IVAnnesinin mektubu yÅreğini parÖalamıştı. Ama mektuptaki ana dÅşÅnce konusunda, hattamektubu okurken bile bir an iÖin olsun kuşkuya kapılmamıştı. Sorunun ÇzÅnÅ ÖoktanÖÇzÅmlemişti, hem de kesinlikle: "Ben sağ oldukÖa, bu evlilik olmayacak. Senin de, BayLujin, canın cehenneme!""äÅnkÅ her şey apaÖık ortada" diye mırıldandı; verdiği kararın başarısını Çnceden kutlar gibihaince gÅlÅmsÅyordu. "Hayır anneciğim, hayır DÅnya, beni aldatamazsınız!.. Banadanışmadan karar verdikleri iÖin bir de ÇzÅr diliyorlar!.. Daha neler! Ve artık kararlarındancaymanın olanaksız olduğunu dÅşÅnÅyorlar -gÇrÅrÅz olanaklı mı, değil mi?- Üne sÅrdÅkleribahane de ne Çnemli ya: 'Pyotr PetroviÖ'in işleri Çyle Öok Çyle Öok ki, posta arabasından ya datrenden başka bir yerde evlenemez!' Hayır, Dunya'cığım, ben her şeyi gÇrÅyor ve benimle oÖok, Öok konuşmak istediğin şeylerin neler olduğunu biliyorum: Odanın iÖinde dÇrt dÇnerekbÅtÅn gece neler dÅşÅndÅğÅnÅ, annemin odasındaki Kazan Meryem'i ÇnÅnde ne iÖin duaettiğini de bili-61yorum. Ama Gulgulta'ya* tırmanmak kolay değildir. Hımm... Demek kesin olarak kararverildi, demek siz Avdotya Roma-novna, kendi sermayesi olan (bÇylesi daha tumturaklı, dahagÇrkemli oluyor: kendi sermayesi olan), iki yerde birden Öalışan ve (annemin yazdığına gÇre)yeni kuşağın, genÖlerin gÇrÅşlerini paylaşan, galiba iyi bir insan olan (bunu da DuneÖkabelirtiyor: galiba...) aklı başında bir işadamıyla evlenmek niyetindesiniz! En gÅzeli de bugalibal Ve DÅnya bu galiba iÖin evleniyor! Bravo doğrusu, bravo!""äok ilginÖ: acaba annem niÖin 'yeni kuşaklardan, genÖlerden' sÇzetmiş mektubunda?Yalnızca bir insanın karakterini aÖıklamak iÖin mi, yoksa daha Öapraşık bir amacı mı var:Lujin'i bana sevdirmek gibi..? Ah, kurnazlar! Sonra su da Öok ilginÖ: acaba o gÅn, o gece vetÅm ondan sonraki gÅnlerde birbirlerine karşı ne dereceye kadar iÖtendiler? Sonra, aralarındageÖen bÅtÅn sÇzler apaÖık sÇylenildi mi, yoksa, karşılıklı olarak her ikisi de birbirlerininkafasından ve yÅreğinden aynı şeylerin geÖtiğini bildikleri iÖin her şeyi yÅksek seslekonuşmamaya ve ağzından laf kaÖırmamaya mı. Öalıştı? Bu besbelli bÇyle olmuş, zatenmektuptan da anlaşılıyor: adam anneme, biraz sert gÇrÅnmÅş, o da saflığından gidip buizlenimini Dunya'ya aktarmış. DÅnya da buna iÖerlemiş ve 'canı sıkılarak' karşılık vermiş. Yane olacaktı! İş safÖa sorular sormaya gerek kalmayacak biÖimde Öoktan bitirilmiş, konuşacakbir şey kalmamış ortada, iÖerlemez de ne yapar insan? Ya suna ne demeli: 'Dunya'yı sev.Rodya, o seni kendinden de Öok seviyor Kızını oğluna kurban etmeye razı olmanın iÖten iÖeÖektirdiği bir vicdan azabı olmasın bu 'Sen bizim her şeyimiz, tÅm umudumuzsun!' Oh,anne!.."İÖi kabarıyor, yÅreğindeki hınÖ gitgide bÅyÅyordu, eğer şu anda Lujin karşısına ÖıksaÇldÅrebilirdi onu.Beyninin iÖindeki dÅşÅnce burgacını izlemeyi sÅrdÅrerek, "Evet" dedi, "bu doğru: Bir insanıtam tanıyabilmek iÖin 'hiÖ aceleGulgulta: KudÅs yakınlarında, idamların yapıldığı bir tepeye verilen ad, İncil'de yeralan birsÇylenceye gÇre İsa da burada Öarmıha gerilmiştir. Mezacen acı Öekilen yer, acı kaynağıanlamında kullanılır. (äev.)62etmemek ve son derece dikkatli, temkinli yaklaşmak gerek'; ama Lujin apaÖık ortada biradam. Bir kez "işadamı, sonra, galiba da iyi bir adam, şaka mı, bagajın taşınmasını Åzerinealmış, bÅyÅk sandığın parasını o Çdeyecekmiş!.. Nasıl iyi denmez bÇyle bir adama? Onlarsa,yani gelin hanımla annesi, bir kÇylÅyle birlikte Åzeri tente ÇrtÅlÅ bir arabayla gelecekler.(Bilirim o arabaları, ben de yolculuk etmiştim) Ama ne Çnemi var canım! Hepsi hepsi doksanverst! Ondan sonra da 'trenle, pekélé ÅÖÅncÅ mevkide gelebiliriz', bu da hiÖbir şey değil, binverstlik bir yol! Son derece mantıklıca! Ayağım yorganına gÇre uzat, demişler. Hey, bayLujin, bu senin gelinin be... Annemin bu yolculuk iÖin emekli aylığını kırdırdığını bilmiyorolamazsın! Ama doğru, ticari bir isletme bu Çyle değil mi? Madem ki Öıkarlar karşılıklı vekazanÖlar eşit, Çyleyse harcamalar da yarı yarıya olmalı... AtasÇzÅndeki gibi yani: tuz ekmekberaber, tÅtÅn herkesin kendi kesesinden. Ama bizim işadamı, işadamlığını gÇsterip hafiftertip bir kazık atmış burada: bagajın parası onların yol parasından daha az tutar, hatta belkide bedavayadır. GÇrmÅyor mu peki bunu bizimkiler, yoksa, gÇrmek mi istemiyorlar? àstÅneÅstlÅk bir de hoşnutlar durumdan, hoşnut! Oysa daha ÖiÖekleri bunlar bu işin, meyvalararkadan gelecek! Ve burada Çnemli olan adamın cimriliği, eli sıkılığı değil, olup bitenlerinoluş biÖimi. Evlendikten sonra adamın karakterinin ne olacağım belirleyecek olan şey işte bubiÖimdir... Annem ne demeye bu harcamaları yapıyor? Pe-tersburg'a neyle gelecek? àÖrubleyle mi? Geldi diyelim, Peters-burg'da neyle geÖinecek? Kaldı ki, birtakım nedenlerle,nikahtan sonra, hatta ilk gÅnlerde bile, DÅnya ile birlikte oturmasının olanaksız olduğunusezdiğini yazmıyor muydu? Kendisi her ne kadar, 'bÇyle bir Çneriyi ben kendim geriÖeviririm' diyorsa da, saygıdeğer bayımızın bu konuda ağzından bir şeyler kaÖırdığını, bunubÇylece sezinlettiği kesin. Peki nedir, kime gÅveniyor annem? Afanasiy İvanoviÖ'e olanborcunun da kesileceği yÅz yirmi ruble emekli aylığına mı? Kışlık boyun atkısı ve eldivenÇrmekten yorgun gÇzlerini kÇr edecek. Ama bu boyun atkılarından gelecek olan para,annemin emekli aylığına ancak yirmi rublelik bir katkıda bulunabilecek, bunu biliyorum.Demek ki, ÇnÅnde so-63nunda yine bay Lujin'in cÇmertlik duygularında umutlan: 'SÇzde kendisi Çnerecek yardımdabulunmayı', aycunuzu yalarsınız siz! Schiller'in temiz yÅrekli, iyi insanları da bÇyledir: sondakikaya dek. insanı hep tavus tÅyleriyle sÅslerler, kÇtÅlÅğÅ akıllarına bile getirmezler;madalyonun ÇbÅr yÅzÅnÅ Çnceden sezinle-seler bile, sÇylemeleri gereken gerÖek sÇzleriÇnceden hiÖbir şekilde ağızlarından kaÖırmak istemezler bunu dÅşÅnmek bile onları incitir;tavus tÅyleriyle sÅsledikleri kişi gelip de kendilerim • burunlarından yakalayana dek, elleriyleyÅzlerini ÇrtÅp gerÖeği gÇrmek istemezler. Bay Lujin'in de nisam var mı acaba? YakasındaSainta-Anne nisanı bulunduğuna bahse girerim, resmi Öağrılara ya da tÅccar yemeklerinegiderken takıyordur. Kendi dÅğÅnÅnde de takar artık! Neyse, Allah belasını versin!""...Hadi annemi anlıyorum, oldum olası bÇyledir o, ama Dunya'ya ne oluyor? Dunya'cığım,canım, ben sizi iyi tanırım! Son kez gÇrÅştÅğÅmÅzde yirmisine basmıştınız, huyunuzu iyiceanlamıştım. Annem mektubunda 'Dunyacık pek Öok şeye katlanabilir' diyor. Biliyorum.İkibuÖuk yıldır biliyorum bunu, ve ikibuÖuk yıldır, hep bunu dÅşÅnÅr dururum: 'DuneÖka pekÖok şeye katlanabilir'. Doğrusu da bu, bir bay Svidrigaylov'a katlanabildiğine gÇre, hem debÅtÅn sonuÖlarıyla katlanabildiğine gÇre, Dunya'cık gerÖekten pek Öok şeye katlanabilir.Şimdi de, annesiyle birlikte, yoksul bir aileden gelen ve kocasına minnet duyan bir kızınÅstÅnlÅğÅ Åzerine, Åstelik de daha ilk tanışmalarında, kuramlar geliştiren bay Lujin'ekatlanabileceğim dÅşlÅyor... Aklı başında bir adam olmasına karşın, diyelim bunu istemeden'ağzından kaÖırıverdi' (kaldı ki bunu bilerek, isteyerek de sÇylemiş olabilir: gerÖekdÅşÅncesini aÖıklamak iÖin). Ama ya DÅnya? Ne olduğu apaÖık belli bir adamla yaşamayanasıl razı olabiliyor? O DÅnya ki, yavan ekmek yer, ama ruhunu pazara Öıkarmaz; rahatlıkuğruna manevi ÇzgÅrlÅklerinden vazgeÖmez! Hem Lujin ne, Sciezvvig-Golstein* iÖin bileyapmaz bÇyle bir şe-* Sciezwig-Golstein: Prusya'nın, Sciezvvig-Golstein dukalığını Danimarka'dan ilhak etmesi, Prusya-Danimarka (1864) ve Prusya-Avusturya (1866)savaşlarının nedeni olmuştu. Bu savaşlar o dÖnem Rusyası'nda gazete ve dergilerde ilgiyleizleniyordu. Dostoyevski'nin yayımladığı "Vremya" dergisi de olaylara geniş ÖlÅÑde yerveriyordu.64yi! Hayır, benim bildiğim DÑnya değişmiş olamaz. Svidrigay-lov'lardaki koşulların ağırolduğu su gÖtÑrmez! Yılda ikiyÑz rubleye kent kent dolaşıp mÑrebbiyelik etmek de zordur.Ama ben yine de biliyorum ki, kızkardeşim zenci olarak bir Åiftlik sahibine* ya da LitvanyalıBaltık Almanları'na**, satılmayı yeğler de, hiÅbir zaman saygı duymayacağı bir adamlayalnızca kişisel Åıkarlarını gÖzeterek evlenip ruhunu ve manevi varlığını alÅalt-maz. Hatta şuLujin denilen adam som altından, tertemiz bir pırlantadan bile olsa, kızkardeşim onun yasalkapatması olmayı kabul etmez! ãyleyse niÅin razı oluyor? Nedeni ne bunun? Nasıl birbilmece bu bÖyle? Aslında durum apaÅık ortada: DÑnya kendisi iÅin, rahat bir yaşam iÅin,(hatta kendini ÖlÑmden kurtarmak bile sÖz konusu olsa) kendini satmaz, ama bir başkası iÅinsatar! Sevdiği, taptığı bir insan iÅin, satar! İste bilmecenin ÅÖzÑmÑ bu: DÑnya, kardeşi veannesi iÅin kendini satıyor! Her şeyi satabilir bu iki insan iÅin o! O, biz burada gerektiğizaman tÑm ahlaki duygularımızı bastırır, ÖzgÑrlÑğÑmÑzÑ, huzurumuzu, hatta vicdanımızı, herşeyimizi, her şeyimizi bitpazarında satışa Åıkarırız! Tek ki sevdiğimiz varlık mutlu olsun.BÑtÑn bunlar yetmezmiş gibi cizvitlerden Öğrendiğimiz birtakım perendebazl'ıklaryapar, yaptığımızın doğruluğuna, yÑce amaca ulaşmak cin gerÅekten bÖyle yapılmasıgerektiğine kendimizi bir sÑre cin inandırırız. Biz bÖyleyiz işte, her şey gÑn gibi ortada!Burada ilk planda sÖz konusu olan kişinin de Radion RomanoviÅ Ras-' kolnikov olduğubesbelli. Başka tÑrlÑ nasıl mutlu edilebilir o, Ñniversite Öğrenimini sÑrdÑrmesi nasılsağlanabilir? Hem bÖylece Lujin'in iş ortağı olması da sağlanır, tÑm geleceği gÑvence altınaalınır: Dahası, bir gÑn saygıdeğer, varsıl bir insan olabilir, |^ ve kim bilir belki de ÑnlÑ bir kişiolarak bitirir yaşamını!.. Peki* Amerika'daki Kuzey GÑney Savaşı (1861-65) ve zencilerin ÖzgÑrlÑk savaşımları 60'lı yıllarRusya'sında ilgiyle izleniyor. Rus kÖylÑsÑyle Amerikalı zenciler arasında benzerliklerkuruluyordu. Dostoyevski'nin "Vremya" dergisi de zenci hareketiyle geniş ÖlÅÑdeilgileniyordu.** Alman baronlarının acımasız sÖmÑrÑleri nedeniyle Litvanyalı kÖylÑlerin Baltıkkıyılarından yığınsal kaÅışları, 60'lı yıllarda Rus gazete ve dergile-rince ilgiyle izlenen birolaydı.65ya annem? Sevgili Rodya'dan, biricik, ilk gÖzağrısı Rodya'dan başka kimsenin sÖzÑ edilmiyorki! BÖylesine değerli bir ilk gÖzağrısı iÅin DÑnya gibi de olsa bir kız kurban edilmez rni! Ahsevgili ve adaletsiz yÑrekler! SoneÅka'nın alınyazısına benzer bir yazgıya boyun eğenyÑrekler!.. SoneÅka, SoneÅka Marmeladova! DÑnya durdukÅa varolacak olan SoneÅka! Sonyave DÑnya: Nasıl bir Özveride bulunduğunuzu iyi dÑşÑndÑnÑz mÑ? GÑcÑnÑz yetecek mi?Üıkarlarınıza uygun mu? Akıllıca mı? DÑnya'Åığım, bay Lujin'le birlikteliği kabul ettiğindeyazgın SoneÅka'nınkin-den de kÖtÑ olmayacak mı? 'HiÅ kuşkusuz burada aşk sÖzkonu-sudeğil', diyor annem. Ya ne var peki? Aşk yoksa ne olabilir ki? Ya saygı da olmazsa, tersinenefret, aşağılama olursa ne olacak? O zaman kala kala 'temizliğe dikkat etmek' kalıyor. ãyledeğil mi? Bir temizliğin ne demek olduğunu anlıyor musunuz siz? Anlıyor musunuz, anlıyormusunuz? Lujin iÅin sÖzkonusu olan temizliğin, SoneÅka temizliğinden hiÅbir ayrımıolmadığını, hatta belki de ondan daha aşağılık, daha bayağı bir temizlik olduğunu anlıyormusunuz? ÜÑnkÑ Dunyacığım bu sizin iÅin biraz daha rahat yaşama sorunuyken, ÖbÑr tarafiÅin yalnızca aÅlıktan Ölmeme sorunudur. 'Bu tÑr temizlikler, DuneÅka, Åok, Åok pahalıyamalolur!' Ya daha sonra bu yÑkÑ gÑcÑnÑzÑn ÑstÑnde bulur da Åekemezseniz? Ne bÑyÑk biraşağılanma olacak bu; ne acılar Åekeceksiniz, nasıl ileneceksiniz, ne Åok gÖzyaşı dÖkeceksiniz herkesten gizleyerek, ÅÑnkÑ siz bir Marfa Pet-rovna değilsiniz Dunya'cığım. Ve anneniz neyapacak o zaman? Şimdiden bunca ÑzÑntÑ duyuyor, bunca acı Åekiyor: her şey apaÅık ortayaÅıktığı zaman ne olacak? Sonra, ben ne olurum?.. Ne sanıyorsunuz siz beni? Sizden bÖyle birÖzveri istemiyorum DuneÅka, istemiyorum, sizden de anne, anlıyor musunuz? İstemiyorum!Ben yaşadıkÅa, sizin bu tasarladıklarınız olmayacak, anlıyor musunuz, olmayacak, ben kabuletmiyorum!Birden kendine geldi, durdu."Olmayacak mı? Ne yapabileceksin de olmayacak? Yasak mı edeceksin? Var mı bÖyle birşeye hakkın? BÖyle bir hakkının olabilmesi iÅin, onlara ne verebileceğini sÖyleyebilirsin?Okulunbitip de kendine bir iş bulabildiğin zaman bÑtÑn geleceğini, . yazgını onlara adamayı mı? ÜokÅiğnenmiş sÖzler bunlar, Ñstelik de geleceğe ilişkin; simdi ne yapabilirsin? Hemen simdi birşeyler yapmak gerek, anlıyor musun? Oysa sen ne yapıyorsun? Soyuyorsun onları. Onlar buparayı yÑz ruble aylıklarından, Svid-rigaylovlar'dan, rehinlerden sağlıyorlar. Ey onlarınyazgılarını elinde tutan Zeus, ey geleceğin milyoneri, Svidrigaylovlar'a, Afanasiy İvanoviÅVahruşinler'e karşı nasıl koruyacaksın onları? Ve ne zaman? On yıl sonra mı? Bu on yıliÅinde atkı Örmekten ve ağlamaktan annenin gÖzleri kÖr, oruÅ tutmaktan vÑcudu bir deri birkemik karmayacak mı? Ya kız kardeşin? Bir dÑşÑn bakalım bu on yıl kızkardeşini ne halegetirecek? DÑşÑnebildin mi?"Bu ve benzeri sorularla kendisine Öyle acı Åektiriyordu ki, bu isten tad alıyor gibiydi sanki.Oysa bunlar yeni, ansızın gÑndeme gelivermiş sorular değildi. Hepsi bildik, eski sorulardı.Nicedir yÑreğini buran, iÅini ezen sorulardı. Şu anki sıkıntıları Åok eskiden .doğmuştu iÅinde,doğmuş, bÑyÑmÑş, birikmiş, son zamanlarda ise olgunlaşıp yoğunlaşarak, yÑreğine vebeynine acı veren, ÅÖzÑmÑnÑ bekleyen, korkunÅ, yabanıl, doğaÑstÑ bir niteliğe bÑrÑnmÑştÑ.Şimdiyse annesinin mektubu bir gÖkgÑrÑltÑsÑ gibi patlamıştı iÅinde. Artık apaÅık bir şeyvardı: Bu sorunlar ÅÖzÑmsÑzdÑr diyerek hiÅbir şey yapmadan oturup kalmanın, saltdÑşÑnmenin ve acı Åekmenin zamanı değildi. Hemen, su anda, Åabucak bir şeyler yapmasıgerekirdi. Ya bunları yapacaktı, yada..."Ya da yaşamaktan bÑsbÑtÑn vazgeÅeceksin!" diye birden Öfkeyle bağırdı." Uysallıklayazgına boyun eğecek, onu olduğu gibi kabul edeceksin ve her tÑrlÑ yaşama, sevme, Åalışmahaklarından vazgeÅip, iÅinde ne varsa boğacaksın!"Sonra birden Marmeladov'un dÑnkÑ sorusunu anımsadı."Anlıyor musunuz, anlıyor musunuz sayın bayım, bir insanın artık gidebileceği hiÅbir yerininolmaması ne demektir, anlıyor ' musunuz? ÜÑnkÑ her insanın gidebileceği hiÅ değilse biryerin olması gerekmez mi?.."Birden Ñrperdi, yine dÑn dÑşÑndÑğÑ şeyler gelmişti aklına. Ama Ñrpermesi bundan değildi.ÜÑnkÑ o bunların kafasında67"canlanacağını" biliyor, "Önceden seziyordu"; hatta bekliyordu bunu: Ama bu kez kafasındacanlanan şeyler dÑnkÑ dÑşÑnceleri değildi. Aradaki ayrım şuydu: Bir ay Önce, hatta dÑn bile,bu yalnızca bir dÑştÑ, şimdiyse... yeni, korkutucu, tanımadığı bir biÅimde karşısındaydı;birdenbire anlamıştı Raskolnikov bunu. Kan beynine saldırdı, gÖzleri karardı.Üabucak Åevresine gÖz gezdirip bir sıra arandı, oturmak istiyordu, K... bulvarındaydı. YÑzadım kadar Ötede bir sıra gÖrdÑ, hızla yÑrÑmeye başladı. Ama yolda bir an bÑtÑn ilgisiniÑzerine Åeken kÑÅÑk bir olaya, tanık oldu.Üevresine bakınıp sıra aranırken, yirmi adım kadar ilerisinde yÑrÑmekte olan bir kadın gÖrdÑ.Yanından gelip geÅen herkese olduğu gibi bu kadına da dikkat etmemişti Önce. KimileyinÖyle olurdu ki, eve dÖndÑğÑ yolu anımsayamazdı, alışkanlığı olmuştu bÖyle yÑrÑmek. Ama şuÖnÑnden giden kadının Öyle garip bir hali vardı ki, daha ilk bakışta dikkati Åekiyordu. RaskÖlnikov Önce isteksizce, rastgele bir merakla, sonra artan bir ilgiyle kadına dikkat ermeyebaşladı. Kadındaki garipliğin Özellikle ne olduğunu anlamak istiyordu. İlkin, bu herhalde birkızdı, hem de Åok genÅ bir kız; bu sıcakta başı aÅık, şemsiyesiz, eldivensiz sokağa Åıkmıştı;yÑrÑrken de kollarını gÑlÑnÅ bir biÅimde sallıyordu. åstÑnde adi cins bir ipekli elbise vardı.Ama elbisenin kızın Ñzerinde duruşu da bir tuhaftı: Bir kez gÑÅlÑkle iliklendiği anlaşılıyordu,sonra, arkada, tam bel Ñzerinde eteği aşağı doğru yırtılmıştı/buradan kocaman bir kumaşparÅası sarkmış, sallanıyordu. Üıplak boynunda kÑÅÑk bir eşarp vardı, ama bu da eğretibağlanmıştı ve yandan sarkıyordu. BÑtÑn bunlar yetmezmiş gibi, kızın yÑrÑyÑşÑ de bir tuhaftı,gÑÅlÑkle ayakta duruyor, sendeliyor, hatta iki tarafa yalpalayarak yÑrÑyordu. Raskolni-kov'undikkati artık tÑmÑyle kızın Ñzerine toplanmıştı. Tam sıranın yanına vardıklarında kıza yetişti.Ama kız kendini sıranın Ñzerine bırakıvermişti, bitkin bir halde basını sıranın arkalığınaatmış, gÖzlerini de yummuştu. Kıza dikkatle bakınca RaskÖlnikov onun kÖrkÑtÑk sarhoşolduğunu anladı. GÖrÑnÑşÑ son derece tuhaf ve Åirkindi kızın. RaskÖlnikov bir an yanılıyorolabileceğini bile dÑşÑndÑ. Gencecik bir kızdı bu, ortaltı, hatta belki68de onbeş yaşında ancak vardı. KÑÅÑcÑk yÑzÑ beyaz ve sevimliydi. Ama alev alev yanan buyÑz, biraz şişkince duruyordu. Pek bir şeyin farkında değil gibiydi kız; bacak bacak ÑstÑneatmıştı, ama bacaklarından birini biraz fazla kaldırmıştı. BÑtÑn bunlardan, kızın, sokaktabulunduğunun bilincinde olmadığıanlaşılıyordu.RaskÖlnikov ne oturuyor, ne de gitmek istiyordu, şaşkın şaşkın, Öylece kızın ÖnÑndedikiliyordu. Kimselerin pek gelip geÅmediği bu bulvar, şu anda, bu Öğle sıcağında tÑmdenıssız gibiydi. Yalnız onbeş adım kadar Ötede, caddenin kenarında, her halinden kızın yanınagelmeyi Åok istediği belli olan bir adam duruyordu. Besbelli kızı yolda gÖrmÑş, buraya dekizlemişti. Ama işte RaskÖlnikov engel olmuştu kendisine. Sezdirmemeye Åalışarak, ÖfkeliÖfkeli Raskolmkov'u izliyor, bu serseri kılıklı, can sıkıcı delikanlının Åekilip, sıranın kendisinegelmesini bekliyordu. Her şey apaÅık anlaşılıyordu. Otuz yaşlarında, tıknaz, kanlı canlı,pembe yÑzlÑ, bıyıklı, Åok şık giyinmiş bir adamdı bu. RaskÖlnikov Åileden Åıkmıştı; birden buşişman zÑppeyi aşağılamak iÅin ÖnÑne geÅilmez bir istek duydu iÅinde. Bir an iÅin kızınyanından ayrılıp, adama yaklaştı:"Hey, sizi Svidrigaylov! Ne arıyorsunuz burada?.." diye bağırdı. Yumrukları sıkılmış,dudakları Öfkeden kÖpÑrmeye başlamıştı.Adam kaşlarını Åattı, kibirli bir şaşkınlıkla ve sert sert: "Bu da ne demek oluyor?" dedi."Buradan Åekip gidin, demek ÖlÑyor!..""Sen kim oluyorsun ki benimle bÖyle konuşabiliyorsun, serseri!.."Adam bunları sÖylerken kırbacını bir iki kez salladı. RaskÖlnikov bu sıkı yapılı adamınkendisi gibi iki kişiyi rahatlıkla alte-debileceğine aldırmaksızın, yumruklarını sıkıp, Ñzerineatıldı. Ama tam bu sırada, biri onu arkasından kıskıvrak yakaladı; bir polis aralarına girmişti."Tamam, beyler, bÖyle sokak ortasında dÖvÑşmeyin!" dedi. Sonra Raskolnikov'un hırpanikılığını ayrımsayınca, sert bir tavırla ona dÖndÑ: "Kimsiniz siz? Ne istiyorsunuz?"69Raskolnikov polisi dikkatle sÑzdÑ. Bıyıkları ve şakakları kırlaşmış, zeki bakışlı, yiğit bir askeryÑzÑyle karşılaştı."Benim de tam size ihtiyacım vardı" dedi polisin elinden tutup kızın bulunduğu yere doğruÅekerek. "Adım Raskolnikov, eski Ñniversite Öğrencisi..."Sonra, yolun kenarında, olduğu yerde duran adama dÖnerek:"Bunu siz de Öğrenebilirsiniz" dedi. Yeniden polise, dÖndÑ: "Gelin memur bey, size bir şeygÖstereceğim..."Polisin elinden tutarak, kızın bulunduğu sıraya doğru sÑrÑkledi."GÇrÅyor musunuz nasıl sarhoş! Az Çnce surdan geliyordu: kim bilir kim ama meslektenbirine benzemiyor. Besbelli, aldatıp bir yere gÇtÅrmÅşler ve iyice iÖirmişler... İlk akla gelenbu. Anlıyor musunuz? Sonra da sokak ortasına bir akı vermişler... Bakın, elbisesi nasılyırtılmış ve nasıl giydirilmiş? Besbelli kendi giymemiş elbisesini, ona giydirmişler. àstelik debeceriksiz bir el, erkek eli... giydirmiş. AÖıkÖa anlaşılıyor bu. Şimdi de şu adama, kendisiyleaz Çnce dÇvÅşmek Åzere olduğum şu zÅppeye bakın. Onu ilk kez gÇrÅyorum, kendisini hiÖtanımam. Sanırım o da yolda gÇrdÅ kızı, baktı ki sarhoş, kendinde değil, izlemeye başladı.Onun bu durumundan yararlanıp, ele geÖirmek, bir yerlere gÇtÅrmek istediği besbelli... BununbÇyle olduğundan eminim. İnanın bana, yanılmıyorum. Kızı nasıl gÇzlediğini, nasıl izlediğinikendi gÇzlerimle gÇrdÅm. Ama iste ben Öıktım karşısına, engel oldum ona. Şimdi gitmemibekliyor. Bakın şu anda biraz uzaklaştı, sÇzde sigara sarıyor... Hele bir dÅşÅnÅn bakalım, nasılengel olabiliriz ona? Ve nasıl gÇnderebiliriz bu kızı evine?"Polis her şeyi apaÖık anlamıştı. Şişman adamın kıza askıntı olduğu beselliydi. İyi ama kızı neyapacaklardı? Kızın Åzerine eğilip daha dikkatlice baktı. Kıza iÖtenlikle acıdığı belli oluyordu.Başını sallayarak:"Ah, yavrucak!" dedi. "äocuk daha... Aldatmışlar... HiÖ kuşku yok. Hey!.. KÅÖÅk hanım,nerede oturuyorsunuz?"Tf\70Kız yorgun gÇzlerini aÖıp kendine soru soranlara hiÖbir şey anlamazcasına baktı, sonra onlarıyanından uzaklaştırmak ister gibi ellerini salladı."Bakın", dedi Raskolnikov, ceplerini karıştırarak bulabildiği yirmi kÇpeği uzatırken, "biraraba Öağırırı ve kızı adresine gÇtÅrmesini sÇyleyin. Ama adresini nasıl Çğreneceğiz..?"Parayı alan polis yeniden kıza seslenmeye başladı:"KÅÖÅk hanım, kÅÖÅk hanım! Şimdi bir araba'Öağıracağım ve sizi kendim gÇtÅreceğim. Amanerde oturduğunuzu bilmiyorum ki... SÇyler misiniz, nerde oturuyorsunuz?"Kız yeniden ellerini sallayarak:"Defolun be!.." diye sÇylendi."Ah, ne kadar ayıp, ne kadar ayıp, kÅÖÅk hanım!" Utanma, acıma, hoşnutsuzluk doluydupolisin sesi. Bir yandan da başını sallıyordu. Sonra Raskolnikov'a dÇnerek: "Al sana birsorun!" dedi. GÇzucuyla da delikanlıyı tepeden tırnağa sÅzÅyordu. Besbelli o da tuhafgÇrÅnmÅştÅ gÇzÅne: hem paÖavralar iÖindeydi, hem de Öıkarıp yirmi kÇpek veriyordu!.."İlk nerde gÇrdÅnÅz onu? Burdan epey uzakta mı..?""SÇyledim ya size, burada, şu caddede, ÇnÅmden, sallana sallana gidiyordu. Tam sıranınyanına gelince, yığılıp kalakaldı.""Aman yarabbi!.. Utanmazlık almış yÅrÅmÅş dÅnyada meğerse!.. Şuncacık kız... Ama nasıl dasarhoş! Besbelli şey yapmışlar onu... Baksanıza, entarisi nasıl yırtılmış! äirkeflik aldıyÅrÅdÅ..! DÅşmÅş iyi bir aile kızı belki de... BugÅnlerde pek Öoğaldı bÇyleleri. GÇrÅnÅşÅnebakarsan nazlı bÅyÅtÅlmÅş bir kız, tam bir kÅÖÅk hanım.".."Ve polis yeniden kızın Åzerine eğildi. Belki onun da bÇyle "nazlı ve tam bir kÅÖÅk hanım"izlenimi bırakan ve davranışlarında iyi terbiye almış olmanın ve Öeşitli modaların izlerinitaşıyan kızları, vardı...Raskolnikov'sa, adamdan yana telaşlıydı:"En Çnemlisi, su alÖağı saf dışı bırakmak! Her an bir kÇtÅlÅk edebilir kıza! Niyetinin neolduğunu apaÖık ortada. Baksanıza buradan bir tÅrlÅ ayrılmak bilmiyor!"71Raskolnikov bağıra bağıra konuşuyor ve eliyle doğruca adamı gÇsteriyordu. Raskolnikov'unsÇzlerini duyan adam yemden kavga edecek gibi oldu, ama sonra vazgeÖti. Raskolnikov'aaşağılayıcı bir bakış fırlatarak, on adım kadar ilerleyip yeniden durdu."O adamı halletmek kolay" dedi polis dÅşÅnceli dÅşÅnceli. "Ama bu, kendisini nereyegÇtÅreceğimizi sÇylemiyor ki... Yoksa..." Yeniden kızın Åzerine eğildi. "KÅÖÅk hanım, kÅÖÅkhanım!..."Kız birden gÇzlerini aÖtı, ne olup bittiğini anlıyormuş gibi dikkatle Öevresine bakındı, sonrasıradan kalkıp geldiği yÇne doğru yÅrÅmeye başladı. Yine elini genişÖe sallayarak: "Tuh,utanmazlar!" diye sÇylendi. "Nasıl da asılıyorlar!.." Hızlı ama yine yalpalayarak yÅrÅyordu.Şık giyimli adam da, gÇzlerini ondan ayırmaksızın yolun karşı tarafından onu izlemeyebaşladı.Polis kesin bir tavırla:"HiÖ ÅzÅlmeyin, izin vermeyiz ona" dedi ve onların ardı sıra yÅrÅmeye başladı. Sonra iÖiniÖekerek ekledi. "Utanmazlık almış yÅrÅmÅş meğerse..!"Bu anda Raskolnikov'u birdenbire değiştiren bir şey oldu; sanki bir iğne batmış, ya da birşeyısırmıştı delikanlıyı. "Hey, baksanıza!" diye bağırdı polisin arkasından. Polis dÇnÅp baktı."Bırakın! Size ne? Bırakın gitsin! (Eliyle şık adamı gÇsterdi) Bırakın o da neşesini bulsun!Size ne ki karışıyorsunuz?"Polis hiÖbir şey anlamamıştı, gÇzlerini ayırmış Raskolnikov'a bakıyordu. Raskolnikov isegÅlmeye başlamıştı."TÇvbe, tÇvbe!" diye sÇylenen polis elini salladı ve kızla şık adamın peşi sıra yÅrÅmeyedevam etti. Raskolnikov'u bir kaÖık ya da bundan da kÇtÅ bir şey sanmıştı besbelli."Yirmi kÇpeğimi de gÇtÅrdÅ", diye sÇylendi Raskolnikov Çfkeyle; orada bir başına kalmıştı.Ütekinden de alsın oldu olacak bir miktar para ve kızı da kendine teslim etsin; bÇylece isburada biter hiÖ değilse... Ne demeye yardıma kalkıştım ki? Bana mı kalmış yardım etmek!Hem yardıma hakkım var mı? Varsın Öiğ72Öiğ yesinler birbirlerini, bana ne! Ve hangi cesaretle verdim yirmi kÇpeğimi? Benimmiş gibibu para sanki?"BÇyle sÇylenmesine karşın yine de iÖinde bir ağırlık duydu. Boş kalan sıraya oturdu. Kafasıkarmakarışıktı. Şu anda, değil bu konu, başka herhangi bir şey de dÅşÅnebilecek durumdadeğildi. Kendinden geÖmek, her şeyi unutmak, sonra uyanıp yeni bir yaşama başlamakistiyordu.Sırada kızın az Çnce oturmakta olduğu kÇşeye bakarak:"Zavallı kız!" diye sÇylendi. Kendine gelecek, ağlayacak, sonra annesi Çğrenecek işi... Üncebir gÅzel dÇvecektir, sonra aşağılayacak, acımasızca kırbaÖlayacak, belki de evdenkovacaktır... Kovmasa bile, nasıl olsa onun kokusunu alacak Darya Frantsovna'lar Öıkacak vekızcağızı bildikleri yola sokacaklardır... Sonra, Öok geÖmeden hastaneye (annelerinin yanındanamuslu gÇrÅnÅp gizliden gizliye bu işi yapanlarda hep olduğu gibi), sonra... yine hastaneye,derken şarap... meyhane... ve yine rıastane... İki ÅÖ yıla kalmadan da kÇtÅrÅm olup Öıkacak;onse-kiz, bilemedin ondokuz yaşında sÇnÅp gidecek hayatı... GÇrmedim mi ben bÇylelerini?GÇrdÅm. Nasıl dÅşmÅşlerdi onlar bu duruma? Hep aynı şekilde... Tuh! Ama boş ver! Demekki bÇyle olması gerekiyor... Demiyorlar mı zaten, her yıl belli bir yÅzde harcanmalıymış ki,geri kalanlara engel olunmasın, rahat edebilsinler... YÅzde , ha!.. YÅzde!.. Doğrusu, gÇrkemlibir sÇzcÅk! Hem yatıştırıcı, hem bilimsel! "YÅzde" deyiverdin miydi, akan sular durur;korkacak bir şey yok demektir artık... "YÅzde" yerine başka bir sÇzcÅk kullanılıyor olsaydı,bÇylesine tedirginlikten uzak olunmazdı herhalde... İyi ama, ya DuneÖka da, buna değilse bile,bir başka yÅzdenin iÖine giriverirse?... Raskolnikov birden durdu. "Hay Allah, ben nereye gidiyordum?" diye dÅşÅndÅ. "Besbelli,bir şey iÖin Öıktım-ben dışarı... Evet/mektubu okur okumaz kendimi dışarı atmıştım...Vasilyev adasına gidecektim. Razumihin'e... Şimdi anımsıyorum. İyi ama, neden?Razumihin'e gitme de nerde Öıktı simdi? äok tuhaf doğ-, rusu!"Kendine sasıyordu. Razumihin eski Åniversite arkadaşlarından biriydi. GerÖekten şaşılacakşeydi. Raskolnikov'un Åniver-73sitedeyken hemen hiÖ arkadaşı olmamıştı. Kimseyle gÇrÅşmez, herkesten uzak dururdu. BubÇyle olunca da kısa sÅrede herkes kendisinden yÅz Öevirmişti. Ne toplantılara, nekonuşmalara, ne eğlencelere katılırdı, hiÖbir birliktelikte yer almazdı. Kendine acımaz,korkunÖ ders Öalışırdı. Bu nedenle onu sayarlar, ama sevmezlerdi. äok yoksuldu ve Öokgururluydu. Hep iÖinde bir şeyler gizler gibiydi, kimseyle paylaşmazdı dÅşÅnce veduygularını. Kimi arkadaşları onun, kendilerini hor gÇrdÅğÅnÅ dÅşÅnÅrlerdi; sankiÖocuklarmış gibi hepsine yÅksekten baktığını, bilgi, kavrayış, inanÖ yÇnÅnden hepsini geridebırakmışÖasına, onları kÅÖÅk gÇrdÅğÅnÅ, inanÖlarını, Öıkarlarını horladığını dÅşÅnÅrlerdi.Ama işte Razumihin'le dost olmuştu, daha doğrusu dostluk değil de, dostÖa bir ilişkiydi bu.Onunla aÖık konuşur, dÅşÅnce ve duygularını paylaşırdı. Zaten Razumihin'le başka tÅr birilişki kurulamazdı. Son derece neşeli, herkesle kolayca kaynaşan, saf denecek denli temiz birdelikanlıydı. Ama bu saflığın altında bir derinlik, bir erdemlilik gizliydi. Yakın arkadaşları dabunu bilirler, onu Çzellikle bu nedenle severlerdi. GerÖekten de kimile-yin aptal denilecekdenli saf gÇrÅnmesine karşın, hiÖ de aptal değildi. Dış gÇrÅnÅşÅ de dikkat Öekiciydi: uzunboylu, zayıf, kapkara saÖlı, kÇtÅ traşlıydı. Arada bir kavga gÅrÅltÅ Öıkarır, bÇyle durumlardapehlivan olur Öıkardı. Bir gece arkadaşlarıyla dolaşırken Öam yarması bir polisi bir yumruktayere oturtmuştu. Sonsuz derecede iÖki iÖebilir, ama hiÖ iÖmeden de durabilirdi; bazen aşırıdenilebilecek yaramazlıklar yapar, ama son derece uslu da olabilirdi. Razumihin'in.olağanÅstÅ bir yanı da başarısızlıklar karşısında Çfkeye kapılmaması, en gÅÖ koşullar altındabile yılıp gerilememesiydi. Bir dam Åzerini ev olarak kullanıp burada yatıp kalkabilirdi;aÖlığın, soğuğun en dayanılmazına katlanabilirdi. äok yoksuldu, kimseden yardım gÇrmez,bulduğu birtakım işlerde Öalışıp kazandığı parayla geÖinirdi. Bir yıl bÅtÅn kışı odasınıısıtmadan geÖirmiş ve bunun hiÖ de fena bir şey olmadığını, soğukta daha iyi uyunduğunuileri sÅrmÅştÅ. Şu sıralarda da parasızdı ve kısa bir sÅre iÖin Åniversiteden ayrılıp, ÇğreniminisÅrdÅrebilmesini sağlayacak parayı kazanmanın74peşine dÅşmÅştÅ.Raskolnikov dÇrt aydır uğramıyordu ona, Ra-zurmhin ise onun evinibilmiyordu. İki ay kadar Çnce bir gÅn yolda karşılaşmışlar, ama Raskolnikov başını Öevirmiş,dahası gÇrÅnmemek iÖin yolun karşı yanına geÖmişti. Razumihin'se onu gÇrmÅş, ama dostunurahatsız etmemek iÖin gÇrmezden gelmişti.Uzun uzun dÅşÅnen Raskolnikov sonunda anımsamıştı: "GerÖekten de geÖenlerdeRazumihin'den ders vereceğim bir Çğrenci ya da başkaca herhangi bir iş bulmasını istemeyidÅşÅnmÅştÅm... Ama nasıl yardım edecek ki bana? Diyelim ders buldu, diyelim, eğer varsa,elindeki parayı son kÇpeğine dek benimle paylaştı ve ben derslere gidebilecek bir kılıkuydurdum bu parayla, Öizme falan satın aldım, peki ama ya sonra? àÖ beş kÇpekle neyapabilir insan? Bu mu şimdi bana gerekli olan? Ra-zumihin'e gitmeye kalkışmam gÅlÅnÖ birşey..."Şu anda Razumihin'e gitmekte olması sorunu, birdenbire bu sorunun boyutlarını aşmış ve onuÖok korkutmaya başlamıştı. Son derece doğal gÇrÅlebilecek bu davranışında Raskolnikov,bÅyÅk bir tedirginlikle, kendisi iÖin uğursuz birtakım anlamlar bulmaya Öalışıyordu.Şaşkınlık iÖinde, "Ne yani," diye soruyordu kendi kendine, "iÖinde bulunduğum ÖıkmazdanRazumihin'e gitmekle mi kurtulacağım? Razumihin mi kurtaracak beni?"DÅşÅnÅyor, alnını buruşturuyordu, ama işte uzun dÅşÅncelerden sonra birdenbire, sankikendiliğinden, Öok tuhaf bir dÅşÅnce geldi aklına:"Hımm... Razumihin'e... -sanki kafasındaki kargaşa son bulmuştu, Çyle sakindi.- Evet.Razumihin'e gideceğim, buna hiÖ kuşku yok... Ama şimdi değil... Razumihin'e, o iş bittikten sonra gideceğim, hemen ertesi gÅnÅ... O iş bitip de her şeyin yepyeni bir yola girmesindensonra..."Birden ayıldı.75"O is mi?" diye haykırdı oturduğu sıradan hoşlanarak. "Olacak mı o iş? Olabilir mi?"Sıradan fırlayıp kalktı ve koşarcasına yÅrÅmeye başladı. Niyeti geri dÇnÅp eve gitmekti, amaeve dÇnmeyi birden Öok iğrenÖ buldu: ev... orada, o korkunÖ dolapta olgunlaşmamış mıydı budÅşÅnce kafasında? Bir aydır..? Rastgele yÅrÅmeye başladı.Sinirli titreyişi yerini sıtma titreyişine bıraktı, dahası, bÅtÅn vÅcudu titremeye başladı, busıcakta ÅşÅdÅğÅnÅ duydu.Bir iÖ zorlamayla, ama bilinÖsizce, rastladığı her şeyi incelemeye başladı, bÇylece kendinioyalamak istiyor gibiydi. Ama başaramıyordu, oyalanması bir an sÅrÅyor, yine eskidÅşÅncelerine gÇmÅlÅyordu. Titreyerek başını kaldırıp Öevresine bakrn-dığında, ne o anda nedÅşÅnmekte olduğunu, ne de o sırada nereden geÖmekte olduğunu ayrımsayabiliyordu. BÅtÅnVasilyev Adasını, KÅÖÅk Neva'yı, kÇprÅyÅ bÇyle geÖti. Ada yoluna saptı. Şehrin tozunatoprağına, birbirine girmiş, sıkışık, kocaman evlerine alışmış yorgun gÇzlerine, şu an iÖinegirdiği yeşillik ve serinlik Çnce hoş gÇrÅndÅ. Burada ne boğucu hava, ne pis kokular, ne demeyhaneler vardı. Ama bu yeni ve hoş duygular Öok kısa sÅrdÅ, bir anda yemden sinirli,tedirgin buldu kendini. Arada bir yeşillikler iÖine gÇmÅlmÅş bir daÖanın ÇnÅnde duruyor,Öitler arasından uzakta, balkonlarda, teraslarda gÅzel giyimli kadınlarla, bahÖede koşuşanÖocukları seyrediyordu. äiÖekler Çzellikle ilgisini Öekiyordu, her şeyden Öok ÖiÖeklerebakıyordu. LÅks arabalara, ata binmiş kadınlara, erkeklere rastlıyordu, bunları meraklıgÇzlerle izliyor, ama daha gÇzden yitmeden hepsini unutuveriyordu. Bir ara durdu veparalarını saydı, otuz kÇpeğe yakın parası vardı. "Yirmi polise, ÅÖ de mektup iÖin Nastasya'ya,demek ki dÅn Marmeladov iÖin kırk yedi, ya da elli kÇpek harcamışım. Paralarını saymasınınherhalde bir nedeni vardı, ama o, paralarını cebinden niÖin Öıkardığını da, niÖin saydığını daÖabucak unutmuştu. Bir aşÖı dÅkkénının ÇnÅnden geÖerken anımsadı paralarını niÖinsaydığını, acıkmıştı. İÖeri girdi, bir kadeh votka iÖti, bir bÇrek yedi. BÇreğini dışarda bitirdi.Epeydir votka iÖmemiş olduğu iÖin, iÖtiği bir kÅÖÅk kadeh Öabucak etkilemişti onu. Ayaklanağırlaştı, gÅÖlÅ bir uyku isteği76duydu. DÇnÅp evine doğru yÅrÅmeye başladı, Petrovskiy Ada-sı'na vardığında iyicebitkinlestiğini duydu, yoldan sapıp Öalılar arasına daldı, Öimenler Åzerine uzandı ve derin biruykuya daldı.Hastalıklı durumlarda gÇrÅlen dÅşlerin, belirginlik, aÖıklık,canlılık ve gerÖeğe Öok uygun oluş gibi Çzellikleri vardır. Bazan son derece korkunÖtur tablo,ama ortam ve tÅm dÅşÅnce tasarım sÅreci Çylesine gerÖeğe uygun, sanat yÇnÅnden tÅm tabloile uyuşan Çylesine ince ve beklenmedik ayrıntılarla doludur ki, dÅşÅ gÇren kişinin, Puskin,Turgenyev gibi bir sanatÖı bile olsa, uyanıkken bÇylesine bir tabloyu uydurabilmesiolanaksızdır. Hastalıklı dÅşlerdir bÇylesi dÅşler, uzun sÅre unutulmazlar ve dÅş sahibininzaten hastalıklı olan yapısı Åzerinde derin izler bırakırlar.Raskolnikov korkunÖ bir dÅş gÇrdÅ. äocukluğuydu dÅşÅnde gÇrdÅğÅ. Raskolnikov yediyaşında... Bir bayram gÅnÅ, akşama doğru babasıyla birlikte kent dışında dolaşmaya Öıkıyor.Hava kapalı, boğucu bir sıcak var. GÇrÅnÅm, tam belleğinde kalan gÇrÅnÅmdÅr, hatta şu andadÅşÅnde gÇrdÅğÅ, belleğindekin-den daha canlı. Kasaba, Çtede ÖırılÖıplak gÇrÅnÅyor, Öevredetek bir ağaÖ bile yok; Öok uzaklarda, yerle gÇğÅn birleştiği Öizginin oralarda kÅÖÅk bir ormankarartısı gÇrÅlÅyor. Kasabanın son evinden birkaÖ adım Çtede bir meyhane var, bÅyÅk birmeyhane, babasıyla yÅrÅyÅşe Öıktıklarında ÇnÅnden her geÖişinde Åzerinde tatsız duygularuyandıran, dahası onu korkutan bir meyhane bu. Her zaman kalabalık, her zaman bağırıpÖağıran, kahkahalarla gÅlen, sÇven, kısık sesle aÖık saÖık şarkılar sÇyleyen, sık sık dÇvÅşen insanlarla dolu, korkunÖ suratlı sarhoş birtakım insanlar dolaşır Öevresinde... Dolaşırkenbunlara rastladılar mı, Raskolnikov babasına sımsıkı sarılır, bÅtÅn vÅcudu titrer. MeyhaneninÇnÅnden geÖen uyduruk yol hep tozludur ve nedense siyahÖa bir tozdur bu- Yol, kıvrılarakuzanır ve ÅÖ yÅz adım kadar ilerde, sağa, kasabanın mezarlığına dÇner. Mezarlığın ortasında,yeşil kubbeli, tastan bir kilise vardır. Raskolnikov anne ve babasıyla birlikte yılda birkaÖ kezburaya gelir ve yÅzÅnÅ bile gÇrmediği bÅyÅk annesi iÖin yapılan ayine katılırdı.77Kiliseye gelişlerinde beyaz bir peÖeteye sarılı bir tabak iÖinde bir de kek getirirlerdi. PirinÖ veşekerden yapılan bu kekin Åzerinde kuru ÅzÅmlerden yapılmış bir haÖ olurdu. Raskolnikov bukiliseyi, buradaki eski, kutsal resimleri ve titrek başlı yaşlı papazı severdi. àzerine bir taşdikili olan bÅyÅk annenin mezarı yanında bir de kÅÖÅk mezar vardı. Raskolnikov'un daha altıaylıkken Çlen kÅÖÅk kardeşinin mezarıydı bu. Anımsamıyordu Raskolnikov kardeşini. Amaona kÅÖÅk bir kardeşi olduğunu sÇylediklerinden beri, mezarlığı her ziyaretlerinde, kardeşininmezarı basında eğilir, yattığı yeri Çper ve saygıyla haÖ Öıkarırdı. GÇrdÅğÅ dÅş suydu:babasıyla mezarlık yolunda yÅrÅyorlar. Meyhanenin ÇnÅnden geÖerken korkuyla babasınınelinden tutuyor ve meyhaneden yana bakıyor. Bir tuhaflık Öekiyor dikkatini: bu kez iÖerdesanki bÅyÅk bir eğlenti var. Cicili bicili giyinmiş tÅccar karıları, kÇylÅ karıları, bunlarınkocaları ve aşağı tabakadan daha bir sÅrÅ insan doldurmuş meyhaneyi. Hepsi sarhoş, hepsişarkı sÇylÅyor. Meyhanenin kapısı ÇnÅnde bir de araba var. Ama tuhaf bir araba bu. İrikadanaların kosulduğu, ağır yÅk ve şarap fıÖıları taşımaya yarayan arabalardan. Raskolnikovbu • uzun yeleli, kalın bacaklı, gÅÖlÅ atları seyretmeye bayılırdı: ÇlÖÅlÅ adımlarla sakin sakinyÅrÅrler ve yÅklÅyken, yÅksÅz olduklarından daha rahatlarmış gibi arabaya yığılmış olan dağgibi yÅkÅ hiÖ zorlanmadan Öekerlerdi. Ama şimdi tuhaf şey, bu koca arabaya Öelimsiz, aÖmasıbir kÇylÅ beygiri koşulmuştu; de-mirkırı bir lagar. BÅyÅcek bir odun ya da saman yÅkÅaltında , gÅÖsÅz gÅÖsÅz ilerlemeye Öalıştıklarını Öok gÇrmÅştÅ Raskolnikov bu atların. Helearaba Öamura ya da araba tekerlerinin de-rinleştirdikleri izlere dÅştÅğÅ zaman iyice gÅÖtendÅşerler, bu nedenle de mujiklerin acımasız kamÖıları şaklardı Åzerlerinde. Bazan iyidenacımasız olurdu mujikler, kamÖıyı hayvanın yÅzÅne, hatta gÇzlerine vururlardı. äok sevdiği,Öok acıdığı hayvanların bu durumu Raskolnikov'u Çylesine Åzerdi ki, ağlayacak gibi olur,annesi de onu hemen pencereden uzaklaştırırdı. Birden meyhanede bir gÅrÅltÅ koptu; kırmızılımavili gÇmlekler giymiş, ceketleri omuzlarında, iri yarı birtakım mujikler, iyice sarhoş,naralar atarak, şarkılar sÇyleyerek balalayka Öalarak meyhane-78 . ' .den dışarı fırladılar. HavuÖ gibi kırmızı suratlı kalın enseli, genÖten bir mujik:"Hadi herkes binsin!" diye bağırdı. "Herkes binsin, hepinizi gÇtÅreceğim!"Bir anda herkes gÅlmeye, bağrışmaya başladı:"Bu lagar mı Öekecek bizi?""Mikolka, aklını mı kaÖırdın aslanım sen? Bu dangalak kısrak bu arabaya koşulur mu hiÖ?""Kardeşler, bu demirkın hiÖ yoksa bir yirmi yaşında var!"Herkesten Çnce arabasına atlayan Mikolka:"Binin!" diye bağırdı. "Hepinizi gÇtÅrecek!"Dizginleri eline almış, olanca heybeliyle Çne dikilmişti."Doruyu Matvey aldı. Bu namussuza gelince, canıma tak ettirdi artık! Boşuna arpa tÅketipduruyor, gebertmek en iyisi. Binin diyorum size! DÇrtnala koşturacağım! Koşacak, hem Çylebir koşacak ki!"Kısrağı hevesle dÇvmek iÖin kamÖısını kaldırdı. Kalabalıktan yine kahkahalar yÅkseldi."Binin millet, ne duruyorsunuz! Baksanıza dÇrtnala koşturacağım diyor!""Ne dÇrtnalası yahu? Bu hayvanın en aşağı on yıldır tırısa bile kalktığı yoktur!" "Koşacakmısya!""Acımayın kardeşler, herkes eline bir kamÖı alıp hazırlansın!""Vurun anasını satayım!"GÅle şakalaşa arabaya doluştular. Altı kişi binmişti, ama arabada daha yer vardı. Aralarınaşişman, al yanaklı, sırtında koyu bir sarafan, başında kenarı işlemeli bir başlık, ayaklarında dakaba kunduralar bulunan bir de kadın almışlardı. Kadın ağzında fındık Öıtlatıyor, arasıra dagÅlÅyordu. Aslında herkes gÅlÅyordu. Doğrusu, gÅlÅnmeyecek gibi de değildi durum: derisikemiğine geÖmiş su acınası beygir, arabayı dolduran bunca insanı dÇrtnala gÇtÅrecekti! İkidelikanlı da Mikolka'ya yardım etmek iÖin ellerine birer kırbaÖ almışlardı. Derken, "Deh!"diye bir ses duyuldu. Léğarcık bÅtÅn gÅcÅyle asıldı, ama dÇrtnal şurada79dursun, adè yÅrÅyÅşe bile kalkamadı. Ayak değiştirir gibi kÅÖÅk, : kısa adımlarla olduğuyerde sayıyor, sırtında ardı ardına saklayan kırbaÖlar altında inliyor, bacakları bÅkÅlÅyordu.Arabada-kilerin de, dışardan durumu seyredenlerin de gÅlÅşleri bir kat daha artmıştı. Mikolkaiyice kızmıştı, kısrağının dÇrtnala koşa-. cağına gerÖekten de inamyormuş gibi bÅyÅk birÇfkeyle ardarda indiriyordu kamÖısını.Kalabalık arasından bir delikanlı da arabadakilere imrenmis-' ti:"Bırakın, ben de bineyim kardeşler!" diye bağırıyordu.Atını habire kamÖılayan ve artık neyle dÇveceğini bilemeyecek hale gelen Mikolka dabağırıyordu:"Binin! Herkes binsin! Hepinizi Öekecek! Geberteceğim onu!"."Babacığım, babacığım, ne yapıyor bunlar!" diye bağırdı Ras-kolnikov: "Nasıl da dÇvÅyorlarzavallı atı!..""Gidelim, hadi gidelim buradan dedi babası. Sarhoş bunlar. Eğleniyorlar akıllarınca. Bakma oyana. Gidelim buradan!"Ve uzaklaştırmak istedi Raskolnikov'u oradan. Ama o babasının elinden kurtulduğu gibi,kendinden geÖmişÖesine ata doğru koşmaya başladı. Zavallı beygircik perişan durumdaydı.Soluğunu tutup bir an duraklıyor, sonra yine asılıyordu arabaya. Ama her seferinde yerekapaklanacak gibi oluyordu."Gebertin!" diye bağırıyordu Mikolka. "Artık yeter! Geberteceğim!"Kalabalık arasından yaşlı bir adam da Mikolka'ya bağırdı."Sen Hıristiyan değil misin, mendebur!""BÇyle bir atcağızın, bÇyle bir yÅkÅ Öektiği nerde gÇrÅlmÅş?" diye ekledi bir başkası.Bir ÅÖÅncÅsÅ."ÜldÅreceksin ulan!" diye bağırdı."Sana ne! Mal benim!.. Ne istersem yaparım. Daha binin, herkes binsin! Ne pahasına olursaolsun dÇrtnala kalkmasını istiyorum!.."Birden mÅthiş bir kahkaha tufanı koptu ve bÅtÅn gÅrÅltÅleri bastırdı. àzerinde ardardasaklayan kırbaÖlara dayanamayan zavallı kısrak, o perişan haliyle Öifte atmaya başlamıştı.Mikol-80ka'ya bağıran yaşlı adam bile kendini tutamayıp gÅldÅ. Nasıl gÅlmezsin: ayakta zor duran birbeygir sağa sola Öifte atıyor!Derken kalabalık arasından iki genÖ koptu ve ellerinde birer kırbaÖ her biri atın bir yanınageÖip bÇğÅrlerine vurmaya başladılar.Mikolka bağırıyordu:"Suratına vurun! GÇzlerine gÇzlerine şÇyle!..""Haydi bir şarkı sÇyleyelim kardeşler!" dedi arabadakilerden biri ve hep birlikte aşağılık birşarkı tutturdular. Kimi ıslıkla eşlik ediyordu şarkıya. Bu arada bir de tef sesi duyulmayabaşlamıştı. KÇylÅ karı habire fındık kırıyor, gÅlÅyordu.RaskolnikÇv atın yanına koştu, Çne geÖti. Hayvanın gÇzÅne nasıl vurduklarını gÇrdÅ.Ağlamaya başladı. YÅreği kabarıyor, gÇzlerinden yaslar bosanıyordu. Bu arada kamÖılardan biri yÅzÅne Öarptı; ama o hiÖbir şey duymamıştı, ellerini uğuşturuyor, bağırıyordu. Başınısallayıp bÅtÅn bunları kınayan aksaÖlı, ak-sakallı yaşlı adama doğru koştu. Kalabalıktan birkÇylÅ kadın elinden tutup onu uzaklaştırmak istedi, ama o, kadının elinden kurtulup yenidenatın yanına koştu. Hayvan son gÅcÅnÅ harcamaktaydı artık, ama birden yeniden Öifte atmayabaşladı.Üfkeden Öılgına dÇnen Mikolka:"Geberteceğim seni mendebur hayvan!" diye bağırdı. KamÖısını atıp eğildi ve arabanın dibineuzatılmış olan ağır, uzun yedek araba okuna sarıldı; iki eliyle tuttuğu oku gÅÖlÅkle demirkırıkısrağın başı Åzerinde kaldırdı.äevreden bağrışıyorlardı:"Boynunu kıracak!""ÜldÅrecek!"Mikolka da bağırıyordu:"Mal benim değil mi? İster ÇldÅrÅrÅm, ister..."Ve oku olanca gÅcÅyle hayvanın Åzerine indirdi. Boğuk bir ses duyuldu.Kalabalık arasından sesler yÅkseliyordu."Ne duruyorsunuz millet! KamÖılasamzal."Mikolka ise koca araba okunu zavallı lagarın Åzerinde yemden kaldırmış ve yeniden olancagÅcÅyle indirmişti. Bu vuruşla81hayvan olduğu gibi art ayakları Åzerine ÖÇkÅverdi. Ama birden doğruldu ve gÇsterebileceğison Öabayla sağa sola saldırmaya başladı. Ama dÇrt yanındaki tam altı kırbaÖ gÇz aÖtırmadıhayvana. Üte yandan Mikolka da araba okunu yeniden havaya kaldırmıştı, ÅÖÅncÅ, derkendÇrdÅncÅ kez olanca ağırlığıyla indi ok beygirin sırtına. Mikolka bu işi bir vuruştabitiremediği iÖin kudurmuş gibiydi."Amma Öıkmaz canı varmış ha!.." diye bağırıyorlardı Öevreden.Meraklının biri de: ."Üyle ama, bu kez yÅzde yÅz yıkılacak dedi." Sonu geldi artık, kardeşler! Bir başka meraklı:"Baltayla bir vuruşta bitirilir bunun isi!" dedi.Mikolka Çfkeyle:"Şimdi hapı yuttun iste! AÖılın hele!" dèye bağırdı, sonra araba okunu elinden fırlatıp yenidenarabanın iÖine eğildi ve bu kez bir demir kÅskÅ Öıkardı."Değmesin millet" diye bağırıp kuşkuyu var gÅcÅyle hayvanın sırtına indirdi.Boğuk bir Öatırtı Öıktı. Zavallı lagar şÇyle bir sallandı, sonra arka ayaklan ÅstÅne yığıldı.Arabayı Öekmek iÖin son bir Öaba gÇstermek istediği sırada demir kÅskÅ yemden, olancaşiddetiyle sırtına indi. Zavallı beygir, dÇrt ayağını birden kesmişler gibi olduğu yereyığılıverdi."İyice bitirelim şunun işini!" diye bağıran Mikolka kendinden geÖmişÖesine arabadan atladı.İÖkiden suratları kıpkırmızı birkaÖ sarhoş delikanlı daha ellerine geÖen kamÖı, sopa, araba okugibi şeylerle can Öekişmekte olan beygire vurmaya başladılar. Mikolka yanda duruyor veelindeki demir kuşkuyu boş yere hayvanın sırtına indiriyordu. Lagar başını uzatmış, gÅÖlÅklesoluyordu, az sonra da son nefe- , sini verdi.Kalabalık arasından sesler duyuluyordu:"ÜldÅrdÅ işte!""Hani dÇrtnala koşacaktı?"82Mikolka ise, elinde kÅskÅ, gÇzleri kan Öanağına dÇnmÅş, Çylece duruyor ve:"Malbenimdi!" diye sÇyleniyordu.äevresinde ÇldÅrebileceği başka bir şey kalmamış olmasına ÅzÅlÅyor gibiydi.Kalabalıktan sesler:"Sen gerÖekten de Hıristiyan değirmişsin!" diye bağırdılar Mikolka'ya. Bu kez bağıranlar dahaÖoktu.Bu arada zavallı Öocuk kendini yitirmiş gibiydi. Bir Öığlık atıp, kalabalığı yararak bey giredoğru koştu, onun kan iÖindeki başına sarılıp, gÇzlerinden, dudaklarından... Çpmeye başladı.Sonra birden Çfkeyle yerinden fırladı, kÅÖÅcÅk yumrukları sıkılı, Mi-kolka'nrn Åzerine atıldı.Epeydir oğlunun ardından koşup duran babası onu tam bu sırada yakaladı ve Öekipkalabalıktan Öıkardı."Gidelim artık oğlum, evimize gidelim!""Babacığım! Zavallı... Hayvanı... niÖin... ÇldÅrdÅler?"Soluğu tutuluyor, gÇğsÅ daralıyor, sÇzcÅkler daralmış gÇğsÅnden hıÖkırık olarak Öıkıyordu."Sarhoş bunlar oğlum" dedi babası. "Eğleniyorlar işte... Bizi ilgilendirmez. Gidelim hadi!"KÅÖÅcÅk kollarıyla babasını kucakladı, ama birden gÇğsÅ sıkıştı, soluk almak, bağırmak istedive uyandı.Raskolnikov terden sırsıklam uyandı. Soluk soluğaydı. Yattığı yerden korkuyla doğruldu. Birağacın altına oturup derin derin soluyarak:"Tanrıya şÅkÅr, yalnızca bir dÅşmÅş! diye sÇylendi. İyi ama anlamı ne bunun? Sakın bir nÇbetbaşlangıcı olmasın? Tanrım, ne korkunÖ bir dÅştÅ!.."DÇvÅlmÅş gibi ezik, yorgun duyumsuyordu kendini. Kafası karmakarışıktı, bir karamsarlıkÖÇkmÅştÅ iÖine. Dirseklerini dizlerine dayayıp başını ellerinin arasına aldı."Olacak şey mi bu? diye sÇyleniyordu bir yandan da. Tanrım! Yapabilir miyim ben bÇyle birşeyi? Baltayla kadının kafasını parÖalamak, ılık, yapışkan kanlar iÖinde yÅzerek, kilitlerkırmak, hırsızlık etmek, tirtir titremek, elimde balta, kanlara bulanmış83olarak gizlenmek... Tanrım! Yapabilir miyim hiÖ ben bÇyle bir şeyi?"Bunları sÇylerken tirtir titriyordu. Sonra doğruldu. Şaşkınlık iÖindeydi."Neler sÇylÅyorum ben! BÅtÅn bunlara katlanamayacağını! zaten bilmiyor muydum? Ne diyeÅzÅp duruyorum bÇyle kendimi? Daha dÅn, deneme iÖin gittiğimde kesinlikle anlamamışmıydım dayanamayacağımı? Üyleyse su anda ne oluyor bana? Ne diye kuşkulandım bugÅnedeğin kendimden? Daha dÅn merdivenlerden inerken, bunun son derece aşağılık, iğrenÖ,alÖakÖa, alÖakÖa... bir şey olduğunu sÇylemiyor muydum? DÅşÅncesi bile tiksindirmiyormuydu, dehşete dÅşÅrmÅyor muydu beni?.. Hayır, yapamam, dayanamam bÇyle bir şeye! Şubir aydır yaptığım bÅtÅn hesaplar en kÅÖÅk ayrıntısına dek doğru olsa bile, hiÖbir şeyiunutmamış bile olsam, hayır... yapamam. Tanrım! Yapamam diyorum ama, neden hélékararsızım? Yapamam, dayanamam diyorum ama neden hélé..."Ayağa kalktı, nasıl olup da burada bulunduğuna şaşmış gibi Öevresine bakındı ve "T..."kÇprÅsÅne doğru yÅrÅmeye başladı. YÅzÅ kireÖ gibi olmuştu, gÇzleri yanıyordu, her yerisızlıyordu. Ama yine de daha rahat solumaya başlamıştı. Uzun sÅredir altında ezildiğikorkunÖ bir yÅkten kurtulmuş gibiydi, iÖinde bir hafiflik, bir rahatlama duydu. "Tanrım!" diyeyalvardı. " Sen bana yolunu gÇster! Ben o lanet olasıca hayalden vazgeÖiyorum!"KÇprÅyÅ geÖerken sessiz, dingin Neva'yi, gÅneşin kızıl ışıklar iÖinde batısını seyretti.Bitkindi, ama yorgunluk duymuyordu. YÅreği bir aydır iÖinde ezildiği bir bukağıdankurtulmuştu sanki. ÜzgÅrlÅk! ÜzgÅrlÅk!.. Artık bÅyÅlerden, bÅyÅcÅlerden, cinlerden,zebanilerden kurtulmuştu!Sonraları Raskoinikov bu gÅnleri, bu gÅnlerde basma gelenleri dakikası dakikasına, noktasınoktasına anımsadığı zaman, son derece sıradan bir olayı neredeyse bir kÇrinanÖ şeklinde,alınyazısını belirleyen şey olarak nitelendirmişti. Bu olay suydu: BÇylesine yorgun, bitkinolduğu halde, evine en kestirme yoldan değil de, Samanpazarı'ndan dolaşarak gitmişti. NiÖinbu yolu seÖtiğini bir tÅrlÅ anlayamıyor, aÖıklayamıyordu. GerÖi iki yol84arasında Çyle fazlaca bir fark yoktu, ama yine de gerekmediği halde, şurada kestirme yoldururken kendisi uzun olan yolu seÖmişti. Aslında evine dÇnerken geÖtiği yolları Öoğu kezanımsamazdı. Ama şimdi soruyordu: GeÖmesi iÖin hiÖbir gerekliliğin, hiÖbir zorunluluğunbulunmadığı Sarnanpazarı'ndaki bu tÅmÅyle rastlantısal karşılaşma, neden bir başka zamandeğil de şimdi, yaşamının bÇyle bir anında, alınyazısı Åzerinde en gÅÖlÅ, en belirleyici etkininancak bÇylece oluşabileceği bir ruhsal durumdayken gerÖekleşmişti? Sanki bile bileydi herşey!Samanpazarı'ndan geÖtiğinde saat dokuza geliyordu.j DÅkkénlardaki, barakalardaki, kayıklardaki satıcılar, ayakÅstÅ tezgéh kurmuş olanlar, hepsi,tıpkı mÅşterileri gibi evlerine gitmeye hazırlanıyorlar, mallarını toparlayıp, dÅkkénlarınıkapatıyorlardı. Bodrum katlarındaki aşÖı dÅkkénları Öevresinde, Sa-mapazarı'nın o pislikiÖindeki dayanılmaz kokulu avluları dolaylarında, en Öok da meyhanelerin Öevresinde hertÅrden esnaf,. sanatkér, tÅccar, serseri dolaşıyordu. Raskoinikov sokağa Öıkıp amaÖsız dolaştığı gÅnlerde,buralardaki ara sokakları Öok severdi. Buralarda hiÖ kimse onun o dÇkÅlen kılığınakÅÖÅmseyerek[bakmazdı, kimsenin dikkatini Öekmeden, kimsenin ayıplamasından korkmadan dilediğin gibidolaşabilirdin buralarda. Alanı tam "K..." sokağına bağlayan yerde, kÇşede, bir karı-koca ikiayrı tezgéh Åzerinde iplik, kurdelé, mendil, basma gibi şeyler satarlardı. Onlar da evlerinegitmek Åzereydiler, ama o sırada yanlarına gelen tanış bir kadınla konuşmaya dalmışlardı. Bukadın Lizaveta İvanovna idi, ya da herkesin kısaca Öağırdığı gibi, Lizaveta: Raskolnikov'unsaatini rehine koymak ve deneme yapmak iÖin dÅn ziyaretine gittiği Öok kÅÖÅk dereceden birmemurun dul karısı tefeci Alyona İvanovna'nın kızkardeşi Lizaveta İvanovna... Raskoinikovne zamandır Lizaveta hakkında hemen her şeyi biliyordu. Hatta kadın da onu az Öok tanırdı.Uzun boylu, hantal, Årkek, uysal, biraz aptal, otuz beş yaşlarında geÖkince bir kızdı. AblasınınkÇlesi gibiydi; gece gÅndÅz onun iÖin Öalışır, ondan Öok korkar, hatta arada bir dayakatmasına bile boyun eğerdi. Elinde bir bohÖa, karı-koca satıcının ÇnÅnde duruyor ve sessizceonları dinliyordu. Ateşli ateşli bir şeyler arila-85tıyordu karı-koca kendisine. Bu karşılaşmada şaşılacak bir yan olmamasına rağmen,Raskolnikov kadını gÇrÅnce, aşırı şaşkınlığa benzer bir duyguya kapıldı."Lizaveta İvanovna" diyordu satıcı adam bağıra bağıra, "kendiniz karar verin bu işe siz!..Yarın yedi gibi gelin. Onlar da bizde olurlar..."Liza kararsız, dÅşÅnceli:"Yarın mı?" dedi uzata uzata.Satıcının karısı yaman bir kadındı. Bir Öırpıda:"Alyona İvanovna da sizi iyi korkutmuş hani!" dedi. "Bakıyorum, Öocuk gibisiniz. àstelik Çzablanız bile değil kendisi. Ama sizi dileğince yÇnetiyor.""Bu kez Alyona İvanovna'ya hiÖbir şey sÇylemeyin" diye satıcı kadının kocası sÇze girdi."Benim size vereceğim ÇğÅt bu. Ona haber vermeden, ondan izin istemeden gelin bize. SizinÖıkarınıza olacak bir is bu. Daha sonra ablanız da bunun bÇyle olduğunu anlayacak." "Gelsemmi acaba?""Yarın... Saat yedi gibi... Onlar da bizde olacaklar. Kendiniz karar verin artık bu işe!""Semaveri de yaktık mıydı..." diye ekledi satıcının karısı. "Olur, gelirim" dedi Lizaveta. HélédÅşÅnceli, kararsızdı. Sonra yÅrÅmeye başladı.Raskolnikov bu sırada yanlarından geÖmiş bulunuyordu ve konuşmanın gerisini duyamamıştı.Konuşmalarının bir kelimesini bile kaÖırmamaya Öaba gÇstererek, belli etmeden, ağır ağırgeÖmişti Çnlerinden. İlk şaşkınlığı yerini korkuya bırakmıştı. HiÖ beklemediği bir anda,birdenbire ve tÅmÅyle rastlantısal olarak, yarın aksam saat tam yedide, kocakarının kızkardeşi, biricik can yoldaşı Lizavefa'nın evde olmayacağını, bÇylece de kocakarının bÅyÅkolasılıkla evde tek basına olacağım Çğrenmiş oldu.Bulunduğu yerden evine birkaÖ adımlık bir yol kalmıştı. ÜlÅme yargı giymiş biri gibi girdiodasına. HiÖbir şey dÅşÅnmÅyordu, dÅşÅnecek durumda da değildi. Ama artık ne yargılama,ne irade ÇzgÅrlÅğÅne sahip olduğunu, her şeye bÅtÅnÅyle86karar verilmiş bulunduğunu birdenbire ve bÅtÅn varlığıyla duydu.HiÖ kuşku yok ki, tasarısını uygulamak iÖin yıllarca elverişli bir fırsat kollamış olsaydı bile,aklından geÖenleri başarıyla so-. nuclandırmak bakımından, şu anda birdenbire karşısınaÖıkandan daha gÅvenilir bir fırsat Öıkması olanaksızdı. ÜldÅrÅlmesi tasarlanan falanca kişinin,yarın filan saatte evinde yalnız olacağını, kuşku uyandırabilecek herhangi bir soruşturmayıgerektirmeden, bÅyÅk bir kesinlikle ve doğru olarak Çğrenebilmek, doğrusu az şey değildi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dostoyevski suç ve ceza
De TodoFakir bir genç olan Raskolnikov, başarılı olmasına rağmen hukuk fakültesini maddi sebeplerden ötürü yarıda bırakmak zorunda kalmıştır. Paranın, parayla ne yapılacağını bilmeyen, insanlık ailesine parazit olan aşağılık insanların elinde iken, toplumu...