#1 : "Can u kiss me?"

502 39 4
                                    

“Herkesin bir sabrı vardır, Melanie. Onu yıpratma. Onu iyileştirebilecek sensin. Onu uzun süredir tanıyorsun. Ona iyi gelecek olan sensin. İlaçları kabul etmiyor. Sana daha önce anlattım, krizleri sürekli devam ediyor. Kendine zarar vermesinden korkuyoruz. Biliyorsun, o bize lazım."

Kaslarım gerildi.                          

“onu tekrar kullanabilmeniz için mi ona yardım edeceğim? Hayır.”

Telaşla yerinden kalktı.

“Beni yanlış anladın, Melanie. Dinle, bir sürü hayranımız var. Bir sürü kız, grubun neden dağıldığını anlayamıyor. Eğer Harry o araba kazasını yapmasaydı bunalıma girmezdi. Bunu tüm dünyaya açıklayamayız, herkes tepki verir.”

“Lou haklı, Melanie. İnsanlar çok sinirlenecek.” Dedi arkadan.

Ayağa kalktım.

Kapıyı açtım ve çıkarken arkamdan bağırdım. “canınız cehenneme!”

-*-

Saat kaçtı? Bileğimdeki saate göz gezdirdim. Gecenin üçü. Harika bir zamanlama, Melanie. Saate tekrar baktım. Tamamen çalıntı gibi duruyordu, eminim. Hatta eğer biri beni böyle saçma bir sanayi mahallesinde bu saatle görse, polise çalıntı ihbarı yapacağına bahse girebilirim. Yaşıtlarım gibi pembe saatler takmak yerine, neredeyse bir erkek saati takıyorum. Ve ister inanın, ister inanmayın, çok seksi duruyor.

Dink. Asansörün sarsılarak durmasına aldırmadan, 1220’den kalma asansörden indim. Tamam, midem bulanıyordu. Hey, benim midem hep bulanırdı. Bilirsiniz, ben kasıntı bir kadınım.

Önümdeki paslı ve kötü kapıya baktım.

Vazgeçebilirdim. Vazgeçip çocuklara haber verirdim, Harreh de kendi kendini ölüme sürüklerdi. İnsanları umursamazdım, bundan vicdan azabı duyacağımı sanmıyorum. Neden yapıyorum o halde?

Tiz ve iğrenç ses çıkaran zile bastım.

Bekledim.

Bekledim.

Ve bekledim.

Tekrar bastım.

Ve yine, yine yine bekledim.

Tekrar bastım. Ve sonra tekrar, tekrar ve tekrar.

Her şeyin bir zamanı vardır, değil mi? Büyükler öyle söylerler. Yalan. Tamamen palavra. Kuru iftira. Tuvaletteyken Nandos'u düşünen adamın tekine âşık oluyorsanız, bu kurala uymuyorsunuz demektir. Ya da seks yaparken şarkı söyleyen Justin Timberlake ve Mila Kunis hayranıysanız bu kurala uymuyorsunuz anlamına gelir. Kural açıktır, eğer bu şekilde düşünmeye ciddi anlamda başlamışsanız, benliğinizi aşmış ve daha sorunlu olmuşsunuz demektir. Halk, bu tiplere sorunlu ya da "değişik" der. Çünkü onlar oldukça normal, işinde gücünde insanlardır. 

Başım dik. Elimdeki küçük bavulla hala bekliyorum. Aklımca bir hesapla yaklaşık on beş dakikadır kapıda köpek gibi beklediğim yüzüme vuruyor.

İstediğim gibi yalan söyleyebilir, istediğim gibi davranabilirim. Halk olmadığım ciddi bir gerçek. Bir kilometre uzaktan fark edilebilirim. Giyimim de görüşlerime yatkın. Bilirsiniz, ben üzerinde orta parmak baskılı tişörtle gezen bir ruh hastasıyım.

Ve bu ruh hastası, şu anda kapıda çıplak ve sinirli bir şekilde kendini izleyen adamı izliyor.

"seni sürtük, ne işin var burada?"

Bu ses ondan mı çıktı? Vay canına. Sesi hala oldukça güzel.

"bana mı söyledin?" diyorum ona bakarak.

Sinirle soluyor.

"evet, tatlım, sana söyledim!" diyor alayla.

Sırıtıyorum.

Arkasındaki sarışın kızı görebiliyorum.

"ah, bahsettiğin kız o arkandaki miydi? Beni şu anda bu fahişeye tercih ettiğine inanamıyorum." diyorum gözlerimi devirerek.

Harreh daha ağzını bile açamadan kız ciyak ciyak bağırıyor.

"Harry, bu kadar pislik olduğuna inanamıyorum! Ben gidiyorum buradan."

Kız iki saniye içerisinde merdivenlerden koşarak inmiş oluyor.

Sırıtıp merdivenlerden karşımdaki adama dönüyorum.

"kolay oldu. Bu kadar salak bir kızı altına aldığına inanamıyorum."

Boynundaki damar atıyor.

"kim olduğunu tanımıyorum bile, ne halt ettiğini sanıyorsun sen?!"

Sorusunu duymazdan gelip içeri geçmek istediğimi soruyorum.

Gözleri vücudumda gezinirken, kapıyı içeri geçmeme yetecek kadar açıyor.

Bavulu sürükleyerek içeri geçiyorum ve bavulu bir kenara fırlatıp koltuğa oturuyorum.

Karşımda ayakta durup, kollarını göğsünde bağlıyor.

"buraya ne için geldiğini sormamın yararı olacak mı, tatlım?"

Gözlerinin gözlerime sabitlendiğini fark ediyorum.

"ev arkadaşı aradığını duydum, Harreh."

İrkiliyor ve yüzünü buruşturuyor.

"bana Harreh deme."

"sana Harreh demeye devam edeceğim, Harreh."

"Hayran mısın?" diyor sinirle.

"Hayır." diyorum kollarımı iki yanıma sarkıtarak.

"ev arkadaşı aradığımı sanmıyorum."

"ne kadar kötü. Eğer kabul etseydin sana ne için geldiğimi söylerdim."

Gözlerini merakla kısıyor.

Devam ediyorum.

"ben senin fahişelerinden değilim, Harreh. Evine gelmem için ciddi bir bahanemin olması gerekir."

Üzerime eğiliyor.

Yüzü yüzüme o kadar yakın ki, sinir dolu solumasını yüzümde hissediyorum.

"bilmek istiyorum."

Yüzümü yavaşça ona daha da yaklaştırıyorum.

"söylemem için bir şartım var, Harreh. Beni öpebilir misin?"

THIS SILENCE KILLS #1 : Laserlight. (Lonely N' Reckless)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin