ardına dek aÖılmış olan mutfak kapısının ÇnÅnden geÖmek zorundaydı. Buradan hergeÖişinde de genÖ adam korkuya benzer sayrılı bir duygu iÖinde kalır, utanÖ duyar, yÅzÅnÅbu-ruştururdu. Ev sahibi kadına epey borcu vardı ve onunla karşılaşmaktan Öekmiyordu.Korkak ve Öekingen biri değildi aslında. Hatta tam tersine; ama bir sÅredir tedirgindi, gerilimiÖindeydi. Üylesine kendi iÖine kapanmış, Çylesine herkesten kopmuştu ki, yalnızca ev sahibikadınla değil, kiminle olursa olsun karşılaşmaktan kaÖınıyordu. Ezici bir yoksulluk iÖindeydi,ama şu son gÅnlerde buna bile aldırdığı yoktu. Asıl işlerini tÅmÅyle bir yana bırakmıştı vebunlarla uğraşmayı hiÖ istemiyordu. Aslında o kendisine karşı neler tasarlıyor olursa olsun, evsahibi kadına da aldırdığı yoktu. Ama merdivenlerde durmak, kendisini hiÖ mi hiÖilgilendirme-. yen gÅndelik birtakım saÖmaları dinlemek, kira borcu konusundakisızlanmalara, korkutmalara, yakınmalara katlanmak, Åstelik yakasını kurtarabilmek iÖin sÇzdenedenler bulmak, ÇzÅrler dilemek, yalanlar sÇylemek... Hayır, merdivenleri bir kedisessizliğiyle inip sıvışmak yapılacak en iyi şeydi.Ama bu kez borÖlu olduğu kişiyle karşılaşmak korkusu, sokağa Öıktığında kendisini bileşaşırttı.17"Ne denli zorlu bir işe girişmek istiyorum, ama aynı zamanda da ne denli boş şeylerdenkorkuyorum!" diye dÅşÅndÅ tuhaf bir gÅlÅmsemeyle. Hmm... Evet... Hem her şey insanınkendi elinde, hem de insan yalnızca korkaklığı yÅzÅnden ne fırsatlar kaÖırıyor... Bu artıkyadsınamaz bir gerÖek, bir belit. İlginÖ bir şey, acaba insanlar en Öok neden korkarlar?Atacakları yeni bir adımdan, kendi sÇyleyecekleri yeni bir sÇzden herhalde... Ben de ammagevezelik ediyorum ha! Gevezelik ettiğim iÖin de hiÖbir şey yapmıyorum. Ya da şÇyle, hiÖbir şey yapmadığım iÖin gevezelik ediyorum. Gevezelik bana şu son ay iÖinde gÅnlerce birkÇşede yatmaktan ve dÅşÅnmekten gelmiş bir şey. DÅşÅndÅklerim de bir şey olsa bari, ipesapa gelmez şeyler... Peki şimdi niÖin gidiyorum? Yapabilecek miyim dÅşÅndÅğÅm şeyi?Hem ciddi bir şey mi bu? Hayır, hiÖ de değil. DÅşlerle avutup duruyorum kendimi;oyuncaklarla! Evet, evet oyuncaklarla!"Boğucu bir hava vardı sokakta, korkunÖ sıcaktı: yapı iskeleleri, tuğlalar, kireÖ tozları, itişipkakışan kalabalık, bir yazlık kiralama olanağı bulamayan her Petersburglu'nun Öok iyi bildiğio Çzel pis yaz kokusu... tÅm bunlar genÖ adamın zaten bozuk olan sinirlerini iyice germişti.Hele kentin bu bÇlgesinde sayıları oldukÖa kabarık olan meyhanelerden yayılan dayanılmaziÖki kokusu, henÅz is zamanı olmasına karşın adım basında rastlanan sarhoşlar tablonuniğrenÖ ve iÖ karartıcı rengini tamamlıyor gibiydi. Delikanlının ince yÅz Öizgilerinde derin biriğrenme anlatımı belirdi bir an. Yeri gelmişken belirtelim, delikanlı gerÖekten yakışıklıydı:gÅzel kara gÇzleri, esmer teni/ortadan biraz uzunca boyu, ince ve biÖimli vÅcuduyla Öekiciydi.Ama işte bir anda yeniden derin dÅşÅncelere gÇmÅlÅr gibi olmuştu; daha doğrusu kendindengeÖmiş gibiydi. äevresinde kimseyi ayrımsamadan yÅrÅyordu, aslında kimseyi ayrımsamakistediği de yoktu. Yalnız, arada bir kendi kendisiyle konuşmak alışkanlığıyla bir şeylermırıldanıyordu. Bu alışkanlığını kendisine bile dalıa şu anda itiraf ediyordu. Yine şu anda,zaman zaman dÅşÅncelerinin karıştığını, iyiden iyiye gÅÖten dÅştÅğÅnÅ ayrımsı-yordu. İki gÅnvardı ki, ağzına hiÖbir şey koymamıştı.18Üylesine kÇtÅ giyimliydi ki, alışık biri bile bu derece yırtık pırtık şeylerle gÅpegÅndÅzsokakta dolaşmaya utanırdı. Ancak burası insanın kılık kıyafetiyle hiÖ kimseyisaşırtamayacağı bir semtti. Samanpazarının yakınlığı, şu bilinen evlerin Öokluğu, helePetersburg'un bu merkezi semtinin cadde ve sokaklarını dolduran işÖi, esnaf, sanatkér takımı,buranın genel gÇrÅntÅsÅnÅ Çyle tiplerle renklendirirdi ki, yabancı birinin gÇrÅlmesi kimsedeşaşkınlık uyandırmaz, kimsece yadırganmazdı. Ama delikanlının ruhunda Çylesine yakıcı birkÅÖÅmseme duygusu birikmişti ki, bazen Öocukluk derecesine varan bÅtÅn utangaÖlığınarağmen, şu anda en az utandığı şey, sırtındaki paÖavralardı. Tabii, kimi tanıdıklarına, ya dagenel olarak karşılaşmaktan hiÖ hoşlanmadığı kimi eski dostlarına rastladığında iş değişirdi...Oysa bu sırada, iri bir atın Öektiği bÅyÅk bir arabayla, gÅnÅn bu saatinde nereye niÖingÇtÅrÅldÅğÅ belli olmayan bir sarhoş, eliyle kendisini gÇstererek. "Hey, sen! Alman şapkalı!"diye gırtlağını yırtarcasına bağırınca, delikanlı durup, elini sinirli bir şekilde şapkasınagÇtÅrmÅştÅ. Zimmermann'dan* satın alınmış, yÅksek, yuvarlak bir şapkaydibu. Ama her yanıdelik deşik olmuş, yırtılıp solmuş, leke iÖindeki bu kenarsız şapka Åstelik bir yanından ÖokÖirkin bir kÇşe oluşturacak biÖimde yana sarkmıştı. Ancak sarhoşun bağırması delikanlıdautanma değil, korkuya benzer başka bir duygu uyandırmıştı."Biliyordum zaten!" diye mırıldandı şaşkınlık iÖinde "Biliyordum bÇyle olacağını!Olabileceklerin en kÇtÅsÅ bu! BÇyle bir saÖmalık, bÇyle bir anlamsız ayrıntı her şeyi alt Åstedebilir! Evet, doğrusu fazla gÇze batan bir şapka bu.. GÇze batması, gÅlÅnÖlÅğÅnden...àstÅmdeki paÖavralara uygun bir kasket bulmam gerek, eski de olsa olur, yeter ki şu lanetşeyden kurtulayım! Kimse giymiyor bÇyle bir şapkayı. Bir verstlik yoldan farkedilir ve kiminolsa aklında kalır... En Çnemlisi de bu: sonradan anımsarlar. İşte sana bir ipucu! Olabildiğinceayrımsanmamaya, gÇze Öarpmamaya Öalışmalıyım... Ayrıntılar Öok Çnemli! Ayrıntılarmahveder her zaman her şeyi..."Zèmmermann - O dÇnemler Petersburg'unda, Nevskiy Bulvarı'nda gÅnÅn son modaşapkalarını satan bir şapkacı. (äev.)19Gideceği yere varmak iÖin fazla yÅrÅmesi gerekmiyordu. Hatta evinden kaÖ adım tuttuğunubile saymıştı, tam yedi yÅz otuz