Bölüm-2

81 10 6
                                    

-Buradan çıkış yok.

-Anlamadım.

-Cümlem gayet açıktı bence. Burası son durak.

-Saçmalıyorsun. Her yerin bir çıkışı vardır.

-Ama buranın bir çıkışı yok.

-Şaka yapıyor olmalısın.

-Pek ciddi olamadım mı?

-Hayır. Saçmalık.

-Hayır. Gerçek.

-Nasıl gerçek olabilir? Saçmalama daha fazla, yaptığın şey hiç komik değil. Çıkışı göster bize.

-Bana inanmak zorunda değilsin. Istediğin yere git.

Aslında doğru da söylüyor olabilir. Ama hiç mantıklı değil. Aslında, nereye gitsek hep aynı yer gibi geliyordu. Ama bu buranın bir çıkışı olmadığı anlamına gelmez.

-Bence gelir.

-Efendim? Ne dedin?

-Bence bu buranın bir çıkışı olmadığı anlamına gelir. Yani nereye gitseniz aslında hiçbir yere gitmediğiniz.

-Aklımı mı..

-Aynen öyle.

-Nasıl birisin sen? Kimsin? Ne istiyorsun? Niye çıktın karşımıza?

Bir hışımla ayağa kalktı. Ve beni kollarımdan tutup havaya kaldırdı. Sinirli gözlerini gözlerime dikerek;

-Sorulardan nefret ederim. Dedi.

Çok güçlüydü. Sanki kemiklerim birbirine geçecekti. Ayrıca çok da korkunçtu. Neye dönüştüğünü anlamadım birden.

-Canımı yakıyorsun. Bırak beni.

Bir hata yapmış suçluluğuna bürünerek yere bıraktı. Kollarımı hissetmiyordum sanki. Ovalamaya başladım. Ama acıyorlardı.

-Ah özür dilerim. Kontrol edemedim bir an kendimi. Çok acıyor mu kolun. Hep olur bu bana. Affet beni. Istersen pansuman yapayım sana. Olur mu?

-Hayır gerek yok. Işine bakabilirsin. Hoşça kal.

-Nereye gidiyorsun? Daha yeni tanıştık. Evime götürecektim seni.

-Çıkışı bulmam lazım. Kusura bakma, belki başka belki de hiçbir zaman.

Arkama bakmadan yürümeye başladım. Sinem hala ağlıyordu. Garip adam önüme geçip beni durdurdu.

-Buranın bir çıkışı var. Ama bensiz olmaz.

-Nasıl yani?

-Anlatacağım ama önce evime gidelim.

-Sana güveneceğimi sanıyorsan yanılıyorsun. Diyip yoluma devam ettim.

-Başka çaren yok. Ya ölüm ya evim.

Çaresiz kabul ettim. Sinem'in yanına gidip konuştum onunla ve;

-Buradan çıkalım da ne olursa olsun. Dedi.

Ağaçlar arasında yavaş ve sakin bir şekilde ilerliyorduk. Önde garip adam, arkada biz. Ne olacağını bilmeden adanmışlığımızla ilerliyorduk. Sinem'de çok korkmuştu. Ve yorgundu. Hayattan bezmişti sanki. Boynu düşük ayaklarımın gittiği yere gidiyordu. Aslında benim suçum değildi. O gelmek istedi benimle. Onu zorlamadım benimle gelmesi için. Eğlenmek istedi ve benimle geldi. Şimdi sonuçlardan dolayı beni suçlamamalı. Sinir bozucu şey. Hem üzülüyorum hem de nefret ediyorum. Annesini küçük yaşta kaybetmişti. Babası ünlü bir işadamı. Kızını sürekli ihmal etmiş, işine aşık bir işadamı. Eşi bile onun yüzünden vefat etmiş olabilir. Böyle insanlar hala var. Halbuki para daha kolay kazanılabiliyor bu devirde. Şükür ki babam öyle değildi. Yoksa kafayı yerdim. Benim babam mı? O konuya girmeyelim. Çıkması zor olur. Empati kurarak Sinem'i anlamaya çalışmalıyım. Yol bitti bile. Evin karşısında durduk. Çok güzel bir evdi. Yapım aşamasındaydı ama yapılmış olan yerler bir şaheserdi. Şartları kısıtlı olduğu bir alanda bu kadar güzel ve büyük bir yer yapılabilmesi neredeyse imkansızdı. Tasarım harikası olan bu sarayı kelimelerimle adlandıramıyorum. Bir ağaç ev beklerken saray çıktı. Şaşkınlıktan ağzım istemsizce açılmış. Bunu fark eden garip adam yanıma gelerek;

İKİ DÜNYA ARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin