Bu harikaydı. Gerçekten harikaydı. İki sene önce Britanya’nın seks sembolü seçilen birinin kucağında onunla öpüşmek gerçekten harikaydı. Hala o kadar mutlu ve sakin değildi, ama hala çok güzeldi. En ufak bir seste dikkati dağılıyordu, mutsuzdu. Moralsizdi. Ama hala öpüyordu. Sinirliydi. Evine aniden dalmama kızgındı. Hastaydı. Neredeyse psikoloji hastası sayılabilecek duruma gelmişti ve bir sürü sorunu vardı. Duyguları dudaklarına, vücuduna ciddi derecede yansıyordu. Elleri titriyordu. Tutuşları sıkıydı. Gözlerimi açtım. Gözlerini sımsıkı kapamış, kendini sıkar gibi duruyordu. Geri çekildim.
Gözlerini açtı. Parmakları belimin her iki yanını tutuyordu. Parmakları bazen belimi ölümüne sıkıyordu, bazen de o kadar yavaş tutuyordu ki, ne yaptığını anlayamıyordum.
Nefes nefese birbirimizle bakıştık. Saçları dağınıktı. Gözleri yüzümde odak noktasını arıyordu.
“harreh, senin kadar güzel öpüşen bir adamla karşılaşmadım.” Dedim ona bakarak.
Durdu. Dediğimi anlamak için önce kaşlarını çattı, sonra da güldü.
“teşekkür ederim.”
Yavaşça boynuna kollarımı doladım. Çenesi köprücük kemiklerime bastırıyordu.
Göğsünü bana yasladı.
Yüzümü saçlarına gömdüm.
Mırıldandı.
“onunla öpüştüğüm için iltifat eden hiç kimseyi tanımamıştım.”
Yüzümü saçlarından çekmeden konuştum.
“beni tanımıyorsun, Harreh.”
Kolları belimi daha da sardı. Canımı acıtmıyordu, sanki kırılmak üzere olan porselen bir bebeği tutuyor gibiydi.
“seni tanımama izin ver o zaman.”
Güldüm ve başımı saçlarından kaldırdım.
Gözleri yüzümdeki gülüşü inceliyordu.
“beni istediğin kadar tanımana izin veriyorum, Harreh.”
Gözlerime döndü.
“Adını bilmeliyim.”
Yanağını okşadım.
“tahmin edebilir misin? Eğer bilirsen yarın sana kahvaltıyı yatağına getireceğim.”
Sırıttı.
“Jane? Bridget? Madison? Rose?”
Başımı iki yana salladım.
“devam et.”
Başını salladı.
“Monica? Jean? Avril?”
Tekrar başımı iki yana salladım.
Suratını astı.
Yanaklarını tuttum ve sıkıştırdım.
Sırıttı.
“sorun değil, harreh. Yine de sana krep yapabilirim.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THIS SILENCE KILLS #1 : Laserlight. (Lonely N' Reckless)
Fanfiction“Bir şey unuttun.” Dedi yavaşça. Kaşlarımı çattım. “Neymiş?” Dudakları kulağımda durdu. “İkimiz de birer katiliz.” Bir ateistin en acı anı, başı sıkıştığında dua edemeyecek olduğunu fark etmesidir. Peki ya İsa'nın meleği? O da mı dua edemiyordu? ©...