adını. Hayallerine gÇmÅlÅp yÅrÅdÅğÅ bir gÅn saymıştıadımlarını. Ama o sıralar kurduğu bu hayallere kendisi de inanmıyordu, sinirleniyordu yalnızca; Öirkin ama insanı bastan Öıkarıcı gÇzÅpeklikte hayallerdi bunlar. Simdi ise aradan birhafta geÖtikten sonra, işi başka tÅrlÅ gÇrmeye başlamıştı. Yakasını bir tÅrlÅ bırakmayan o iÖkonuşmalarında kendisini onca gÅÖsÅz, onca kararsız gÇrmesine rağmen bu "Öirkin" hayaliadeta elinde olmayarak kendi tasarısı, kendi niyeti saymaya alışmıştı. Bu konuda hélé kendikendisine inanmamasına rağmen, attığı her adımda heyecanı daha da artarak, şu anda butasarısının denemesini yapmaya gidiyordu.YÅreği durarak, sinirden titreyerek, bir duvarı kanala, bir duvarı "..." sokağına bakanolağanÅstÅ bÅyÅk yapıya yaklaştı. KÅÖÅk kÅÖÅk dairelere bÇlÅnmÅş olan bu evde terziler,Öilingirler, aşÖı kadınlar gibi her tÅrden esnaf, Öeşit Öeşit Almanlar, basma buyruk yaşayansokak kızları, kÅÖÅk memurlar ve benzerleri oturuyordu. Evin iki yanındaki avlu vekapılardan giren Öıkan belirsizdi. àÖ ya da dÇrt kapıcısı vardı evin. Delikanlı bunlardanhiÖbirine rastlamamış olduğuna sevinerek ana kapıdan sÅzÅlÅrcesine geÖip sağdakimerdivenlere yÇneldi. Bu merdiven karanlık, dar ve her zaman kullanılmayan bir tÅr servismerdiveniydi. Ama o bÅtÅn bunları biliyordu, Çğrenmişti ve merdivenlerin bu durumu sonderece hoşuna gidiyordu: bu karanlıkta .meraklı bir bakış bile tehlikeli olamazdı. DÇrdÅncÅkata Öıkarken elinde olmadan: "Eğer şimdi bÇyle korkarsam, fırsat Öıkıp da asıl . işegiriştiğimde ne olacak?.." diye dÅşÅndÅ. Burada asker emeklisi hamallar kesti yolunu, birdaireden mobilya Öıkarıyorlardı. Burada, memurluk yapan bir Alman'ın ailesiyle birlikteoturduğunu daha Çnceden biliyordu. "Anlaşılan Alman taşınıyor, o halde dÇrdÅncÅ katta, bumerdiven sahanlığında hiÖ değilse bir sÅre iÖin yalnızca kocakarının dairesi dolu olacak. BuÖok iyi... Ne olur ne olmaz..." diye dÅşÅndÅ ve kocakarının kapısını Öaldı. äıngırak, bakırdandeğil de, tenekedenmiş gibi cılız bir ses Öı-kardı. Bu tÅr evlerin bÇyle kÅÖÅk dairelerindeÖıngıraklar hemen20hep bÇyledir. O, bu Öıngırak sesini unutmuştu bile... Ve şimdi bu Çzel ses ona birdenbire birşeyler anımsatmış, apaÖık bir şeyleri gÇzÅnÅn ÇnÅne getirmişti. Tirtir titriyordu, sinirleri allakbullak olmuştu. Az sonra kapı Öizgi gibi hafifÖe aralandı. Kapıyı aÖan kadın geleni aralıktanaÖıkÖa duyulan bir gÅvensizlikle sÅzÅyor, karanlıkta yalnızca ışıldayan gÇzleri gÇrÅlÅyordu.Ama sahanlıkta başkalarının da bulunduğunu gÇrÅnce yÅreklendi ve kapıyı iyice 'aÖtı.Delikanlı iÖeri girdi; tahta perdeyle kÅÖÅcÅk bir mutfaktan ayrılmış karanlık bir antreydiburası. Kocakarı hiÖbir şey sÇylemeden Çylece duruyor ve soru dolu gÇzlerle ona bakıyordu.KÅÖÅcÅk, kupkuru bir ihtiyardı bu, altmış yaşlarında vardı, bakışları temiz değildi, burnu sivrive kÅÖÅk, başı aÖıktı. Hafif ağarmış kirli sarı saÖlarına bolca yağ sÅrmÅştÅ. Bir tavuk bacağınıandıran ince uzun boynuna paÖavralaşmış bir fanila parÖası sarmıştı. Omuzlarındaysa,havanın sıcak olmasına rağmen rengi yitmiş, paramparÖa bir kÅrk pelerin sallanıyordu. İkidebir ÇksÅrÅyor, inliyordu. Anlaşılan delikanlının bakışları hiÖ de normal değildi ki, kocakarınıngÇzlerinde az Çnceki gÅvensizlik anlatımı yeniden belirdi.Delikanlı daha nazik davranması gerektiğini anlayarak hafifÖe eğildi ve:"Raskolnikov!" diye mırıldandı. "àniversite Çğrencisi. Bir ay kadar Çnce gene gelmiştim."Soru dolu gÇzlerini ondan ayırmayan kocakarı tane tane:"Anımsıyorum", dedi. "äok iyi anımsıyorum. Gelmiştiniz."Kocakarının gÅvensizliği Raskolnikov'u şaşırtmıştı:"Ben... İşte yine Çyle bir iş iÖin geldim..." dedi."Belki de kadın her zaman bÇyledir", diye dÅşÅndÅ sonra can sıkıntısı iÖinde. "Belki de ben ozaman ayrımsayamamıştım."Kocakarı bir sÅre kararsızlık iÖindeymiş gibi sustu, sonra yana Öekilerek konuğa odaya aÖılankapıyı gÇsterdi."Buyurun!"KÅÖÅk, bir odaydı burası. Duvarları sarı kéğıtla kaplanmıştı. Pencerelerinde tÅl perdeler ve ıtırÖiÖekleri gÇrÅlÅyordu. Batmakta olan gÅneşin ışıklarıyla apaydınlıktı oda. Raskolnikov'unkafasından bir anda "Demek o zaman da gÅneş bÇyle aydınla-21tacak..." dÅşÅncesi geÖti. Odanın ve iÖerdeki eşyaların durumunu unutmamak iÖin ÖarÖabukÖevresine bir gÇz gezdirdi. Ancak odanın ayirdedici hiÖ bir Çzelliği yoktu. Mobilyalar eskiydive sarı ağaÖtan yapılmışlardı. Bunlar: tahta arkalığı eğilmiş bir ka-nape, bunun ÇnÅnde ovalbir masa, iki pencere arasına yerleştirilmiş aynalı bir tuvalet masası, duvar boyunca dizilmişsandalyeler ve ellerinde kuşlarla Alman kızlarını gÇsteren sarı ÖerÖeveli ucuz bir iki tablo...İşte bÅtÅn mobilya. Odanın bir kÇşesinde kÅÖÅk bir tasvirin ÇnÅnde bir kandil yanıyordu. Herşey tertemizdi. Mobilyalar da, dÇşemeler de iyice ÇvÅlmÅştÅ, her şey pırıl pırıldı. Delikanlı"Yelizaveta'nın isi bu", diye geÖirdi iÖinden. BÅtÅn evde kÅÖÅcÅk bir toz taneciği bile yoktu.Raskolnikov, "Temizliğin bÇylesine ancak kÇtÅ yÅrekli yaşlı dullarda rastlanabilir", diyedÅşÅndÅ ve merakla iki odayı birbirinden ayıran basma perdeye baktı. Kocakarının yatağıylabir konsolun bulunduğu bu odayı -zaten tÅm daire bu iki odadan oluşuyordu-daha Çncekigelişinde de gÇrememişti.Odaya girdiklerinde kadın delikanlının yÅzÅnÅ iyi gÇrebilmek iÖin yine tam onun ÇnÅnedikilerek sert bir sesle:"Neymiş, gÇster bakalım?" dedi.Cebinden eski bir gÅmÅş saat Öıkaran delikanlı:"İşte" dedi, "rehin iÖin getirdim."Saatin arka kapağında bir kÅre resmi vardı. KÇsteği de Öeliktendi."Bundan Çnceki rehinin de gÅnÅ doldu. àÖ gÅn geÖti bir ayı." "Size bir aylık daha faiz Çderim,lÅtfen bir kaÖ gÅn daha sabredin.""Sabretmek ya da eşyanızı hemen satmak benim bileceğim bir şey artık.""Nasıl, saatime epey para verecek misiniz, Alyona İvanovna?""Hep bÇyle işe yaramaz, ıvır zıvır şeyler getiriyorsunuz. Beş para etmez bu saat. GeÖengetirdiğiniz yÅzÅk iÖin size tastamam iki ruble vermiştim, oysa yenisi kuyumculurda birbuÖuğa o yÅzÅklerin.""DÇrt ruble'verin, parasını Çder geri alırım, baba yadigérı bir saattir. Yakında elime parageÖecek."22"Bir buÖuk ruble ve faizi de peşin, işinize gelirse...""Bir buÖuk ruble mi?"Kadın saati geri uzatarak:"Siz bilirsiniz" dedi.Delikanlı saati Çyle bir Çfkeyle aldı ki, hemen Öıkıp gitmeye hazırdı, ancak bir an dÅşÅnÅncegidecek hiÖbir yeri olmadığını ve buraya asıl başka bir nedenle geldiğini anımsayarak:"Verin!" dedi kabaca.Kocakarı anahtarları Öıkarmak iÖin elini cebine sokarak perdenin arkasındaki odaya geÖti.Odanın ortasında tek basına kalan delikanlı merakla kulak kabartıp dinlemeye başladı,kocakarının Çteki odada neler yaptığını dÅşÅnmeye Öalışıyordu. Gelen seslerden kadınınkonsolu aÖtığı anlaşılıyordu. "Demek Åst Öekmecede... Demek anahtarları sağ cebindetaşıyor... Hepsi bir arada anahtarların, Öelik bir halkaya geÖirilmiş... Bir tanesi hepsindenbÅyÅktÅ, ÅÖ kat bÅyÅktÅ nerdeyse, ucu da dişliydi, o halde konsolun anahtarı bu olamaz,demek ki bir başka Öekmece ya da sandık daha var iÖerde... Bu Çnemli. Sandıkların anahtarlarıhep bÇyle olur. Ama bÅtÅn bunlar ne kadar aşağılık şeyler..."Kocakarı dÇndÅ:"İşte beyciğim! Bir ruble iÖin aylık on kÇpek faiz, bir buÖuk ruble iÖin onbeş kÇpek eder. Biraylık peşin tabii. Bundan Çnceki iki ruble iÖin de aynı hesaba gÇre yirmi kÇpek faiz tutuyor. Yine peşin. Hepsi otuz beş kÇpek. BÇylece saatiniz iÖin bÅtÅn alacağınız bir ruble onbeşkÇpek. Buyurun!""Ne! Yani siz şimdi bana yalnızca bir ruble on beş kÇpek mi veriyorsunuz?""Tam da Çyle."Delikanlı tartışmaya girmedi, parayı aldı. Sanki sÇyleyeceği ya da yapacağı bir şeyler dahavar, ama bunların ne olduğunu kendisi de bilmiyormuş gibi odadan Öıkmakta acele etmiyor,kadına bakıyordu."BugÅnlerde size bir şey daha getireceğim Alyona İvanovna... GÅmÅşten, Öok gÅzel bir şey...Bir sigara tabakası... Bir arkadaşıma vermiştim, alır almaz..."23Şaşırdı ve sustu."Bunu o zaman konuşuruz beyciğim.""HoşÖakalın... Evde hep yalnız mı oturursunuz Alyona İvanovna, kız kardeşiniz yok mu?""Kız kardeşimden size ne?""HiÖ. Üylece sormuştum. Demek siz şimdi ... Neyse, hoşÖakalın Alyona İvanovna!"Raskolnikov bÅyÅk bir Çfkeyle Öıktı kadının evinden. Üfkesi gitgide bÅyÅyordu.Merdivenlerden inerken bir şey karşısında ansızın şaşırmış gibi birkaÖ kez durakladı. Sonundasokağa vardığında "Tanrım!" diye bağırdı. "Ne kadar aşağılık şeyler bÅtÅn bunlar! Olacak şeymi, ben... HiÖ olacak şey mi, ben... Hayır saÖmalık bu, aptallık!.. BÇyle korkunÖ şeyler nasılgeÖebiliyor kafamdan! YÅreğim, ne iğrenÖliklere elverişliymiş meğer!.. Evet, tam da ÇyleiğrenÖ, aşağılık şeylere... Ve ben bÅtÅn bir aydır..."Üfkesini ne sÇzcÅklerle, ne haykırışlarla dile getirebiliyordu. Daha kocakarının evinegiderken yÅreğini sıkıştırmaya başlayan tiksinti Çyle boyutlara ulaşmıştı ki, delikanlısıkıntısından ne yapacağını, ne edeceğini bilemiyordu. Kaldırımda, kimseyi gÇrmeden birsarhoş gibi yÅrÅyor, gelip geÖenlere Öarpıyordu. Ancak bir başka sokağa saptığı zamankendine gelebildi. Durup Öevresine bakındı. Bir meyhanenin ÇnÅndeydi. Bodrum kattaydımeyhane ve girişi kaldırımdan birkaÖ basamak aşağıdaydı. Tam bu sırada iki sarhoş birbirinetutunarak ve kÅfÅrler savurarak dışarı Öıkıyorlardı. Daha fazla dÅşÅnmedi ve hemenmeyhaneye indi. Daha Çnce hiÖ gitmemişti meyhaneye, ama şu anda başı dÇnÅyor,susuzluktan iÖi kavruluyordu. Soğuk bir bira iÖmek istedi canı, sonra bÇylesine birdenbirehalsiz dÅşÅşÅnÅ aÖlığına yÅkledi. Karanlık, pis bir kÇşede, ÅstÅ yapış yapış bir masaya geÖipoturdu, bir bira sÇyledi. İlk bardağı doymazcasına iÖti. Birden rahatladı, kafasının iÖiaydınlanıvermişti. "SaÖma bÅtÅn bunlar", diye sÇylendi. Umutlanmıştı. "Telaşlanacak,Çfkelenecek bir şey yok ortada. Basit bir bedensel rahatsızlık! Bir bardak bira ve birkaÖ parÖapeksimetle kendine geliveriyor insan! DÅşÅncelerini toparlıyor, kararsızlığı yok olup gidiyor!TÅh! Bir şey olmuş gibi sanki!.." Birden ağır bir yÅkten kurtulmuş gibi rahat-24ladı, neşeyle bakmaya başladı Öevresine. Ancak o anda bile, uzaktan uzağa, bu iyimserliğininhastalıklı bir iyimserlik olduğunu duyumsuyordu.Meyhanenin pek kalabalık olmadığı bir saatti. Merdivenlerde rastladığı iki sarhoşun ardından,aralarında bir de kadın bulunan armonikalı beş kişilik bir sarhoş grubu daha ayrıldımeyhaneden. Bunların gidişinden sonra ortalık iyiden iyiye sessizleşmişti. Fazla halliceolmadığı anlaşılan tÅccara benzer biriyle onun arkadaşı olduğu anlaşılan şişman, iri yarıredingotlu, kır sakallı bir adam kalmıştı meyhanede. İyice kendinden geÖmişti bu ikincisi,iskemlesinde uyukluyordu. Arada bir uyanır gibi oluyor, kollarını aÖıp, parmaklarınışakırdatıyor, sonra yerinden kalkmadan vÅcudunun belden yukarısını kıvırıp oynataraksÇzlerini doğru dÅrÅst Öıkartamadığı saÖma bir şarkı tutturuyordu.BÅtÅn yıl karımı okşadım BÅ-tÅn yıl ka-rı-mı ok-şa-dım...Yeniden dalıyor, yeniden uyanır gibi oluyor, bu kez başka bir şarkı tutturuyordu:PodyaÖeskaya 'da dolaşırken Eski sevgilimi buldum...Ancak onun bu mutluluğuna kimse ortak olmuyordu; bira bardağının ardında suskunoturmakta olan tÅccar kılıklı, arka-daşının bu taşkınlıklarını dÅşmanca ve kuşkulu gÇzlerleizliyordu. Bir adam daha vardı meyhanede, emekli memura benziyordu. ÜnÅnde kadehi,herkesten ayrı bir kÇşede oturuyor, arada bir Öevresindekilere gÇz gezdirerek bir yudumalıyordu. O da bir parÖa heyecanlı gibiydi.   

dostoyevski suç ve cezaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin